Ana Sayfa Art-izan BİR YOLCULUK OLARAK SANAT TERAPİSİ

BİR YOLCULUK OLARAK SANAT TERAPİSİ

BİR YOLCULUK OLARAK SANAT TERAPİSİ

Modern çağlarda toplumsallık kavramının ağırlığı yerini bireyselliğin ben merkezciliğin yarattığı ahlaki yapıya bırakmıştır. Modern çağın ahlaki merkezi artık bireyin kendisidir. Günümüzün iyi ve gözde insanı bir işte başarılı olan kimsedir. Dolayısıyla başarılı olabilecek kadar donanımlı olan kişidir. Doğru olanı yapmanın yerini uygun teknik ve çözümleri bularak başarılı olmak almıştır. Başarının ilk elde toplumsal değer ve ifadelerle tanımlandığı geleneksel kültürlerin aksine, yeni başarı hikayesi kendine çalışan, gücü kendinde toplayan daha çok kendisine faydası olmuş kişilerini hikayesidir. Bir ülkü ile bir ideal arkasında kendisini sürükleyen insanlar neredeyse yok sayılmaktadırlar. Bu ortamda genel düşünce şudur: Bir şey benim için iyi ise o şey zaten iyidir.

Psikolojinin konusu olarak ise nasıl savunma mekanizmaları ve modeller geliştirmiş olursa olsun modern dünyanın anlaşılmaz sanrılar içinde bulduğu çıkış yolları belirsiz ve yetersizdir. Bu nedenle kendi kendine insan olmanın kapıları tek tek kapanmaktadır. Kapanan kapıları açmanın tek yolu gerçek erdemlere geri dönmekten geçerken sanat terapistleri bir rehber bir mihenk taşı, bir katalizör gibi çalışır. İnsanın kısa vadeli çözümler üretmeye yakınlaştırılmış benliği, telaşın süratın baskısı altında çarçur olan ruhların, bu derin, ağır, yorucu mekanizmanın, belirsizliğin sultası altında bir gün kendini sorgulaması ve kendine evrensel doğal ve sağlıklı bir bakış açısı geliştirmesi daha çok zamana ihtiyacı olduğu görülüyor.

Sanat terapisi ve bütün terapilerin çalışma yöntemi, yargıların önyargıların askıya alınması ve bir kabul atmosferinin yaratılmasıdır. Sanat terapisi görsel imgelemenin bütünleştirici ve iyileştirici potansiyele sahip olduğu inancı üzerine kurulmuştur ve genellikle psikolojik iç görü ve duygusal olgunlaşmanın bir aracı olarak kullanılır.

Sanat terapisi sanat mataryallerinin kullanıldığı dışavurumcu terapinin bir biçimdir. Yaratıcı psikolojik yönünü özellikle farklı sanat mataryallerinin duygusal özelliklerini anlama ve geleneksel psikoterapik teori ve teknikleri birleştirir. Resim müzik, sinema, tiyatro, spor, dans ve her alandaki uygulamaları içerir. Danışan ve sanat terapisi arasındaki ilişkinin oluşturulmasında yaratıcı imge ve nesneler merkezi rol oynar ve sanat terapisiyle uğraşan teoristler çok çeşitli teorik bakış açısına sahip olabilirler. Örneğin psikoanalitik teknik, bilişsel, davranışçı ve varoluşçu kuramın bakış açısıyla çalışabilmektedirler. Kişinin kullanmadığı potansiyeli ile temasa geçmesini ve onu keşfederek gurup ortamında paylaşmasına yardımcı olan dışa vurumcu sanat terapisi pek çok farklı sanat dallarıyla ifade biçimini kucakladığı için esnek ve yartıcıdır. Bohm 1998’de ‘’ Bedenin sağlığı için nasıl ki düzgün nefes almamamız gerekiyorsa zihnin sağlığı için de yaratıcı olmamız gerekir demiştir’’ Sanat terapisi içimizdeki çocuğun okul yıllarında itibaren kaybettiği pek çok yetenek ve özelliklerini geri kazanamaya çalışıyoruz. Bu özlelliklerin en önemlileri hayal etme gücü, oyun oynama arzusu, anda kalabilme ve odaklanma, proaktif öğrenme özelliğidir. Günümüzde ezberciliğe prim veren eğitim programları gencecik beyinleri gereksiz bilgilerle doldurmaktadırlar. Ruhumuzdan uzaklaştıkça alışkanlıklarına bağlı olan egomuza ve sabit kimliğimize daha çok sarılıp bu alışkanlıklarımızla otomatik ve kalıplaşmış davranışlarımızın dışına çıkmak istemiyoruz. Ancak ne yazık ki bu süreçte gitgide kendi kendimize kurduğumuz hapishanenin esaretine girdiğimizin de farkına varmıyoruz.

Nasıl bir dolu bardak suyun içine yeni su eklemek mümkün değilse, zihnimizde aynı prensiple çalışır. Yaratıcı süreçte devamli bir devinim ve dönüşüm vardır. Ve yaratcı süreç terapotiktir.

Travmatize olmuş kişilerin tedavisiyle ilgili yapılan çalışmalarda araştırmacılar, bu kişilerin sıklıkla yoğunlaşmış duygularını sözel olarak ifade edebilmelerinin imkansız olduğunu gerekli kelime ve kavramlardan yararlanmadıklarını içlerinde yaşadıkları o özel duygular için kelimelerin dikkat çekici bir biçimde sınırlı kaldığını gözlemlenmektedir. Bu sanatsal dışavurum ciddi hastalık tanısı olan hastalarda özellikle yararlıdır. Çünki ciddi şekilde hastalık tanısı almış kişiler, durumlarını sözel ve sözdışı olmak üzere ikiye ayırırlar ve o şekilde ifade ederler. Sanat treapisinin gücü hastaya sanat içinde sembolik ve metaforik bir yolda iletişim için fırsat sunmasının yanı sıra kişinin içinde sözün olmadığı fantazi, imge, duygu ve deneyimlerine bir biçim vermesini de sağlamaktadır.

İnsanlar yaşamlarında karşılaştıkları problemleri temelde üç yolla çözmeye çalışırlar. İlk yol duyuları ve duyguları kullanma, ikinci yol akıl kullanmadır. Üçüncü yol aklı ve duyguları bir arada kullanmadır. İnsan ancak üçüncü yolla bütün varlığını tüm kapasitelerini kullanabilir ve tüm varlığı ile etkin olabilir. Bazı durumlarda akıl, bazen mantık baskın olur. Fakat bazı durumlarda akıl ve duygular çözüm üretmede yetersiz kalır. Bir kısım duygular bastırılır ve hastalık tanısını da beraberinde getirir.

Peki sanat terapisinin faydaları nelerdir. Öncelikle güçlendirme etkisi vardır. Kişi psikolojik olarak güçlenir ve kendisi üzerindeki kontrolünde artış olur. Sanat terapisi kişinin tatmin duygusu yaşamasını sağlar. Çünkü sanatın ruhu doyuran bir yapısı vardır. Sanat terapisinin rahatlatma etkisi vardır. Sanat terapisi ağrı ile başa çıkmada yardımcı olur. Kişinin öfke kontrolüne yardımcı olur. Sanat terapisi kişiye özgüven kazandırır, sosyal rol ve statü sağlar, yaşama sevinci ve direnci, başarma gururu, yaratıcılık kıvancı gibi duygular kazandırır. Sanat terapisi yaşam kalitesini arttırır.

Sanat terapisinde hastanın örneğin yaptığı resim hakkındaki yorumu resimdeki unsurlarla ve terapistle olan ilişkisi hem bilinç dışı çatışmaları hakkındaki ilişkiyi oluşturmaya yardımcı, taşıyıcı ve değiştirici, bir araç olarak işlev görür. Bilinç altındaki temel düşünce ve duygular kelimeler yerine imajlar olarak ortaya çıkar bu ürünler ne olursa olsun duygusal bir katarsis (duygusal boşaltım) sağlar hastanın korkularını istek ve arzularını açığa vurmasına araç olur.

Travma sonrası stres bozukluğu (PTSD) gösteren hastalarda travmaya bağlı olarak yaşanan inkar ve agresyonun düzenlenmesinde örneğin kanserli çocuklarla yapılan bir çalışmada sanat terapisi çalışmaların çocuklarda hastaneye gelme isteğini arttırdığını ortaya çıkarmıştır. Sanat terapisi yapan çocuklar içinde bulundukları duruma adapte olmakta ve tedaviden daha kolay sonuç almaktadırlar.

Terapi sürecinde aktarımsal sorunların yoğun yaşandığı borderline ve narsistik kişilik örgütlenmesi gösteren hastalarda taşıyıcı bir kap olarak yoğun bir biçimde terapi ilişkisine aktarılan libidinal ve agresif yaşantıların ifadesini ehlileştirerek başka bir değişle, terapotik, ilişkinin yıkıcı etkilerini azaltarak sanat terapisi faydalı olur.

Disosiyatif bozukluklarda ve özellikle çoğul kişilik bozukluklarında farklı yaş ve özelliklerdeki alter kişiliklerin (savunmaya yönelik sahte kişilik günlük yaşamda kullanılır) hastanın çizimiyle kalıcı bir materyal olarak terapide önce görsel sonra sözel ifadesi ve birleştirilmesi sağlanır. Psikoterapide hastalara ankisiyetenin en aza indirildiği yapılandırılmış korunaklı bir çerçeve oluşturarak duygular düşünceler ve gündelik yaşamda karşılaşılan sorunlar ele alınabilir. Bu özellikle hastalarda negatif semtomların azaltılmasında ve psikotik regresyondan (gerileme) kurtulmada sanat terapisi çok yararlı bir tedavi yoludur. Hastaların savunmalarını güçlendirmek ve ego sınırını oluşturmak temeldir. Özellikle fiziksel hastalığı olan bireylerde kanser, aids ve bunun gibi hastalarda kullanılmaktadır.

Ülkemizde sanat terapisi eğitimi ve uygulama alanları henüz gelişmekteyken yurt dışında en fazla hastane psikiyatrisinde ve ayakta tedavi ünitelerinde bireysel grup ve uygulaması şeklinde kullanılır. Bireysel terapide terapistin yönelimine göre sembolik anlamlar üzerine çalıştığı gibi hasta ve terapist arasındaki ilişkide araç olarak kullanılabilir. Terapistin hiç katılmadığı, hatta hastanın evde çizip getirdiği resimler üzerinde sürdürülen uygulamalardan terapistin yeni çizime katılarak, kendi bilinç dışı karşılığını kullandığı yaklaşımlara kadar geniş bir yelpazede kalmaktadır.

Sanat terapisi süreci bir yolculuktur ve bazen haftalarca süren bir çalışma silsilesini kapsar. Hastaların öncelikle terapinin faydasına inanması gerekir ve terapistin terapi sırasındaki tutumu çok önemlidir. Terapist, terapi çalışmları sırasındaki özgürlükçü ve huzurlu bir ortam oluşturmakla yükümlüdür. Bazen yaşanan süreçler son derece sancılı olabilir, terapi çalışmasına devam eden kişiler bilinç altından hiç karşılaşmayı ummayacakları durumların su yüzüne çıkmasına şahit olabilirler. Bu da yüzleşme, durumu kabul etme ve düzeltme ihtiyacını doğuracaktır. Bu yüzleşmeler eninde sonunda tedavi olacaktır. İyileşme ve sağaltım muhakkaktır.

 

 

 

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl