Ana Sayfa Litera Ayça Erkol: Hiç Aklımda Yokken

Ayça Erkol: Hiç Aklımda Yokken

Ayça Erkol: Hiç Aklımda Yokken

Ankara Üniversitesi’nin edebiyata yeni isimler kazandırmak için 2014’ten beri düzenlediği “Roman ve Öykü Ödülleri” geçtiğimiz günlerde sahiplerini buldu. 2017 yılının öykü kategorisinde de ödülün sahibi Alakarga Sanat Yayınları tarafından yayımlanan “Hiç Aklımda Yokken” adlı kitabın yazarı Ayça Erkol oldu. Seçici kurulun tespitleriyle söyleyecek olursak; “gözlem gücü son derece yüksek, isabetli gözlemleriyle toplumdaki “tipleri” son derece başarılı bir şekilde saptayıp teşhir eden, kendi içindeki farklı olma arzusuyla bir türlü farklı olamamanın yarattığı bunalımı, başkalarının içini okuyarak başarılı bir biçimde kaleme alan” Ayça Erkol’la buluştuk ve gayet derin bir sohbet gerçekleştirdik…

Merhaba Ayça. İlk öykü kitabın “Hiç Aklımda Yokken” geçtiğimiz günlerde ödül aldı. Kitabını kendince tanımlayabilir misin biçim için?
Öncelikle Türkiye yazıyla uğraşan herkes için bir cennet. Hayatın içinde öyle insanlarla karşılaşıyorsun ki, alıp hiç değiştirmeden, en ufak makyaj yapmadan kurguya yedirebilsen her biri edebiyatın gelmiş geçmiş en efsane karakterlerine şapka çıkartır. Bir de dünyanın her yerindeki insanın dönem dönem yaşadığı sıkışmışlık duygusunu biz Türkiye’de iki doz daha fazla yaşıyoruz sanırım. Kitapta birbirinden çok farklı yaşamların, mekanların, anların fotoğrafını çekerek bunları okura yansıtmaya çalıştım.

Kitapta hem karanlık, hem de ironik bir dil var. Çocuğunun ölümüyle bir evsiz olarak yaşamaya başlayan öğretmenden tut, deliren annesinin hikayesini bize aktaran gencecik kıza kadar hüzünlü birçok hikaye var. Yine de en karanlık hikayede bile ince bir mizahın izlerini görmek mümkün.
Elbette. Gerçek hayatta da böyle değil mi? Bazı şeylere gülüp geçmeyi öğrenemezsen ya çıldırırsın, ya da intihar edersin. Çocukluğumdan aklımda kalan güçlü anılardan bir çoğu cenaze evlerine aittir. Ölümün ilk acısı ve şoku geçtiğinde, örneğin kırkıncı ya da elli ikinci gün dualarında artık insanların-utana sıkıla da olsa- güldüğünü görürsün çünkü bunu yapmazsan hayata devam edemezsin. Ölümün hemen peşinden gülecek bir şeyler bulur çıkartırız, bu bir ihtiyaçtır. Hikayelerimde bunun izini gördüğün doğru. Örneğin “Halil Hoca” çocuğunun ölüm haberini gülerek verir. “Üç Nokta”daki genç kız annesinin nasıl çıldırdığını anlatırken evlerinde ya da kasabada yaşanan bir çok olay oldukça komiktir.

Her Şeyin Cümlesi’nde yaratıcı yazarlık kurslarıyla da inceden alay ettiğini hissettim, doğru mudur?

Tam olarak değil. Kendim de çok değerli hocaların atölye çalışmalarına ya da kurslarına katıldım, bir çok şey öğrendim. Burada beni güldüren şey daha çok herkesin, her şeye büyük bir açlıkla heves etmesi hâli. Bu işi çok nitelikli yapan yerler ve kişiler var, gelenler de en azından gerçek birer okur. Ancak olaya ahşap boyama kursundan farklı yaklaşmayan yerler de var. Ahşap boyamaya karşı olduğumdan değil ama bu ikinci tip yerlere daha çok, canı sıkılan, son derece sıradan hayatının yazılsa iyi bir roman olacağına yürekten inanan, okumak yerine yazma hevesine kapılmış ve muhtemelen üç ay sonra bu hevesi de geçecek olan insanlar geliyor. Evet, bu model yerlerle alay ediyorum.

Kitaba adını veren öyküden bahsetmek ister misin? Hiç Aklımda Yokken.
Ankara Üniversite’sinin açıklamasında bahsettiği farklı olma arzusu ile bir türlü farklı olamama hâlinin en net görülebildiği öyküm diyebiliriz. Spontan olmaya çalışan, geçmişindeki ezber hayatın tüm izlerini silmek isteyen ama bunu yaparken zaman zaman komik duruma düşen ve sonuç olarak beceremeyen bir adamın hikayesi. Hepimiz hoşlandığımız insanları etkilemek, farklı ve “cool” olmak, prangalarımızdan kurtulmak istiyoruz. En azından bize sorulduğunda çoğumuz böyle söyleyecektir. Gerçekten öyle mi? Bunu yapmaya çalışırken kendimizden ve hayattan bezip, dev bir sıradanlık ve can sıkıntısı yumağı içinde kaybolup gitmeyelim? Hiç Aklımda Yokken bununla ilgili bir hikaye.

Ödül almak nasıl bir duygu?
Güzel tabii ki. Şimdi az önce bahsettiğim karakter gibi, ödüllere hiç aldırmayan, çok “cool” yazarı oynayabilirim sana ama işin rengi öyle değil. Bir şekilde takdir görmek, teşvik edilmek her canlının ihtiyacı. Köpeğe bile, iyi bir şey yaptığında başını okşayıp ödül maması veriyorsun. İşinin ehli birilerinin sana “iyisin, devam et” demesi moral veriyor ve itici güç oluyor. Daha çok tanınmak ve okunmak için de basamaktır ödüller ve ben yazıyla uğraşan biri olarak bunu elbette istiyorum. Böyle bir derdim hiç olmasa sadece kendim için kitap yazardım, asla bastırmazdım öyle değil mi? En fazla soğuk kış akşamlarında evime misafir gelen eşe dosta zorla okur, onların erkenden içlerinin geçmesine neden olurdum!

Şu anda ne üzerine çalışıyorsun?
İkinci öykü kitabım üzerine. Bu sene içinde çıkarmak istiyorum. Hiç Aklımda Yokken’le arasına keyifli başka bir proje girdiği için biraz erteledim zaten. Tomris Uyar’ı özellikle genç nesile tanıtmak ve sevdirmek için bir biyografik kurgu yazmıştım. Şimdi yine öykülerime, yani eve dönme vakti.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl