EMPERYAL SİNEMASI, 1914 (Milli 1914, Güneş 1919, Felek 1924, Türk, 1930) 1896-1922 yılları arası, İstanbul’da sinemanın birinci dönemi olarak geçer. Bu dönem, seyyar sinemacıların ve yeniliğe açık tiyatro işletmecilerinin, içinde bulundukları tüm olumsuz koşullara (elektrik şebekesinin yokluğu, sansür vs.) rağmen, sinemanın tanınması ve sevilmesine önayak oldukları dönemlerdir. Aslına bakarsanız İstanbul, henüz 1896 kışı başlarken (Paris’te...
Son Yazılar:
Korku komedisi “The Menu” gurmece züppeliği irdeliyor
DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINIYLA AİLE
An Olarak Sahne, Hafıza Olarak Sinema: İki Aracın Ayrışan Estetiği
Masalların ve rüyaların yönetmeni: Leos Carax
Resim sanatının sokak çocuğu Rulez Duande Galeri’de
VEYSEL BATMAZ YOUTUBE KANALINDA ARİF DİRLİK’İ ANLATIYOR…
Kum Saatleri (Öykü)
ŞİİRDEN TABLOYA YANSIYAN “SİS”Lİ BİR BAKIŞ
İsla-Rokoko: Bir Çöküş Estetiği
Paul Tillich: Kategorilerin Ötesinde Bir Adam
Sineklerin Tanrısı: Güç Mücadelesinin ve Medeniyetin Kırılganlığının Alegorisi
Peki Amerika’daki Madun Konuşabilir mi? Kurtlarla Dans Filmi Üzerine Notlar
DÜNYA İŞÇİLERİNİN GENERALİ FRİEDRİCH ENGELS
Hepimiz o yırtıktan düşüverdik Yeraltı’na!
Abbas Kairostami: İslam Cumhuriyeti’nin Caudine Çatalları Altında Bir Kaleydoskop
Bir Parasız Yatılının Kuşatması
ARTANKARA 2024 ULUSLARASI ÇAĞDAŞ SANAT FUARI: BİR ELEŞTİRİ
Dil ve Kültürün Ayrılmazlığı: Speak No Evil
Bir “Yabancı”nın Sosyal İntiharı
Yazar: $ s (Meral Bostancı)
RESİMDE BİREYİN GÖSTERİMİ
“Sanatta Bireyin Doğuşu”, Tzvetan Todorov (1939), Bernard Foccroulle (1953) ve Robert Legros’un (1945), bireyin sanat tarihindeki estetik keşfinin izini sürdüğü bir araştırmanın ürünü. Kitap, 2002’de Collége de Philosophie’nin, bireyin sanattaki dönüşümü üzerine düzenlenen bir oturumun devamında ortaya çıkmış görünüyor. Pierre-Henri Tavoillot’nun (1965) önsözde belirtmiş olduğu gibi bu kitap, modern birey figürünün, estetik yaratımda ve gösterimde...
İbrahim Balaban ve Balabanizm
İbrahim Balaban; kendi sanat manifestosunu oluşturmuş bir büyük ressam… Yaşamı boyunca içinde bulunduğu durumlara gerektiğinde onları reddederek karşı çıkmış, bu başkaldıran tavrıyla bilinen değerleri alaşağı etmeyi başarmış bir insan… Hiç yılmadan, inatla içinden gelen dürtüye kulak vermiş, yeri geldiğinde isyankâr, ama her zaman naif çizgilerle duygulanımlarını aktarmaktan asla vazgeçmemiş bir sanatçı… Bilindiği gibi, 20. yüzyılın...
GEORGE GROSZ: SAHTE BAĞLILIK-SAHTE TANIKLIK
Sanat kariyerine 1910’lu yıllarda doğduğu yer olan Berlin’de başlayan George Grosz (Georg Gross, 1893-1959), 1916’da ülkedeki siyasal ayaklanmalara katılmış, Eylül 1918’de Alman Komünist Partisi’ne üye olmuştur. Grosz, sola yönelik yayınlarıyla bilinen Malik Yayınevi’nin sahibi Wieland Herzfelde (1896-1988) ile 1915 yılında, Alman ressam Ludwig Meidner’in (1884-1966) atölyesinde tanışmış (Aisenberg, 1998: 78), o sıralarda ülkede yaygın olan...
Gözleri Tamamen Kapalı: EYES WIDE SHUT
Stanley Kubrick’in, Avusturyalı yazar Arthur Schnitzler’in 1926 yılında yayımlamış olduğu Almanca orijinali Traumnovelle (Rüya Roman) ya da İngilizce bilinen adıyla Dream Story (Düşsel Öykü) olan romanından esinlenerek beyazperdeye aktardığı ve kendi deyimiyle yaptığı en iyi filmidir Eyes Wide Shut (Gözleri Tamamen Kapalı). Sigmund Freud’un yakın arkadaşı olan Schnitzler’in üzerindeki Freud etkisi, kitapta olduğu gibi, filmde...
DADA’NIN RUMEN VE YİDİŞ KÜLTÜRÜNDEKİ KÖKLERİ
Bilindiği gibi Dada[1], savaş muhalifi bir grup genç sanatçının kapitalist burjuva toplum ahlakı ve geleneklerine tepkisi olarak doğmuş, kısa bir süre içinde uluslararası bir harekete dönüşmüştür. Dada sanatçıları, bu rahatsız edici ve kasvetli durumun içinden çıkabilmek adına doğrudan sanat kurumlarını hedef alarak, yerleşmiş geleneksel estetiğe anarşist bir tavırla karşı çıkmış ve sanat karşıtı (anti-art) üretimlere...
DADA’NIN MİSTİK ANNESİ: EMMY HENNINGS
‘‘Dada başlangıcı, bir sanatın doğuşu değil, bir tiksinmenin başlangıcıdır.’’ Tristan Tzara Dada akımı ya da hareketi, Alman aktör ve oyun yazarı Hugo Ball (1886-1927) tarafından Zürih’te “Cabaret Voltaire” adlı bir müzikli kahvehanede kurulmuştur. Genel kabul gören görüşe göre Dadacı düşünce ve hareketlerini; Birinci Dünya Savaşı’nda cereyan eden dehşet verici olaylara, sonu gelmeyen anlamsız katliamlara ve...