Son zamanlarda sanat yazarları tarafından oldukça sık yapılan ve anladığım kadarıyla okuyucular tarafından da oldukça sevilen, çerez niyetine okunan Güncel Sanat TOP10 listelerini düşünüyorum. Genellikle başlıklar yılın en ilgi gören 10 sanatçısı, 10 eseri , görmeniz gereken 10 sergi şeklinde uzayıp gidiyor. Açıkçası bu listelerde yer alan isimlerin kimler tarafından neye göre seçildiğini hiçbir zaman anlamadım. Hala var mı bilmiyorum ama Kral Müzik TOP10 listesi vardı ben çocukken, onu andırıyor bana ve böyle bir şeyin plastik sanatlara yansıması oldukça komik geliyor. Müzik, sinema gibi çeşitli alanlarda bile tercih meselesinin  oldukça öznel olduğunu düşünürsek daha spesifik bir alanda bu listelerin neye göre hazırlandığını anlamayacağım sanırım. Mesela henüz yeni atlattığımız Contemporary İstanbul 2017 için de çeşitli TOP10 listeleri ile karşılaştık. Görmeniz gereken eserler, en iyi 10 eser şeklinde uzayıp gidiyor. Bu sebeple ben de sizlere tamamen kendi fikirlerimden ve beğenilerimden yola çıkarak bir TOP5 yapmak istedim. Contemporary İstanbul’da her yıl benzer çalışmalarını görmekten bıktığımız, seri üretime geçmiş 5 sanatçı listesi.

1. DEVRİM ERBİL

Devrim Erbil’in zaten yıllardır seri üretime geçmiş olması yeni bir şey değil, neredeyse yoldan (özellikle Kabataş civarı)  kimi çevirseniz artık kendisini ve ne çalıştığını biliyor. Benim ilk şaşkınlığım İstanbul’da oldukça yüksek katlı iki ayrı binalı bir otelin tüm odalarında bir Devrim Erbil görmek ile başladı. Herhangi bir sanatçının ömrünün yarısını kaplayabilecek sayıda eser vardı. Hatta sanıyorum kıyısından köşesinden koleksiyonerlik yapan herkeste artık  bir Devrim Erbil vardır . Kendisi en son Kabataş’ta  Martı projesi için kapatılan inşaat alanlarının çevresini de süslemeye başlamış ve oldukça tepki çekmişti. Sanat neydi, sanat emek miydi, zengin olmak mıydı?

2. PINAR DU PRE

Ben Pınar Du Pre resimleri ile birkaç yıl önce tanıştım. Hatta kendisiyle çok uzun olamayan bir röportaj da yapmışlığım vardır. Mixed Media portre çalışmaları ev dekorasyonları için oldukça sık tercih ediliyor. Oldukça parlak, renkli çalışmaları ile pop artın bizdeki temsilcisi olduğu bile söyleniyordu yanlış hatırlamıyorsam. Koleksiyonerler tarafından oldukça ilgi gördüğünü de biliyor ancak bu ilgiyi anlayamıyorum. Özellikle son yıllarda artan popüler kültürde yer etmiş isimlerin portrelerinin yapılması bana sanatçının kolaya kaçması gibi geliyor. Pardon ama yaratmak değil miydi mesele?

3. ÇAĞATAY ODABAŞ

Hiç şüphesiz son zamanların en popüler ressamlarındandır. Sergisi açılıyor tüm resimleri satılıyor. Fuarda son gün gezdiğimde de tüm resimlerinin satılmış olduğunu gördüm. On –  yüz- bir milyon noktacık ile Dünya’da fazlaca benzeri olan, teknikte bir yaratıcılık  olmadığı gibi resimlerin de kült filmlerin karelerinden alınmış olduğu yani neredeyse hiç özgünlük barındırmadığı çalışmalara koleksiyonerlerin ilgisini anlamakta oldukça güçlük çekiyorum. Amaç dekorasyon mu yoksa sevgili Çağatay’ın son zamanlarda çok satan ressamlardan birisi olması koleksiyonerlerin onun resimlerini bir yatırım amacı olarak tercih etmesine mi neden oluyor bilemiyorum.  Bana kalırsa Cem Yılmaz’ın koleksiyoneri olması  da sanatçının reklamını arttırdı. Malum zevklerimizi bile popüler kültür ikonları peşinde heba ediyoruz. Ancak Odabaş’ın ilk dönem resimlerini düşündüğüm zaman ( ki kesinlikle onlar daha özgün ve başarılı çalışmalardı) bu ani geçişinin bir proje olarak planlandığını düşünürsem acaba biraz art niyetli mi olurum?

