Ana Sayfa Litera Cervantes’in İstanbul Macerası : Efsane mi Hakikat mi?

Cervantes’in İstanbul Macerası : Efsane mi Hakikat mi?

Cervantes’in İstanbul Macerası : Efsane mi Hakikat mi?

Cervantes’in İstanbul’da esir olarak kaldığının düşünülmesine neler sebep olmuştur? İlk başta eserlerinde yarı otobiyografik anlatının gerçek yaşam öyküsünün önüne geçmesi en büyük etken olarak görülmektedir. Cervantes Cezayir’deki esirlik hayatını Don Quijote’nin Otuz Dokuzuncu Bölümünde kurgu ile İstanbul sahnesinde sergiler.

Cervantes dünya edebiyatının çığır açıcı isimlerinden biridir. Don Quijote nam romanı ilk modern roman olma vasfını taşımakla beraber, kutsal kitapların dışında, 1605’den beri en fazla baskısı yapılmış metindir. Don Quijote’nin orijinal dili İspanyolcadan Türkçeye tam tercümesi kitap yayınlandıktan tam 391 yıl sonra gerçekleşti. Bu topraklarda Cervantes ve eseri hakkında efsanelerle karışık hikâyeler anlatıla geldi. Nedir bu efsaneyle karışık hikâyeler ilk önce bunlara bakalım.

Efsane

Cervantes Osmanlı İspanya mücadelesinin zirvede olduğu bir dönemde, 1569 yılında, İspanya’dan ayrılarak asker yazılmak için İtalya’ya gider. 1570 yılında Osmanlıların Kıbrıs’ı almasıyla Kutsal İttifak donanması Osmanlılara karşı yola çıkar. Donanmada Cervantes de vardır. Osmanlı ve Kutsal İttifak donanması İnebahtı’da 1571 yılında karşılaşırlar. Bu deniz harbinde Cervantes sol koluna ve göğsüne aldığı top atışından dolayı yaralanır. Osmanlı donanması mağlup olur. Fakat Uluç Ali Paşa’nın başında bulunduğu unsurlar Paşa’nın gayreti ile bu hezimetten kurtulurlar. Savaş esirleri ele geçirirler. Bu esirler arasında çilekeş Cervantes de bulunur. Uluç Ali Paşa İstanbul’a döndükten sona taltifler alır. Cervantes’in İstanbul’daki esir hayatı da bu şekilde başlar. Cervantes Uluç Ali Paşa’nın Mimar Sinan tarafından inşa edilen camiinde esir olarak çalışır. Buradaki çalışmalarından dolayı serbest bırakılır ve ülkesine geri döner.  İstanbul’dan ayrılırken şu dizeleri söyler:

Elveda anlı şanlı İstanbul,
Elveda Pera ve Pelmas, Elveda
Chufiti merdiveni ve hatta Guedi
Elveda,
Güzelim Visitax Bahçesi, Elveda,
Santa Zofia dediğiniz büyük tapınak
Şimdi artık büyük bir mescitsin
Elveda Taraçanas, şeytan görsün yüzünü 1

Yukarıda kısaca özetlediğimiz Cervantes’in esir İstanbul hayatı herhangi bir internet aramasında karşınıza çıkabilir.  Bu iddianın çıkış kaynağı Rasih Nuri İleri 2. Rasih Nuri bu bilgiyi Kılıç Ali Paşa Cami’ne ait vakıf defterlerinden aldığını iddia ediyor.  Kılıç Ali Paşa Camii hakkında yapılan bir belgesel de dahi bu iddia yer alıyor.

Hakikat

İnebahtı savaşına katılan Cervantes göğsüne ve sol eline aldığı darbe ile yaralanır. Yaralarından dolayı Mesina’da birkaç ay tedavi görür. Daha sonra Napoli’ye geçen Cervantes burada asker olarak hizmet etmeye devam eder. 1575 yılında kardeşi Rodrigo ile beraber,  Don Juan de Austria’dan aldıkları tavsiye mektubu ile memleketlerine geri dönmek için Sol adlı gemi ile yola çıkarlar. Barselona’nın kuzeyinde Palomas açıklarında Cezayir Ocaklarından Arnavut Mami’nin filosunun saldırısına uğrarlar. Cervantes ve kardeşi ellerindeki tavsiye mektubu ile Arnavut Mami’ye esir düşerler. Arnavut Mami esirleriyle beraber Cezayir’e döner. Ellerinde bulunan tavsiye mektubundan dolayı Cervantes’in önemli bir asilzade olduğu düşünüldüğünden fidye için yüksek bir meblağ istenir.

Oysa Cervantes İstanbul’da bulunmamıştır. Özellikle Kutsal Teslis tarikatından Juan Gil ve Anton de la Bella’nın fidye için tuttukları evraklardan Cervantes’in Cezayir’de tutsak olarak bulunduğunu anlıyoruz.

Cervantes, II. Felipe’nin vekili Mateo Vazquez’e şiir usulünde mektup yazarak kendisi için istenen fidyenin ödenmesi konusunda yardım ister. ( resim 1) Cervantes’in ailesi parayı toplamaya aralarında toplayıp iki kardeşi kurtarmaya çalışırlar. Fakat para sadece Rodrigo Cervantes’in kurtarılması için yeterlidir. 1577’de serbest kalan Rodrigo, abisi Miguel de Cervantes’in kaçması için uğraşır. Cervantes Cezayir’de bulunduğu sırada dört defa kaçmaya teşebbüs eder. Bunların birinde kardeşi Rodrigo Cezayir açıklarına gelecek gemiyi ayarlar. Belirlenen zamanda gemi bir koya girip esirleri sandal ile alıp kaçacaktır. Cervantes ve diğer esirler kaçarak yakın bir yerde mağaraya saklanırlar. (resim 2) Dönmelerden biri kaçacaklarını haber verir. Esirleri almaya gelen sandal devriyeye çıkmış askerleri görünce hızla uzaklaşır. Yakalanan esirler sorguya çekilir. Cervantes kaçmayı kendisinin planladığını itiraf eder. Cezayir Dayısı Hasan Paşa bu cesur davranışından sonra Cervantes’i efendisi Deli Mami’den satın alır. Kutsal Teslis tarikatından Juan Gil ve Anton de la Bella 1580 yılında Cezayir’e gelirler. (resim 3)  Bu sırada Hasan Paşa maiyeti ile beraber İstanbul’a gitmek için hazırlanmaktadır. Cervantes’in fidyesinin eksik kısmı şehirdeki Hıristiyan tüccarlardan temin edilir.  Cervantes beş senelik Cezayir esaretinin sonuna gelir ve İspanya’ya döner. 3

Cervantes’in İstanbul’da esir olarak kaldığının düşünülmesine neler sebep olmuştur? İlk başta eserlerinde yarı otobiyografik anlatının gerçek yaşam öyküsünün önüne geçmesi en büyük etken olarak görülmektedir. Cervantes Cezayir’deki esirlik hayatını Don Quijote’nin Otuz Dokuzuncu Bölümünde kurgu ile İstanbul sahnesinde sergiler. Hikâyenin kahramanın esir düşmesini İnebahtı deniz savaşı sırasında olduğunu yazar.

“Uluç Ali Paşa bütün filosuyla kurtulunca, ben de ona esir düştüm ve onca mutlu insan arasında bir ben kederli, onca hür insan arasında bir ben tutsak kaldım; çünkü o gün, Osmanlı donanmasında kürek çeken ve özlemini çektikleri hürriyetlerine kavuşan on beş bin Hıristiyan vardı. Beni Konstantinopolis’e götürdüler; orada Osmanlı Padişahı Selim, savaşta üzerine düşeni yapmış olduğundan, sahibimi kaptanıderyalığa getirdi; Uluç Ali Paşa, cesaretinin kanıtı olarak Malta Şövalyeleri tarikatının sancağını ele geçirmişti. Ertesi yıl, yani yetmiş ikide, Navarin’de üç fenerli amiral gemisinde kürek çekiyordum.”

Romandaki kurguya göre esir Arnavut kılığına girer İstanbul’dan kaçar ve sağ salim evine geri döner. Cervantes’in İstanbul’dan ayrılırken söylediği şiiri yukarıda alıntıladık. Bu şiir Cervantes’in tiyatro eseri olan ve İstanbul’da geçen Yüce Sultan’dandır.  İstanbul’dan ayrılan Madrigal şu pasajı söyler:

“Elveda ey İstanbul! Elveda ey ünlü kent!

Elveda Pera, Permas! Ey İskele elveda!

Elveda ey Çıfıt Çarşısı, ey Gedikpaşa!

Ey güzelim Gureba bahçeleri elveda!

Şimdi büyük bir cami olarak görev yapan

elveda büyük mabet, elveda Ayasofya!

Tersaneler elveda! Lanetler olsun size

İndirebilirsiniz çünkü her gün denize

Seyir için gerekli hiçbir eksik olmadan

Omurgadan direğe tastamam bir kadırga” 4

Burada sormamız gereken soru İstanbul’da bulunmadığı halde Cervantes romanında ve tiyatro eserinde ayrıntı olarak verdiği bilgileri nereden edinmiştir. 16.yy Osmanlı ve İspanya için mücadelenin en yoğun olduğu dönemdir. İki imparatorluk Akdeniz havzasından bir birini alt etmek için hem savaş alanlarında askerler ile hem şehirlerde casuslar ile mücadelesini sürdürmüştür. Düşmana ait gizli bilgiler bir meta olarak Akdeniz havzasında dolaşmaktaydı. 5 Cervantes de hem bir eski asker hem de Osmanlı eyaletinde esir kalmış biri olarak bu bilgilere kolaylıkla ulaşmıştır.

Cervantes’in Cezayir’de kaldığını gösteren bir başka bir bilgi ise esareti sonrasında isminde kullandığı “Saavedra” ismidir. Resim 3’de Teslis tarikatının tuttuğu notta isminin Miguel de Cervantes olarak not düşüldüğü görülmektedir. Luce López-Baralt’ın iddiasına göre Saavedra kelimesi Arapça’nın Cezayir’de konuşulan lehçesinde çolak, kolu yaralı anlamına gelen Shaibedraa‘     kelimesinin İspanyolcalaşmış halidir. 6

Yukarıda gösterdiğimiz birkaç kanıt üzerinden şunu söyleyebiliriz, Cervantes İstanbul’da bulunmamıştır. Özellikle Kutsal Teslis tarikatından Juan Gil ve Anton de la Bella’nın fidye için tuttukları evraklardan Cervantes’in Cezayir’de tutsak olarak bulunduğunu anlıyoruz.(resim 3)   Bulunsa idi bu durumun eserlerindeki ağrılığı daha fazla olurdu. Bu açıdan Cervantes’in İstanbul’da bulunması ve Kılıç Ali Paşa Camii’nin inşaatında çalışması hoş bir şehir efsanesinden fazlası değil, tam da Don Quijote’nin yazarı Cervantes’e yakışır bir karışıklık…

Resimler (soldan sağa)

Resim 1: Cervantes’in kral vekili Mateo Vazquez’e yazdığı mektup. Biblioteca Zabálburu: fondo altamira, carpeta 154-76

Resim2:  Cervantes’in kaçmaya çalışırken saklandığı mağara. Cervantes üzerine Cezayir’e giden araştırma ekibi 1894.

Resim 3 : Juan Gil ve Anton de la Bella’nın Cervantes için yazdıkları evrak. defteri 31 Temmuz 1579 tarihli.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl