Çetin Pireci Galeri Ark’ta ‘Kristalize’ adlı yeni bir sergi açtı. Sergide, sanatçı görsel algımızla oynayarak bir çeşit illüzyon yaratıyor. Doğayı ve insanı ‘kristalize’ ederek, insan olarak kendimize dönmemiz yönünde bir uyarıda bulunuyor. Sergi, 8 Kasım’a kadar izlenebilir.

Dijital gönderimler sanatınızın en temel ögesi gibi duruyor. Sizce?

Yirmi birinci yüzyıl toplumlarında, teknoloji alanındaki hızlı gelişimlerin de etkisiyle, günlük yaşamın her alanından bireysel ve toplumsal algılar ile beslenen sanat değişmekte; yeni bir dil geliştirmektedir. Şu an dijital çağın içinde bulunuyor ve yaşıyoruz, kendimizi bu dünyadan soyutlamamız mümkün değil. Yaşamımızın her anında bunun etkilerini hissediyor ve kimi zaman şikayet ediyor, kimi zaman çoğunlukla mutlu oluyoruz. Bu yüzden eserlerimde şimdiki zamanı yansıtan etkileri göstermeye çalışıyorum.

Önceki çalışmalarınızda dikdörtgen yapı figürler üzerinde daha ön planda idi. Bu serginizde, üçgenler ağırlıkta bulunuyor. Bu geometrik formları seçerken neleri göz önünde bulunduruyorsunuz?

Matematik olmadan bir sanat eserinin oluşması imkansızdır, gözümüzün görebildiği alan içindeki nesneler her zaman geometrik form içindedir, bu geometrik formlarda şekilleri meydana getirir. Altın kesim de bize bunu kanıtlayan sanat eserlerinde uygulanan matematiksel yöntemlerden biridir. Çalışmalarımda kare ve dikdörtgen yapı figürleriyle oluşturduğum eserlerimde, daha çok bu etkiyi ortaya çıkarmaya çalıştım. Bu sergide ise üçgen geometrik formu seçmemin sebeplerinden en önemli etkilerinden birisi, üçgenin dünyamızı meydana getiren dört elementi temsil etmesidir.

Kristalize’ nasıl bir sürecin sonunda oluşturulmuş bir sergi?

Kristalize sergisi doğal hayatın insan üzerindeki etkileri üzerine oluşturduğum bir sergi oldu. Kristal; kimyada katı bir elementin, molekül, atom ve iyon yığınlarının kesin geometrik bir yapı göstermesidir. Buradan yola çıkarak, bu yığının bir parçası da bizler oluyoruz ve her doğal olaydan etkileniyoruz, buna dikkat çekmek istedim.

Neleri ‘kristalize’ ediyorsunuz?

Kristal aynı zamanda mücevher sektöründe kullanılan değerli bir elementtir. Göz alıcı parlak renkler oluşturması, hayatın ve doğanın insan üzerine yansımasının bir kristal etkisi oluşturduğuna inanıyorum. Yaşamın ve evrenin kendisinden aldığım “an”ları kristalize ediyorum.

Kristalize’ ettiğiniz figürleri, formları neye göre seçtiniz?

Doğa ve İnsan bir bütün olduğu için ayrı şekilde kullanmam; kristal yapıda bütünlüğü birleştirmemden, küresel iklim şartlarında doğanın bozulmasında insan etkisinin olmasının uzantısı sebeplerindendir. Dünyanın iklimini değiştiren; gerek varlığı gerek etkileri bilimsel olarak kanıtlanmış çok önemli bir etken olan, insan yapısı sera gazları ve bunların başında karbondioksit bulunmasıdır. Sonuçta dünya iklimini biz değiştiriyoruz; buna rağmen doğayı koruyacak olan insan neslidir, bunlara göre figürleri kristalize etmekteyim.

Sergide görsel algımız ile oynayarak bir çeşit illüzyon oluşturuyorsunuz. Görsel algı, bakmak ve görmek, manipülasyon gibi olgu ve temaların birlikteliğini nasıl yorumluyorsunuz

İnsan dünyayı beş duyusu ile algılar, tanır ve tanımlar. Görme, duyma, dokunma, tat alma, koku alma yoluyla sınıflandırır ve kullanır. Örnekleriyle bilindiği üzere, duyular her zaman gerçekleri kavramada yetersiz kalabilir. Gerçek; durduğumuz yere, nereden baktığımıza göre değişiklik gösterebilir. Yani insan bir nesneyi ve sesi farklı biçimlerde algılayabilir. Bu ise hakikatin manipüle edilebileceği ve bunun bilinçli yapılabileceği anlamına gelir. En başta göze hitap eden imajların, gösterilen resimlerin ne kadar gerçekle bağdaştığı önemini yitirebilir, önemli olan kişilere verdiği histir. Öyleyse algıyla oynamanın en etkili yolu görsellikten geçer.

Siz teknolojinin çağdaş sanat üzerindeki etkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sanat her zaman bulunduğu zaman kapsülü içinde gelişimini tamamlar ve bütünlük oluşturur. Öncelikle teknoloji, makineleşme, dijitalleşme gibi kavramlar; son üç yüzyıldır insanların büyük bir gelişim göstererek teknolojik anlamda ilerleme kaydetmeleri ve her gelişim başka bir gereksinim ortaya çıkardı. Bu durum teknolojiye bağımlık haline dönüştü ve günümüzde göreceli de olsa bazı sanatçılar teknolojiden ayrı hareket edemez oldular. Yirmibirinci yüzyılda inanıyorum ki sanatın ifade biçimleri daha da genişleyecek ve sınırları aşılacaktır. Başka bir deyişle teknoloji, çağdaş sanatı yeterince anlama ve tanımlama yolunu bize açmıştır.

 

İnternet, android telefonlar bu anlamda sanatçılara ne gibi olasılıklar sunuyor?

İnternet ve android telefonlar; sanatın artık bir tuval üzerinde çalışan sanatçıların tuvalinin önünden ayrılmasıyla, sanatına devam edememesi durumunu tamamen ortadan kaldırmış ve yirmidört saat sanatını uygulama imkanı sağlamıştır. Teknolojinin inanılmaz hız ve gelişimi; hayatın pek çok alanını kuşatma altına aldığı gibi sanatı da etkilemiştir. Pek çok sanat eserinde teknoloji hem kullanım, hem de konu itibariyle yer almıştır.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Dijital imajlar artık her yerde var ve sanatçılar tepki gösteriyorlar. Bazıları kullanıyor fakat ben tamamiyle bilgisayara karşı olarak doğal yollarla ve klasik yöntemlerle eserlerimi üretiyorum. Dijital ve resim arasındaki çizgide farklı bir yorumla resimlerimi yapmaktayım. Eserlerdeki karakterler dijital görüntü karmaşıklığı ile doğal olan arasında bir gerilim yaratıyor. Modernizm ve teknolojinin toplumun kültürünü nasıl değiştirdiği sorunsalına; çağımızın insanlara etkisini gösterip yeniçağda dijitalden uzak kalınmayacağına dikkat çekmek istiyorum. Sanatım el emeğine dayalı olduğundan bunların birlikteliği daha anlamlı diye düşünüyorum ve dijital dünyaya bir başkaldırı niteliğinde eserler ortaya koyuyorum.