Uzun yıllar önce Kiev’deki Maidan alanında karşılaştığım Alina’nın hüzünlü bakışları aklımdan çıkmıyor. Alandaki Bağımsızlık Anıtı şehrin kolektif hafızasına göndermelerde bulunuyordu. Aradan yıllar geçti. Kiev’de karşılaştığım insanların hayattan tat almak için kaynayan güçlü kanını, toprak, sonunda emmiş görünüyor. 1989 senesine kadar, hayatı ve siyaseti bir terör dengesi sekillendirmisti. Kasım 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla sona eren Soğuk...
Son Yazılar:
György Lukács’ta Devrimci Öznelliğin Marksizmi
Korku komedisi “The Menu” gurmece züppeliği irdeliyor
DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINIYLA AİLE
An Olarak Sahne, Hafıza Olarak Sinema: İki Aracın Ayrışan Estetiği
Masalların ve rüyaların yönetmeni: Leos Carax
Resim sanatının sokak çocuğu Rulez Duande Galeri’de
VEYSEL BATMAZ YOUTUBE KANALINDA ARİF DİRLİK’İ ANLATIYOR…
Kum Saatleri (Öykü)
ŞİİRDEN TABLOYA YANSIYAN “SİS”Lİ BİR BAKIŞ
İsla-Rokoko: Bir Çöküş Estetiği
Paul Tillich: Kategorilerin Ötesinde Bir Adam
Sineklerin Tanrısı: Güç Mücadelesinin ve Medeniyetin Kırılganlığının Alegorisi
Peki Amerika’daki Madun Konuşabilir mi? Kurtlarla Dans Filmi Üzerine Notlar
DÜNYA İŞÇİLERİNİN GENERALİ FRİEDRİCH ENGELS
Hepimiz o yırtıktan düşüverdik Yeraltı’na!
Abbas Kairostami: İslam Cumhuriyeti’nin Caudine Çatalları Altında Bir Kaleydoskop
Bir Parasız Yatılının Kuşatması
ARTANKARA 2024 ULUSLARASI ÇAĞDAŞ SANAT FUARI: BİR ELEŞTİRİ
Dil ve Kültürün Ayrılmazlığı: Speak No Evil
Kategori: Kritik
EDEBȊ TEORİ, MODERN ŞİİR VE POSTMODERNİST YANIT: ÜÇÜNCÜ DÜNYA
Hümanist bir perspektiften bakıldığında anlaşılacaktır ki edebî teori; dilbilim, psikiyatri, göstergebilim, yapısalcılık, post-yapısalcılık ve sol görüş gibi benzeri politik düşüncelerden ödünç alınan unsurların kaotik bir birleşimi olarak görülmektedir. Edebî teorinin değişen boyutları söz konusu olduğunda ise aşağıda belirtilen şekilde açıklanmakta olan görevlerini ve işlevlerini yapacak ölçüde gücü olmadığı, güçsüz yönlerinden acı çekmekte olduğu görülecektir: 1....
Hippie Sadizmine Karşı Ağır Metalin İntikamı!
Panos Cosmatos’un Mandy filmi basit gözüken bir senaryo çatısı içerisinde zekice örülmüş kodlar ve göndermeler vasıtasıyla asıl gizil ajandasını izleyicisine hücre hücre duyumsatan bir korku sineması şaheseridir. Toplumsal realiteden kendilerini soyutlayıp doğanın yabanında, basit ve spritüel olana açık bir yaşam seçmiş bir çiftin (Mandy ve Red) huzurlu dünyasının, hippie artığı hastalıklı bir tarikat tarafından cehenneme...
Anna’yı Keşfetmek: Bir Dolandırıcının Anatomisi
Ukrayna’da kan gövdeyi götürürken, sözüm ona uygar dünyanın güdümlü pandomimler gösterisi hız kesmeden devam ediyor. Dünyanın kanlı, ülkemin ise sıkıcı, yorucu, boğucu, vasat gündemi bir gün dahi yakamı bırakmıyor. Baksan, görsen, duysan, anlasan bir türlü; gözü, kulağı, ağzı kapasan başka türlü. İşte tam da bu noktada bir kaçış hattı bulmaya çalışıyorum. Edebiyat, felsefe ve bilumum...
Tutkuların Filozofisine Giriş
Charles Fourier; sıralamayı, bölümlemeyi, haritalamayı çok sever. Çünkü o tüm evreni bütünsel bir senfoni olarak tasarlamıştır. Bu senfoniyi bedeninin ve ruhunun tüm algıları ile hissetmiş; işitmiştir. Bütün tutkuların en başına; hepsini kapsayan ve çağıran Birlikçiliği koyması tesadüf değildir. Aksine çabası, uygarlığın dağıttığı birliği, yani insan yaşamının da dâhil olduğu evrensel birliği yeniden tanzim etmeye çalışmaktır....
ŞİİRDE SÜPREMATİK, İNFORMEL VE POSTMODERN EĞİLİMLER ÜZERİNE
Çizgiden renge, renkten ışığa ve onu anlamlandıran gölgeye, tek boyutluluktan çok boyutlu gösterimlere, katı kavramsal içe kapanışlardan soyuta, soyuttan olanaklara ve olasılıkların sonsuzluğuna… Başta göz, bir ayna gibiydi. Olanı görmek, görüntüyü dondurarak detayların algılanmasını sağlamak, tanrıyı aramak, korkunun eşsiz veriminde heyecanla kalmak… İnsanı eğitmek, tanrıyı görünür kılmak, öğreticiliğin gücünü, bilginin egemenliğini ve imzayı keşfetmek, sanatçının...
Eros’un sermaye ile flörtü
Yaklaşan Sevgililer Günü’nün aşkla alakası kalmadı. Diğer bayramlar gibi ticari bir bayram halini aldı. Sevgililer Günü denilince aklıma şu soru geliyor: Aşkı, seksi ve hisleri metalaştırmayı nasıl başardık? 1822’de Stendhal, «Aşka Dair» adlı denemesinde, her evresi ayrı bir güzelliğe sahip olan bu tutkuya ilişkin ilginç tezler ileri sürdü. Ondokuzuncu yüzyılın ortalarına doğru, gücünü giderek yitiren...
“Mükemmel Pangram”ın Peşinde
Sınırlama altında yazma (İng. Constrained writing) başlığı altında anagram, akrostiş, lipogram, palindrom, pangram vb. birçok tür ve teknik bulunuyor. Lipogram, belirli bir harfi ya da harf grubunu hiç kullanmadan yazılan metin. Bu şekilde yazılmış romanlar var. Bizde, aşık atışmalarında lebdeğmez ya da dudak değmez adı verilen ve ancak dudakların birbirine değmesi sayesinde çıkarılabilen b, f,...
Kendin Olmaya İzin Verebilmek
Hayat döngülerden oluşur. Yaşantımızın ilk döneminden itibaren öğrenip geliştirdiğimiz ilişkilenme biçimleri hayatımızın farklı dönemlerinde farklı ilişkilerimizde bambaşka şekillerde ama özünde benzer kodlarla karşımıza çıkar. Ne zaman biz bu döngülerde hoşumuza gitmeyenleri fark edip değiştirmeye karar veririz, işte o zaman yeni bir yaşam başlar. Bu tabii ki bir kez, bir olayda, bir şekilde olan bir şey...
NİETZSCHE BİZE NE SÖYLER?
Bugün Nietzsche’yi hala gündemde tutan şey nedir? Bu, onun önemini billurlaştıracak “Nietzsche bize ne söyler?” sorusunda kendini açık eder. Hatta “Nietzsche bize hâlâ ne söyler” ifadesiyle bir anlam bütünlüğü de yakalar. Bu bütünlüğü yakalamanın yolu, onun her yerden sürülmesine kapı aralayan bir “avcı” olması özelliğiyle değerlendirmekten geçer. Nietzsche’yi av olmaktan kurtarmak, bir avcı olarak bütün...