Düşünce evreninde kelimelerin cümbüşüne denk geliyorum bazı geceler, çoğunlukla dolunayda. Birbirinin kuyruğuna takılmış uçurtmalar gibi, döne dolana bir alçalıp bir yükselerek ama düşmeden süzülüşlerine… Kelimelerin karanlıkla öpüşmeleri cümlelerle sevişme arzusu yaratır da, aklı baştan alan hazza mı dönüşür acaba diyorum yazmaya aşık olan insanlarda… Şiir mi olur, şarkı mı olur, bazen bir cümle mi olur...
Son Yazılar:
György Lukács’ta Devrimci Öznelliğin Marksizmi
Korku komedisi “The Menu” gurmece züppeliği irdeliyor
DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINIYLA AİLE
An Olarak Sahne, Hafıza Olarak Sinema: İki Aracın Ayrışan Estetiği
Masalların ve rüyaların yönetmeni: Leos Carax
Resim sanatının sokak çocuğu Rulez Duande Galeri’de
VEYSEL BATMAZ YOUTUBE KANALINDA ARİF DİRLİK’İ ANLATIYOR…
Kum Saatleri (Öykü)
ŞİİRDEN TABLOYA YANSIYAN “SİS”Lİ BİR BAKIŞ
İsla-Rokoko: Bir Çöküş Estetiği
Paul Tillich: Kategorilerin Ötesinde Bir Adam
Sineklerin Tanrısı: Güç Mücadelesinin ve Medeniyetin Kırılganlığının Alegorisi
Peki Amerika’daki Madun Konuşabilir mi? Kurtlarla Dans Filmi Üzerine Notlar
DÜNYA İŞÇİLERİNİN GENERALİ FRİEDRİCH ENGELS
Hepimiz o yırtıktan düşüverdik Yeraltı’na!
Abbas Kairostami: İslam Cumhuriyeti’nin Caudine Çatalları Altında Bir Kaleydoskop
Bir Parasız Yatılının Kuşatması
ARTANKARA 2024 ULUSLARASI ÇAĞDAŞ SANAT FUARI: BİR ELEŞTİRİ
Dil ve Kültürün Ayrılmazlığı: Speak No Evil
Kategori: Litera
D’Artagnan, Roman Kahramanı Olmazdan Evvel
Dikkat buyurunuz, rica ederim; öyle, Salı Pazarı’nda üstüne tişört saçılmış tezgâhlara çabuk tarafından bakıp geçmek gibi olmaz… Kakmalı mücevher ve değerli taşlarla bezeli deri minderden mamul sandalyesinde oturan genç adamın sol elinde tutmakta olduğu birkaç kat kâğıt demeti gözden kaçırılacak gibi değildir. Bunlar, henüz gıcır banknotlar ortada olmamakla beraber, ilk devlet kâğıt kaymesi sayılacak İsveç...
Gemi ve Kediler (Şiir)
Bir gemi vermişler bana yeni kıtaya göndermişler yegâne mürettebat benim yolcularım ise kediler Kimsesiz sulardayım hangi kaptan dümen çevirir bir kaosun ortasında yalnızca kitaplarım var Kralı ilan ettim bu geminin kendimi kediler kabul ettiler bir kaosun ortasında krallığımı inşa ettiler Besliyorum şimdi onları beni anlamalarını sağlıyor deniz dinginleştiğinde hepsi yanıma geliyor _____ ERKAN KARAKİRAZ’IN YORUMU...
Uyku… Biraz Uyku!
Uyku, ¨Uyusun da büyüsün…¨ ninnisi zamanlarında başlayıp bir yaşam boyu insanın içinden çıkamadığı tuhaf bir bulmacadır. Bir labirenttir aslında uyku, keskin köşelerinde durup dinlenmeden dolaştırır insanı. Uyurken sizi oyalasın, canınız sıkılmasın diye zihninizde kurulan rüya perdesi de pek şenliklidir. Rüya, uyku labirentinin dar koridorlarında peşinize canavarlar da gönderir yahut kaybolmuş bir şeyin peşine düşmenizi ister...
SESİM KİMLİĞİMDİR
Fiziksel boyutta düşündüğümüzde ses; katı, sıvı veya gaz ortamlarda oluşan basit bir mekanik düzensizliktir ve bir maddedeki moleküllerin titreşmesi sonucunda oluşur. Ancak insan hayatında, onu kuşatan ve varoluşuna anlam katan fiziki doğanın bir parçası olarak ses, ayrıca insanın insanlaşma sürecinin bir ölçüsü olarak da değer kazanır. Bu anlamda sesin, insanın ontolojik ve semantik gelişimiyle ilgili...
Değişik ve Denişik Olmak Üzerine!
Değişik olmak sadece farklı olmuş olmak için kendini farklı konuşlandırmak veya farklı düşünüyor görünmek adına bilinenlere muhalif olmak değildir. Ağır abilerin yoğun olduğu bir bölgede ve camiada biri bir kişiyi üçüncü kişiye “Bu adam nasıl?” diye sorar ve gelen cevap “iyi” veya “kötü” ise sorun yok. O kişinin “İyi” veya “Kötü” olması sıradan ve olağan...
UĞULTU (ÖYKÜ)
Z.A. hayatını kara deliklere adadığı günden beri bahçesinden gelmesini umut ettiği o sesi bekliyordu. Günün birinde bahçesinde gitgide büyüyen o kara deliklerden bir ses gelecek ve tıpkı deniz kıyısı kumsallarda bir zamanlar kendi deliğini en dip arzuyla açarken, gevşetirken, dünya dünya olmaktan çıkar ve bütün genişliğiyle içine dolarken duyduğu o sesi duyacaktı. Bıyıklı adam evde...
Biber Reçeli Tadında Birkaç Söz
Masaya bir bardak şalgam suyu gelecek olsa, muhatabımız garson hemen soracaktır: “Efendim, acılı mı olsun acısız mı?” Acısız seçenler demek ki acıdan zevk almamaktadırlar, belki tatlıyı daha çok sevmektedirler… Güzel…Kendileri fazla dırdırdan kurtuldular, acılı seçenlerinse vay hâline! Teşbihte hata olmaz… Acıdan ve tatlıdan zevk almak yemekten daha fazlasına, üzüntü, hüzün veya mutluluktan keyif almaya benzer....
Anneliğin «yıkıcı cazibesi» üzerine
Öncelikle bu yazının kasten kışkırtıcı ve farkındalık uyandırıcı emellerle yazıldığını belirtmeliyim. Dünyaya çocuk getirmenin kötü, hatta bir suç eylemi olduğu kanısındayım. Çocuk yapmanın, insandaki kodlanmadan biri olan « barbarlığın » devam etmesine devasa bir katkı sunduğunu düşünüyorum. İnsanın insana ve diğer canlılara yaptığı kötü muamele, işkence ve imhanın, adına tarih denilen, bu kesintisiz dizisi yukardaki savımı destekliyor....
HAGOP MINTZURİ, İSTANBUL ANILARI’NDA BİZE NE SÖYLER?
Robert Musil, ırk varsayımının ilerici bir biçimde ulaşılması gereken bir amaç değil de “mistik bir fetiş” olarak ele alınmasının, uluslar arasında nefret, kin ve şiddet dolu bir kapışmayı doğurduğunu, tetiklediğini düşünür: ” Bu kimlik fetişleştirmesinin kurduğu şey, aslında, çok özel bir inanç biçiminden başka bir şey değildir; herhangi bir biçimden etkilenmeyen tözsel ve statik bir...