GÖRÜYORUM

Bir Nesli Türk Sergisi…

Aralara serpiştirilmiş alüminyum folyolar spot ışıklarını emerek, tuvaldeki figürlere dağılıyor. Oto-ben ile oto-portre arasına koyduğu espaslarla paralel olarak genişleyen bedenlerin kıvrımlarını eskiz haliyle bırakıyor Nesli Türk.

Renk telaşına düşmeden, boyanın imgelemde yaratacağı oynamaları ortadan kaldırarak, ışığa da sırtını dönüyor. Kendi deyimiyle “Corpus Magnum” olarak resmettiği bedenlerin önünde, arkasında yada yanında duran nesnelerin plastik objelere dönüşmesine de aldırmıyor.

Saçılmadan çok; bir dağılma, genişleme haline işaret ediyor. Figürlerin salınımlarındaki umarsızlık halinin yarattığı travmatik boş vermişlik şaşkınlıktan çok, o bildik ruh haline; bedensel bozulmadaki şiddet dolu kendini terk etme haline işaret ediyor.

Yüzlerdeki iştahlı umarsızlığın, çoğu zaman çatışmanın sonucu olarak bedene yayılması, izleyicinin başının yanından geçip giden bakışlardaki pervasızlığa yansıyor.

Cümlenin sonundaki ünlemin nidasıyla, Nesli Türk’ün “Corpus Magnum”undaki oylumlu deformasyonun saldırganlığı kırmızı lekeler halinde dağılırken, iki ölü erkek geyiğin iç içe geçmiş boynuzlarına dönüşüyor.

Tabuların baskıladığı bedeninin kımıltısızlığından soyunup, omurgasını terkeden ve yeniden kendisi olma haline işaret eden ikili figürlerin birbirlerine aktıkları bıçak, kurban, sunak ilişkisi tek bir bedende toplanıyor. İşte tam burada oto-benin, oto-portreye evrildiği akışkanlık “Prelogical” (mantık öncesi) bir patlamayla “Corpus Magnum” oluyor.

Kibele kültünün içinin boşaltıldığı, sayrılık haline dönüştürüldüğü modern ilksel algının, Nesli Türk’ün figürlerindeki yansıması, bir duruma yada bir algıya itirazdan çok, kendiliğinden olanı kutsamaya dönüşüyor.

Plastik anomalinin kusursuz bedenlerle yüceltildiği modern ilkselliğin karşısında bir duruş olarak “Corpus Magnum” insan bedenindeki (burada tam olarak kadın bedeninde) var edilmeye çalışılan tecimsel alanlarında dışına çıkıyor Nesli Türk.

Genç kuşağın güçlü fırçalarından” biri olmaktan çıkıp; kendi çizgisini bulmuş, dert anlatma halinden çıkıp, görsel anlatımını öznelleştirerek kendi dilini oluşturmuş bir sanatçı olarak duruyor karşımızda.

Kadın bedeninin doğum öncesi “Corpus Magnum”uyla doğum sonrası “Corpus Magnum”u arasındaki niteliksel farkın sarsıcı etkisini okuyarak oluşturduğu dille, deneyimlediği sınırların ötesine geçen bir varoluş haline işaret ediyor.

Nesli Türk’ün oluşturduğu yalın ama sarsıcı anlatım, Foucault Sarkacı’nın salınımlarının doğruladığı kesinliğin kumdaki bıraktığı geçici izlere benziyor. Geçici ama imlediği doğrunun kesinliğinin tartışılmaz olduğu izler.

Corpus Magnum” 11 Mart-1 Nisan 2019 tarihleri arasında Merkür Galeri’de izlenebilir.