Bilindiği gibi Dada[1], savaş muhalifi bir grup genç sanatçının kapitalist burjuva toplum ahlakı ve geleneklerine tepkisi olarak doğmuş, kısa bir süre içinde uluslararası bir harekete dönüşmüştür. Dada sanatçıları, bu rahatsız edici ve kasvetli durumun içinden çıkabilmek adına doğrudan sanat kurumlarını hedef alarak, yerleşmiş geleneksel estetiğe anarşist bir tavırla karşı çıkmış ve sanat karşıtı (anti-art) üretimlere başvurmuşlardır. Hugo Ball’ın (1886-1927) seçme anılarından oluşan günlüğü (Zamandan Kaçış: Bir Dada Günlüğü/ Flight Out of Time: A Dada Diary), Dada akımının kökenlerine ilişkin önemli bir belge niteliğindedir.[2] Ball, Zürih’e gelmeden az önce Münih’te Alman şair ve nihilist Hans Leybold’la (1892-1914) birlikte Alman kültürünü tümden eleştiren “Devrim” (Revolution) dergisini çıkarmıştır.[3] Kendi şiirlerinin de yer aldığı bu anarşist derginin ilkeleri, Yahudi- Alman anarşist ve deneme yazarı Erich Mühsam’ın (1878-1934)[4] bir çalışmasında yazıya dökülmüştür ve sahip oldukları devrimci anlayışı açıkça ortaya koymaktadır. Erich Müsham’ın yazısının Dada hareketi ile olan ilişkisi ve önemi, söz konusu devrimci ilkelerin, Dada’nın kuruluş bildirgesinde yer alan devrimci ilkelerle örtüşüyor olmasından kaynaklanır.[5] Ball’ın, Dada Hareketi’nin kurulup gelişmesindeki rolü hali hazırda bilinmektedir. Ancak son dönemlerde yapılan bazı çalışmalar, Tristan Tzara’nın (1896-1963) da aralarında olduğu pek çok sanatçının Rumen ve Yidiş (Yiddish) kültürüyle olan bağlarının hareketin gelişiminde büyük etkisi olduğunu göstermektedir ve kaynaklara göre Dadacılık bugün akıma ait olduğunu bildiğimiz dışsal belirleyicilerini ona borçludur.[6] Örneğin; Rumen bakış açısıyla oluşturulmuş ve Rumen gelenekleriyle apaçık bağlantılı olduğu düşünülen bir olgu, Tristan Tzara’nın, Dada’yı azizlerin eski Ortodoks takvimindeki kutsal şehit Dada bayramı ile kendi doğum gününü (16 Nisan 1896) birbirine bağladığı yönündedir ve bu durum, Dada’nın vaftizden Tristan Tzara’nın sorumlu olduğu öngörüsünü doğrular görünür.[7]

Hugo Ball, 1926.[8]
Tristan Tzara, Paris, 192 (9)

Tristan Tzara’nın gerçek adı Samuel Rosenstock’tur. “Ülkesinde üzgün” anlamına gelen “Trist en tsara” takma adını ilk kez, Zürih’e gelmeden önce ülkesi Romanya’da şair Ion Vinea (Eugen Iovanaki, 1895-1964) ile birlikte kurmuş oldukları Chemarea (Çağrı) adlı dergide kullanmıştır. İsveçli sanat kuramcısı Tom Sandqvist (1954), Tristan Tzara’nın, tamamen asimile olmadığı varsayılan Rosenstock ailesinin Yahudi kökleri ile birlikte yine Dada’nın kurucuları arasında gösterilen Arthur Segal’in (Aron Sigalu, 1875-1944) mensup olduğu Sigalu ailesinin Ortodoks kimliğine ve yine ilk Dadaist grup arasında gösterilen Marcel Janco (1895-1984) ile üç Janco kardeşlerin Yahudi ailelerde büyümüş olduklarına işaret ederek bu durumun Batı ve Rumen araştırmalarında tamamen göz ardı edilmiş olduğuna dikkati çeker. Görülen o ki; 1916’da Zürih’te bütün Rumenlerin açıkça ortaya koymak istemedikleri bir Doğu Avrupa Yahudi kültürünün önemli bir rolü bulunmaktadır. Örneğin, Samuel Rosenstock (Tristan Tzara) ve Aron Sigalu (Arthur Segal), Romanya’nın Moldova Prensliğinde Janco kardeşler ise başkent Bükreş’te doğmuşlar ancak hepsi de nüfusunun yüzde yetmiş beşini Yahudilerin oluşturduğu mahallelerde büyümüşlerdir. Sandqvist’e göre, bu Yahudilerin büyük çoğunluğunun Hasidizmi [10] reddeden ve Tristan Tzara, Arthur Segal ve Janco kardeşlerin de bildiği düşünülen bir “Dadaist” dil olan Yidiş (İbranice-Carmen) konuşan Aşkenaz Yahudilerin oluşturduğu kısımda doğup büyümüş olmaları, göz ardı edilmemesi gereken gereken önemli bir olgudur.[11]

Dada kelimesi Rumence’de yaygın bir şekilde kullanılmakta ve “Evet, haklısın, gerçekten de” anlamına gelmektedir. Sandqvist, Tzara’nın, memleketi Monieşti kasabasında geçen çocukluğunda mümkün olduğunca şahsına münhasır olmayı, kendi deyimiyle “kendine özgü” veya “kişiler üstü biri” olmayı düşlediğinden bahseder. Böyle bir arzusunun bulunmasına rağmen, akımın adını “Dada” olarak onun önerdiği kabul edildiğinde, bu durum, Sandqvist’in işaret ettiği üzere, kendi Rumen kültürel geçmişini saklamamış olması bağlamında oldukça tuhaf görünebilir. Ne de olsa Tzara, Meirei’de yer alan Cabaret Voltaire’in ilk gecesinde bulunduğu dar bir platform üzerinde kendi şiirlerini (bazıları daha önce genç Rosenstock’un ‘S. Samyro’ takma adını kullandığı, Janco kardeşler ve Ion Vinea il 1912’de yayımladıkları edebi bir dergi olan Simbolul‘da [12] basılmış olan) ayakta okuyan bir sanatçı olarak; şiirsel sanatında uzmanlığını tamamlamış, hemen hemen olgun bir Rumen şairdir. Bu çelişkiye dair Sandqvist, şunları söyler:

Neden Samuel Rosenstock’un çocukluğunda kişiler üstü biri olmaya takıntılı olduğunu zannediyorsunuz? Benzer şekilde Tristan Tzara’nın Rumen kimliğini ön plana çıkarmasına rağmen Yahudi kimliğini arka plana attığını zannediyorsunuz? Ayrıca Tristan Tzara 1920’de bizi Aa’dan elbise almaya, hani Tzara’nın alt egosunu oluşturan ve yüzde 25 indirim yapan Aa’dan giysi almamızı söylerken sürekli hem kendi hem de Doğulu Yahudiyle dalga geçtiğini ve mavi gözlü olan Yahudi dendiğinde dolaylı olarak Bay Aa’yı şüpheci Diyojenle özdeşleştirerek, “ne olmuş yani köpeklerde mavi gözlü” derken ne yapmaya çalıştığını zannediyorsunuz? Felsefe karşıtı Bay Aa’nın aynı manifestosunda, o zaman birçok Yahudi’nin yaptığı gibi; yani saklambaç oynar gibi görünürken ve kendi kültürel özündeki çürümeye karşı savaş verirken, egemen kültürün potasında erimek için elinden geleni yapıyordu:

Şöyle bir bakın bana!

Ben bir salağım, soytarıyım ve yalancıyım.

Şöyle bir bakın bana!

Çirkinim, meymenetsizim, bodurum!

Hepiniz gibiyim!

 

Diğer yandan, Tzara kendisini hem Yahudi olmayan çoğunluk hem de dolaylı olarak da kendisinin yaptığını yapmamalarını öğütlediği henüz asimile olmamış Yahudilerle özdeşleştirirken, kendi “gerçek” kimliğini açığa çıkarma stratejisini ortaya koymaya çalışıyordu:

 

ARTIK BAKMAYIN!

ARTIK KONUŞMAYIN!

Bakmayı kesin!

Konuşmayı kesin!”

 

Sandqvist’e göre Samuel Rosenstock -o günlerde her ne kadar önerilen buysa da- entegre olabilmek için adını değiştirmeyi çare olarak görmüyordu. Kullandığı Tzara takma adı, hem Rumence’de Yahudi karşıtı uygulamalardan kaynaklanan “karmaşa” anlamına gelir, hem de Fransız şair Tristan Corbiere’in adını anımsatır. Tristan Tzara, Rumence’de “ülkesinde üzgün” anlamındadır. Ne var ki Yidiş dilinde “sefalet” ve “bela” anlamına gelen “Tzure”, İbranice’de “Tzara” ile tesadüfi bir şekilde aynı anlama gelmektedir. Karşılıklı olarak sinyallerin bulunduğu, işaretler ya da imlerle yüklü böylesi simgeci bir söyleme neden gerek duyulduğunu, o sıralarda, Doğu Avrupa Yahudiliğinin tam ortasında, “asimilasyon kaynaklı” belirgin bir ikiyüzlülük ve aynı zamanda da diğer kültürlere karşı belirgin bir ötekiliğin ısrarla muhafaza ediliyor olmasıyla açıklamak mümkün olabilir.[13]

Hugo Ball, Zamandan Kaçış, 1931.[14]

“Hollandische Meierei” Restaurant, Zürih, 1935. Cabaret Voltaire’in bulunduğu mekânın 1935’lerde çekilmiş bir resmi.[15]
Dada teriminin kökenine ilişkin yapılan araştırmalar, Dada’nın Doğu Avrupa’daki bağlantılarına ilişkin sorulara dair ilginç faktörleri ortaya çıkartmaktadır. Nitekim Amerikalı sanat tarihçisi Steven A. Mansbach (1950), Yeni Zürih Gazetesi’ne (Neue Zürcher Zeitung, NZZ) [16] verdiği ve Dada’nın olası bir diğer gizli tarihine işaret etmiş olduğu basın bildirisinde bir grup Rumen modernistin İsviçre’ye giderek kendi ülkelerinde halka sunmuş oldukları sanatsal argümanları ile eşdeğerde bir Dadaizm’i burada sergilediklerini ve böylece Dada’nın köklerinin endüstriyel Avrupa’nın doğu sınırlarında doğmuş olduğu savını öne sürer. Steven A. Mansbach’a göre: Modernizmin büyük kısmı, kuşkusuz Endüstriyel Avrupa’nın doğu sınırlarında doğmuştur; Çarlık İmparatorluğu’ndaki konstrüktivizm, bohem Habsburg’daki kübik-ekspresyonizmin yaratıcı formları ve Kraliyet Romanya’sındaki Dadaizm, bunlardan yalnızca birkaçıdır. İlerici bir karakterin ve temel olarak modern misyonun evrensel ilkelerini açıklayan felsefenin, Baltıklardan Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada böylelikle yer aldığı ayrıca ifade edilmektedir.

Tom Sandqvist’e göre de, ilk Dadaist grubun yarısının Rumen olması ilk bakışta çok önemli görünmese de, bu olgunun sadece bir rastlantı olmanın ötesinde bir açıklamaya ihtiyacı vardır. Ona göre; Dada teriminin kökenine ilişkin yapılan araştırmalar, Dada’nın Doğu Avrupa’daki bağlantıları konusunda ilginç bilgileri ortaya çıkartmaktadır. Tom Sandqvist, Dada’nın ilk performansına katılmak üzere kollarında portföyleriyle gelen; Hugo Ball’ın (günlüğünde) kısaca “Doğulu görünümlü heyet” olarak bahsetmiş olduğu, Jules ve Georges Janco (Marcel Janco’nun kardeşleri) ile yine Romanyalı Arthur Segal’in harekete olan katkılarına -ilk geceden itibaren Dada’nın skandal faaliyetlerinde yerlerini almış olmalarına rağmen- Hugo Ball’ın günlüğünde yeterince yer verilmemiştir. Rumen Dadaistlerin yaşam öyküleri, Harry Seiwert’ın yazdığı Marcel Janco biyografisi hariç, büyük ölçüde göz ardı edilmiştir. Oysa bu sanatçıların kökenleri, Dada’nın Doğru Avrupa, özellikle de Romanya’daki kökleri hakkında zengin bilgiler içermektedir. Yine Tom Sandqvist’e göre; Dada’nın Doğu Avrupa ve özellikle de Rumen bağlantısının (Marcel Janco’nun yaşam öyküsünü ve Marcel Janco dışında kalan Rumen Dadaistlerin biyografilerini yazan Harry Seiwert sayesinde), Dada’nın uluslararası alanda araştırma konusu olmayan sanatsal ve ideolojik kökenlerinin Doğu Avrupa’daki kültürel arka planının genel anlamda tamamen göz ardı edildiği dikkate alındığında, bundan daha derin bir olgu olduğu görülür.

Cabaret Voltaire’in salonunun 2002 yılındaki restorasyonundan hemen önceki görüntüsü [17]
Cabaret Voltaire’in bugün cafe olarak kullanılan salonundan güncel bir görüntü [18]
Batılı akademisyenler, Dada’nın Cabaret Voltaire’de 1916 yılına tarihlendirilen gösterilerini orijinal bir etkinlik, hatta modernizmin gelişiminde tanımlayıcı bir fenomen olarak boylu boyunca ele almışlardır. Ne var ki Dada gösterilerinin kökenlerine dair yapılan araştırmalarda bazı olguların yeterince önemsenmediği hatta atlanmış olduğu gözlenmektedir. Steven A. Mansbach’ın, Dada ruhunun kökensel bağlarını irdelediği çalışması, bu sorunsala yönelik araştırmaları kapsamaktadır. Mansbach, -argümanlarını kanıtlayacak herhangi önemli bir kanıt sunmamasına rağmen- Dada ile başlayan bu kilometre taşının Romanya’nın perspektifini oluşturan bir dönüşüm olarak yorumlanabileceğini söyler. Hatta Zürih’te Batılı sanatçılar ve izleyicilerin esasen tuhaf ve ilginç bulduğu Dada’nın, aslen modern Rumen sanat tarihinde bir ara dönem olduğunu belirtir. Bunun yanı sıra, her ne kadar ilk olarak Berlin, Hannover, Rotterdam veya New York’ta yayılmışsa da, daha önce Bükreş, Zagrep ve Belgrad’da başlayan radikal sanatsal anlatımın bir türü olduğunu sözlerine ekler. Yine Steven A. Mansbach’a göre, Bükreş ve Iaşi [19] halkı, henüz ortada “Dada” olarak adlandırılan bir akım yokken Dada ruhundan izler taşıyan sanatsal ifadelere, Dadacı tavırla yazılan şiir ve nesre çok daha önceden aşinadır. Başka adlarla anılıyor olsa dahi bunlar, Dada’nın gösteri ve oyunlarıyla provoke olmuşlardır.[20] Tom Sandqvist, “Dada Doğu” (Dada East) adlı kitabında, sembolizmin ve fütürizmin başka bir yerde ilgi odağı olmadan önce, “Balkanların küçük Paris’i” olarak bilinen Bükreş’te meydana gelen sanatsal dönüşümünün izini sürmektedir. O, Rumen yenilikçiler ile Doğu Avrupa Yidiş geleneği arasında bir bağlantıya işaret ederek Romanya’da komünist yetkililerin yıllarca Romanya’nın avangart akımlarını inkar ettiklerini ve doğruluğunu kabul etmediklerini belirtir. Arşivler ve kütüphaneler günümüzde Batılı bilginlere açıldığından dolayı, Dada’nın Rumen köklerinin tarihini araştırmak nihayet mümkün olabilmiştir.[21]

Dada Dansçıları, Zürih. Arp Vakfı, Clamart, Fransa, 1918 [22]
Hugo Ball, “Karawane” adlı ses şiirini okurken, Cabaret Voltaire, 1916 [23]
Öte yandan aynı dönemde Marcel Janco’nun tasarlamış olduğu fantastik, oldukça renkli ve grotesk kostümlerin ve genellikle kartondan yapılan maskelerin, Rumen köylerinde veya Orta ya da Doğu Avrupa’da köylü gençlerin Noel zamanında sunduğu colinde (Romanya’da Noel’e özgü bir oyun) adlı bir oyunda kullanılan fantastik kostümleri anımsatıyor olması, dikkat çekicidir. Bu, Zürih Dadasının başlangıcındaki oluşumunun, Rumen Dadaistlerin biyografik kökenlerine ve ait oldukları kültüre yakın oluşunu açıklar görünür. Maskelerin yanı sıra, Hugo Ball’ın 14 Temmuz 1916 gecesi sergilediği özel performansında kullanmış olduğu piskopos kostümünde olduğu gibi, tamamen farklı bir geleneğe açılırlar.[24] Ball, maskelerin izleyiciyi büyüleyen tarafının, onların insani karakterleri ve tutkuları değil, hayattan daha geniş bir anlama sahip olan tutkuları ve karakterleri temsil etmeleri olduğunu belirtir. Ruth Hemus’a (1971) göre de; dansçıların maskeleri ve kostümleri, sinir bozucudur, etkileri Avrupa’nın geleneksel dans estetiğine tezattır.[25]

Marcel Janco, Cabaret Voltaire, 1916. Tuval üstüne yağlı boya. Kaybolmuştur.[26]
Marcel Janco, Tristan Tzara’nın portresi, maske, 1919.[27]

Tom Sandqvist’e göre maskeler ve grotesk kostümler kullanılarak yapılan bu gösteriler, şamatalı absürd oyunlar oynayan İbranice-Yidiş gezici tiyatrolarının yanı sıra, 1876’da Iaşi’de ilk profesyonel Yahudi tiyatrosunun kurucusu olan Avram Goldfaden’in (1840-1908) tarzına yakındır; Goldfaden’in oyunları, Hasidik [28] ayin öğeleri barındırır ve Cabaret Voltaire suarelerini çağrıştırır.

Dada her şeydir ve Hans Arp’ın (1886-1966) meşhur yorumuna göre aynı zamanda hiçbir şeydir: “Bevor Dada da war, war Dada da: Dada evrenin var olmasından önce de vardı.” Sandqvist’e göre; gerçekten de Aziz Dada vasıtasıyla, Dada’nın Tanrıyla bir bağlantısı olduğu açıktır. Ancak bu Tanrı Hıristiyan olmamakla birlikte, Meierei’deki Rumenlerin kolayca anımsayabildiği ve hatta rahatlıkla günah çıkarttığı Jahve adındaki Tanrı’dır. Şöyle der Sandqvist:

“Dadaist’in ters yönde oynadığı saklambaçtan yani Tanrı’nın absürt tanımları ile kabala geleneklerine uygun metinlerinin yer aldığı, birçok Dadaist’in Dada’yla ilgili yaptığı benzer birçok tanım bulduğumuz Aydınlanma Kitabı’ndaki (Book of Radiance) Ein sof in Sefer ha-Zohar kavramına bakarak oynasak sonuç ne kadar enteresan olurdu.”

Bununla birlikte, Tristan Tzara ve Meierei’deki diğer Rumen Dadaistlerin, genel olarak Rumen edebiyatında ve özellikle de Rumen yerel kültürü ve folklorunda oldukça güçlü fantastik bir gizli etkisi olan “absürt” bir karakterden etkilenmemiş olmamaları mümkün değildir. Rumen popüler kültüründe “doine” (duygulu veya senfonik) şiirleri olarak bilinen şiirlerin, Cabaret Voltaire’de okunan şiirlerle (Lautgedichte) fazlaca benzer yanlarının olması, birbirine bağımlı bu alanda sadece bir tesadüf de olabilir. O şiirler ki, rasyonel olanla irrasyonel olanı, absürtle groteski, alçakla yükseği harmanlar, var olan her tür entelektüel yapıya karşı taşlamalarla yaratılan dilsel oyunbazlığı, çılgınlıktaki mantıksallığı benzersiz bir şekilde göstermeyi ve mantıksal olanı absürde çevirebilme yeteneğini özünde bulundurur. Cabaret Voltaire’de, Yidiş topraklarında var olan yalan ve gerçek, absürtle olan ilişkinin, hayatın kendisinden daha fazla problematik olan bazı şeylerle tecrübe edilmesi kadar birbirine oldukça yakın yaşamıştır. Arthur Segal’in, Ascona’da geçirdiği Dada yıllarında geliştirmiş olduğu resim aracılığıyla evrende var olan bütün varlıkların görsel öğelerinin eşitliğini vurguladığı Gleichwertigkeit teorisi, size de Hasidizmin “panteizmini” hatırlatmakta mıdır? [29]

Modernliğin sanatsal akımlarından belki en meşhur ve aşırı olanı olan Dada’nın 5 Şubat 1916’da Zürih’te Meierei restoranında edebi bir akşamda sahnelenen Voltaire Kabaresinde başladığı söylenir. İlk gösteri, tepinme, kükreme ve çanak çömleklerin kapaklarına vurma ile anlaşılmaz “eşzamanlı şiirler”in ezbere okunmasını içerir. Böylece kültür ve sanattaki küresel bir devrimin bir İsviçre restoranında doğduğu söylenir. “Ya da doğdu mu?”[30] diyerek duruma kuşkulu bir bakış açısı getiren Sandqvist’e rağmen sonuçta Rumen, Yidiş ve Batı kültürü arasında yaşanan alışverişlerden ve çelişkilerden oluşan bir “kolaj”ın Dada’yı oluşturmuş olduğu rahatlıkla söylenebilir.

[1] Dada’nın sözcük anlamı; Rusça ve Rumence’de ‘evet evet’, Fransızca’da ‘sallanan oyuncak at’ demektir. Almanlara göre bu sözcük, aptalca bir saflığı, doğurmanın sevincini ve bebek arabasıyla meşgul olmayı belirtir. Kaynak: Richter, H., (1966), Dada Art and Anti- Art., s. 32., McGraw Hill Book Company: New York. Öte yandan Dada; Krou zencileri için kutsal bir ineğin hikâyesi, İtalyanlar için bir küp, Romanyalılar için anne, Fransızlar için bir hobi atı, Ruslar için hemşire, Amerikalılar için baba anlamlarına da gelir. Kaynak: Stevenson, J.H., (1986), Dada, Theatre. Aktaran: http://www.tranquileye.com/theatre/dada_theatre.html Erişim tarihi: 06.06.2018.

[2] Ball, yazıları aracılığıyla yeni Dadacı doktrini diğer Avangart hareketlerden ayrıştırmaya çalışmış, Dada’da yer alan ilkelcilik anlayışı, yaratıcı kendiliğindenlik, sanattaki tat, imalatçılık anlayışına muhalefet ve sanatçının kendisini çevreleyen dünyaya duhulü gibi kavramlar ilk kez onun günlüğünde dile getirilmiştir. Kaynak: Sanouillet, M., (1997), “Dadacılığın Kökleri: Zürih ve New York”, Modernizmin Serüveni, s. 306. Derleyen: Enis Batur, Yapı Kredi Yayınları: İstanbul.

[3] Kuenzli, R., (2006), Dada. ,s.18., Phaidon Press Limited: New York.

[4] Yahudi-Alman deneme yazarı, şair, anarşist ve oyun yazarı olan Erich Müsham, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Bavyera Sovyet Cumhuriyeti için lider kışkırtıcılardan biri olarak ortaya çıkmıştır. Ayrıca bir kabare oyuncusudur ve Weimar Cumhuriyeti esnasında Hitler iktidara gelmeden önce, Nazizm’i kınayan ve geleceğin diktatörünü hicveden çalışmalarıyla uluslararası ün kazanmış, 1934 yılında Oranienburg toplama kampında ölmüştür. Kaynak: Anonim, (2010), Weimar Culture: Weimar Republic, Weimar Culture, John Heartfield, List of German Films 1919- 1933, Erich Muhsam, German Expressionism., s.9 Books LLC: Tennessee.

[5] Brauneck M., (1986), “Dada: Zürich und Berlin” Theater im 20. Jahrhundert, Rowohlt, s.194. Tashcenbuch Verlag Gmbh: Germany. 192- 199.

[6] Aktaran: Bostancı, M. (2012), John Heartfield ve Nesne Yorumu., ss. 5-19., Yayımlanmamış Yüksek Lisan Tezi, Işık Üniversitesi SBE, Sanat Bilimi ASD, Sanat Kuramı ve Eleştiri YL Programı: İstanbul.

[7] Detaylı bilgi için bkz. Sandqvist, T., (2006), “Description of Dada East used for the exhibition at the Cabaret Voltaire, 2006”

[8] Kaynak: http://www.deutsche-liebeslyrik.de/ball.htm Erişim Tarihi: 06.06.2018.

[9] Kaynak: http://archives-dada.tumblr.com/page/38 Erişim tarihi: 07.06.2018.

[10] Hasidizm; temel vurgusunu Tanrı-insan ilişkisindeki mistik coşku, hayat sevinci, yardımseverlik, merhamet ve sevgi, zengin ile fakir arasındaki kardeşlik ile dini sistemin ahlaki değerleri gibi duygular üzerine yapar. Hasidizm, Yahudiliğin halka uyarlanmış özgür ve duygusal bir ifadesidir ve bir kült olmaktan öte bir kültürdür. Hasidizm, Yahudi düşüncesi ve yaşantısına güçlü bir “Dionisyen” unsur getirmektedir. Ona göre Hasidizm’in Dionisyen doğası, iki bin yıldır yaşamakta olan Yahudi kültürün Apollonyen doğasıyla taban tabana zıt bir anlayışı ortaya koymuştur. Bkz. Metli, E., (2006), Hasidizmin Yahudi ve Öteki Anlayışı, ss. 2-3., Ankara Ünv. SBE, Felsefe ve Din Bilimleri ABD, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi: Ankara. Aktaran: http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/2393/ Erişim tarihi: 06.06.2018.

[11] Detaylı bilgi için bkz. Sandqvist, T., (2006), A.g.m.

[12] Sembolizm, Bükreş’te zamanın öncü akımlarından biri olarak geniş yer bulur. Derginin Simbolul (Simge) olarak adlandırılması, Rumen yazarlardan, 20. yüzyılın başlangıcında genç Rosenstock üzerinde önemli bir etkisi olan, dolayısıyla Fransız Sembolizmine olan ilgisinin artmasına neden olan şair Alexandru Macedonski (1854-1920) ile Maurice Maeterlinck (1862-1949) sayesinde olmuştur. Öte yandan Emile Verhaeren (1855-1916), Jules Laforgue (1860-1887) ve Tristan Corbière’in (1845-1875) yanı sıra Arthur Rimbaud (1854-1891), Charles Baudelaire (1821-1867) ve Paul Verlaine (1844-1896) gibi ilham dayanağının ”tartışmasız” kaynakları olan şairlerin hepsinin Rumen edebiyatında oldukça tanınmış olması tesadüf değildir. Şiirlerini ilginç alegorilerle, sözel imgelerin absürd kombinasyonları, neolojizm (yeni kelimeler bulma), dilsel yinelemeler ve alaycı bir tavırla nitelendiren Macedonski, Romen sembolizminin en önde gelen figürlerinden biridir. Ancak, Makedonski’nin haleflerinden Ion Minulescu’nun (1881-1944) Samuel Rosenstock üzerinde Macedonski’den daha fazla etkisi olduğu söylenebilir; Bükreşli sembolcü bohemlerin sevgilisi olan Minulescu, 1925 yılında Integral dergisi tarafından Rumen şiiri için, Fransız şairler arasında Guillaume Apollinaire’in (1880-1918) önemli olduğu ölçüde önemli bir figür olarak nitelendirilmiş aynı zamanda Rosentock’un ilk dönem şiirlerinin Minulescu’dan kopya olmaktan başka bir şey olmadığı söylenmiştir. Bu bağlamda, acımasızca matrak geçen, muziplik ve teatral bir anlayışla her zaman yeni pratik şakalar yapan Zürih Dadaistlerini genç adamlardan oluşan bir çete olarak nitelendiren Romen akademisyen Marin Sorescu’nun (1936-1996) bahsettiği, 20. yüzyılın başlangıcında Romanya’nın yaramaz çocuğu olan oyun yazarı ve acımasız hicivci Ion Luca Caragiale’den (1852-1912) bahsetmeden geçmek hemen hemen imkânsızdır. Sorescu’ya göre Dadaistler, Caragiale’in en civcivli zamanında olduğu gibi faaldir. Ayrıca, 1928 yılında, şair Geo Bogza (1908-1993) toplam beş sayısı olan kendi dergisinin adını, beş yıl önce intihar eden Romanya’nın bir numaralı absürt yazarı Bükreş’teki temyiz mahkemesi hakimi Demetru Demetrescu-Buzau’nun (1883-1923) takma adı olan “Urmuz” olarak koyarak, tıpkı Caragiale gibi hem Alfred Jarry (1873-1907) hem de Christian Morgenstern’in (1871-1914) ruhani ağabeyi olarak sadece Samuel Rosenstock’u değil, Eugene Ionesco’yu (1909-1994) da etkilemiştir. Gerçekten de Bizarre Pagini’si (eserlerinden biri), ampirik gerçeklikle edebi kurgunun kurallarına meydan okuyan, zaman zaman da hem klasik söz dizimiyle hem de rasyonel fiilimsi cümleler kurarak, yazınsal otoritelere göre tamamen çetrefilli kısa hikayelerden oluşur. Avrupa’daki öncü hareketlerden doğrudan veya dolaysız bağlantıları olmaksızın Urmuz, örneğin İtalyan fütürizminden epey bilgi sahibi olmuştur. Gerçekten de, Marinetti, Macedonski’nin 1890’larda Marinetti’nin Poezia’sına verdiği katkılardan bu yana Bükreş’te büyük bir yankı uyandırmıştır. Ayrıca, Urmuz Batılı akademisyenler arasında tamamen bilinmese, Marinetti’nin ilk fütürist manifestosu, Craiova’daki Romen Democratia gazetesinde, tıpkı Paris’teki Le Figaro’da duyurulduğu gibi aynı gün -20 Şubat 1909- yayımlanmazdı. Öte yandan yayımlanmasının sadece bir kaç gün ardından birçok Rumen gazetesinde yorumlar çıkmış ve dergiler Fütürizmin geniş çapta tanınmasını, Rumen sanatçılar, yazarlar ve diğer entelektüeller tarafından tartışılmasını sağlamıştır. Sonuçta, Hugo Ball, 1914’ten önce fütürizmle tanışmamış olsaydı bile, Marinetti beş yıldan beri Bükreş’in öncü çevrelerinde, çağdaş sanat ve edebiyattaki en son trendlerin lideri olarak övgüleri toplayan, “ultramodern” fütürizmin yaratıcısı olarak tanınırdı. Bkz. Sandqvist, T., (2006), A.g.m.

