Birinci Dünya Savaşı öncesinde Marcel Duchamp ve Francis Picabia gibi isimler yaptıkları girişimlerle o zamana kadar var olan sanat akımlarına ve bu akımlarda oluşturulan eserlere karşı çıkarak dünyada kuralsızlığı ilke edinen bir sanat akımının doğumuna önayak olmuşlardır. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte tarafsız ülke olan İsviçre’ye sığınan Tristan Tzara, Jean Arp, Richard Hülsenbeck, Marcel Janco, Emmy Hennings gibi isimler Marcel Duchamp, Francis Picabia’nın girişimlerini bir adım daha ileri götürerek rastgele seçtikleri “Dada” kelimesinden türeyen “Dadaizm” akımını kurmuşlardır.
Dadaizm savaş karşıtı bir grup sanatçı tarafından Zürih’te kurulan, sanatın geleneksel tüm kurallarını ve toplumdaki maddi-manevi tüm değerleri yadsıyan; soyut sanatı canlandırma amacıyla estetik kaygıları yok sayan “anti-sanat” diyebileceğimiz akımın adıdır.
Sanata karşı bir akım kuran Dadaistler, kendilerine ilham kaynağı olan Marcel Duchamp’ın “Ready Made” girişiminde yaptığı gibi var olan orijinal bir ürünün üzerine farklı malzemelerle eklemelerde bulunarak ya da bir ürünü tamamen değiştirerek sanat eseri olarak sunuyorlardı. J.A. Cuddon’in de söylediği gibi “Dadaizm’in estetiği daha çok kolaj bir estetiktir.” 1
Bu kolaj estetik anlayışı özellikle dil düzleminde yapılan bir başkaldırıyla edebiyatta da etkisini gösterdi. Dünyada Tristan Tzara, Ezra Pound, T.S. Eliot gibi isimler; Türkiye’de ise Mümtaz Zeki Taşkın, Ercümend Behzad Lav gibi şairler bu akımın uygulayıcıları oldular.
Türkiye’de şiirin geleneksel çizgiden kopmaya başladığı dönemlerde radikal girişimleriyle o yıllarda dünyada da henüz yeni filizlenmeye başlayan Fütürizm, Sürrealizm ve Dadaizm gibi akımlara kapılarak şiirler yazan Ercümend Behzad Lav hiç şüphesiz Türk edebiyatının en yıkıcı şairlerinden biri olmuştur. Türk edebiyatındaki biçimsel ve anlamsal geleneği yıkan Lav, toplumun yerleşik değerlerine başkaldırarak Dadaizm’de vurguladığımız “anti-sanat” anlayışına benzer olarak “anti-şiir” kavramının uygulayıcısı olmuştur.
Ercümend Behzad Lav’ın şiir anlayışını ve Dadaizm’in şiirine yansımasını onun Prologia şiiriyle anlamak mümkün:
“Bunları kim okur kim dinler
Bizim cinler bizim periler belki
Belki tekir kedim yalnız kendim belki de
Belki birkaç ahbap
Kelime kule netameli
Çiz yazma çiz
Kaçın taklitten her türlü
Sakala inci diz iğneyle kuyu kaz
Bunlar nece belki akıllıca şeyler
Belki delice
Biçim dikenli geometri
Kurtul
Düzgünlü mısra çakıl taşı
Kalıp kafiye akla köstek
Yalnız gözle okunması için şiirin
Buğulu aynadan ahengi sil
Rahvan ağır aksak
Ve bulanık denizinde rüyaların
Geleceği görerek sayıkla
Sen uyanmadan biterse Allahsız gece
Geri kalanı başkaları tamamlasın”2
Yaşadığı dönemde ve ölümünden sonra farklı şiir anlayışıyla çokça eleştirilen şair, serbest nazımın Türkiye’deki ilk uygulayıcılarından biri olmasına ve dünya düzenine karşı asi duruşuna rağmen ne Garipçilerin içinde yer almıştır ne de Nazım Hikmet’in başı çektiği toplumcuların bir şairi olarak anılmıştır. O; S.O.S, Kaos, Açıl Kilidim Açıl, Mau Mau ve Üç Anadolu ismindeki kitaplarıyla ve tüm şiirlerinde görülen ironiyle tek başına varlığını sürdürmüştür.
Dadaizm’in en çarpıcı özelliklerinden olan toplumdaki maddi ve manevi değerleri yok sayma anlayışı Ercümend Behzad Lav’ın S.O.S. kitabına karşı “dinsel, kutsal inançları aşağılama” kovuşturma açılmasına sebep olmuştur. Hem bu yüzden hem de şiirlerdeki biçimsel özelliklerden dolayı şairin ilk kitapları çok eleştirilmiştir; fakat özellikle Üç Anadolu kitabında Anadolu’ya, Mau Mau’da da Afrika’ya toplumcu bir gözle bakmaya başlaması ve ilk şiirlerindeki anlamı yadsıyan şiir anlayışını zamanla aşması onu günümüzde ironik şiirin en önemli temsilcilerinden biri haline getirmiştir.
Fütürizm’in Dadaizm’i, Dadaizm’in de Sürrealizm’i özellikle biçimsel açıdan etkilediğini düşünürsek Ercümend Behzad Lav’ın özellikle bu akımların uygulayıcısı olmasına şaşırmamak gerekir. Hatta kendisi bu akımların Türk edebiyatındaki ilk uygulayıcılarından biri olduğunu vurgular: “Nazım Hikmet Rusya’dan (1924), ben Almanya’dan (1925) geldiğim sırada Nazım hece vezniyle şiirler yazıyordu. Ben doğrudan sürrealizmi Türk şiirine getirdim. Hecesiz ve kafiyesiz. Şunu da söyleyebilirim; şiirimizde İkinci Yeni akımının dildeki değiştirmelerini ben daha önce yaptım. Bunun özgün örnekleri S.O.S’de, Kaos’ta, Açıl Kilidim Açıl’da apaçık ve belirgindir.” 3
Anlamı şiirine dâhil etmeyi önemsemeyen şair günümüzde bu özelliğinden dolayı pek fazla ilgi görmese de biçimde yaptığı yenilikler ve yaşadığı dönemdeki savaş atmosferine ironik şiiriyle başkaldırdığı için Dadaizm’in Türk edebiyatında bir “anlam” ifade etmesini sağlamıştır.
1 Dictionary of Literary Terms and Literary Theory, J.A. Cuddon, s.215.
2 Ercümend Behzad Lav, Bütün Eserleri, Yapı Kredi Yayınları, 1996, s.201.
3 Ercümend Behzad Lav maddesi, 18.11.1978 tarihli Politika gazetesinden naklen, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Cilt 6, Dergah Yayınları, 1986.