4. EMRE YUSUFİ

Sizce de mükemmel güzelliğe ulaşmış Antikite Dönemi eserlerinin giderek çoğalan yeni uyarlamaları  ve ısrarla günümüz modern dünyasına sokulması artık sıkıcı olmaya başlamadı mı? Aslında bu listede Genco Gülan ile birlikte Emre Yusufi’den bahsetmek istiyordum. Ancak  Genco Gülan’ın üretimi ile ilgili çeşitli düşüncelerimi yeterince dile getirdiğimi düşünüyorum. Fuarda Emre Yusufi’nin Herkül’ü şekilden şekile sokması izleyiciler tarafından oldukça ilgi gördü bu yadsınamaz. Ama ilginin sebebi bunların gerçekten iyi olması mıydı yoksa popüler kültüre meze olması mı? Üzerine tartışılması gereken bir konu diye düşünüyorum. Fuarda geçen yıl ve bu yıl  yer alan  farklı pozisyonlarda, havuzda binbir çeşit Herkül yapmanın anlamsızlığını idrak edemiyorum.

5. FATMA ZEYNEP ÇİLEK

Sanatçının dönem dönem Sanat Tarihi’nde yer etmiş figüratif eserleri tekrar yorumladığı ve zaman zaman da soyut çalıştığı görülüyor. Bu ikili arasında gidip gelirken de dekoratif çalışmayı tercih ettiği  ve kendisini her yıl hem sergilerde hem fuarda tekrara düşürdüğü oldukça belli oluyor. Bu konuda istisnalarımız olsa da sanatçılarımızın kendi alamet-i farikalarını yaratma konusunda problem yaşadığını düşünüyorum. Elbette bir sanatçının kendisine özgü, görüldüğü zaman ayırt edilebilecek bir tarzı ve üretimi olmalıdır. Ancak izleyicinin de koleksiyonerin de artık neredeyse birbirinin aynısı denilebilecek üretimlerden bıktığını düşünüyorum. Contemporary İstanbul’da bu sene yine otel ve ev dekorasyonu olarak kullanılabilcek ürünlerin çokluğunu gördük, aradan sanat olanı ayıklamaya çalıştık. Hatta sanıyorum bir çok katılımcı  galeri de artık kendi içerisinde fuara yüklediği itibarı yitirdi. Çünkü geçen yıl katıldığı eserle katılan da birçok galeri vardı.

P.S: Hasan Bülent Kahraman’ın Genco Gülan sergisi ile başlayan yapay çim sevdasının bu kez fuar alanına taşınması ise bana kalırsa ayrı bir trajedidir. Fikrin zaten başarısız olmasının yanı sıra işlemin uygulanışının da başarısızlığı bana kalırsa bir çok insanı o çim halılara takılıp bir eserin üzerine yuvarlanma korkusu ile başbaşa bıraktı. Yeşilliğin yapayının değil gerçeğinin her yere yayılmış olması dileğiyle.

TEILEN
Önceki İçerikİyi bir komşunun suyu vardır.
Sonraki İçerikAltın Portakal’da Neler Oluyor?
1988 yılında İstanbul’da doğdu. Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’nden 2013 yılında mezun oldu. 2014 yılında EVS projesi ile 8 ay İtalya’nın Palermo kentinde yaşadı. Çeşitli Sanat Galerileri’nde galeri asistanlığı ve yöneticiliği yaptı. Online platformlarda Güncel Sanat yazılarını yayınlamaya devam ediyor.