[13] Sandqvist, T.,(2006), A.g.m.

[14] Kaynak: http://www.zb.uzh.ch/ausstellungen/exponat/007975/ Erişim Tarihi: 06.06.2018.

[15] Kaynak: Dickerman, L., (2006), Dada., s. 21. National Gallery of Art: Washington.

[16] Zürih merkezli bir günlük gazete olan Neue Zürcher Zeitung, 1780 tarihinden beri İsviçre’de yayımlanan en eski gazetelerden biridir. Bkz. http://www.britannica.com/EBchecked/topic/410460/Neue-Zurcher-Zeitung Erişim tarihi: 06.06.2018.

[17] Kaynak: http://www.cabaretvoltaire.ch/de/haus.html Erişim Tarihi: 06.06.2018.

[18] Kaynak: http://www.cabaretvoltaire.ch/tl_files/cabaretvoltaire/Vermittlung/Dada-Ereignis-Themenpfad_Politische%20Propaganda.pdf Erişim Tarihi: 06.06.2018.

[19] Iaşi, Romanya’ya bir zamanlar başkentlik de yapmış olan, sosyal, kültürel, akademik ve sanatsal yaşamın önde gelen merkezlerinden biri ve Romanya’nın en kalabalık ikinci şehridir.

[20] Sandqvist, T., (2006), A.g.m.

[21] Sandqvist, T., (2007), Dada East: The Romanians of Cabaret Voltaire. Aktaran: https://mitpress.mit.edu/books/dada-east Erişim tarihi: 06.06.2018.

[22] Kaynak: Dickerman, A.g.e., s. 31.

[23] Kaynak: Hemus, R., (2007), “Sex and the Cabaret: Dada’s Dancers”., s.91, Tromsø Üniversitesi, Beşeri Bilimler Fakültesi, Nordlit Kültür ve Edebiyat Dergisi, 2.sayı. [91- 101] Aktaran:

http://www.ub.uit.no/baser/septentrio/index.php/nordlit/article/viewFile/1677/15688 Erişim tarihi: 06.06.2018.

[24] Sandqvist, T., (2006), A.g.e.

[25] Hemus, R., (2007), A.g.m., s.95.

[26] Kaynak: Ball, H., (1974), Flight Out of Time: A Dada Diary, s. 99. The Wiking Press: New York.

[27] Kaynak: : https://www.europeana.eu/portal/en/exhibitions/from-dada-to-surrealism/zurich#ve-anchor-section_6253-js  Erişim tarihi: 07.06.2018.

[28] Hasidik; Ortodoks bir Musevi mezhebi ‘Hasidizm’e özgü olan anlamına gelir.

[29] Sandqvist, T., (2006), A.g.m.

[30] Sandqvist, T., (2007), A.g.m.