Ana Sayfa Litera FELSEFÎ BİR SORUNSAL OLARAK İKİNCİ YENİ ŞİİRİ

FELSEFÎ BİR SORUNSAL OLARAK İKİNCİ YENİ ŞİİRİ

FELSEFÎ BİR SORUNSAL OLARAK İKİNCİ YENİ ŞİİRİ

Her bilimsel fenomen ve çalışma, özü gereği kavramsal değer dizgelerine sahip birer çözümleme alanıdır. Bu kavramsal dizgeler, yapılan çalışmanın sınırlandırılmasını, daha da önemlisi, çalışma alanının belirlenmesini sağlar. Fakat bu alan belirleyimi, özü biçimin gerisine iten, düşünsel olanı özsel olandan üstün tutan yaklaşımlara yakınlaşma tehlikesini de beraberinde getirir. Formel ve kesin bilimlerin endiksiyotif ve analojik yaklaşımları; felsefe, sanat, hermeneutik, ontoloji, metin çözümlemesi, edebiyat eleştirisi gibi düşünsel alanların sınırları söz konusu olduğunda eksik, dahası yanlış sonuçlara ulaştıracak çözümlemelere varmamıza sebep olur. Ne ki bu bizim, düşün ve insanlık tarihinde sayısız örneğini gördüğümüz spekülatif, analojik ya da totolojik çıkarsamaların karanlık kavram karmaşası içerisinde kaybolmamıza sebep ol(abilir). Bilinemezliklerin ve karmaşaların sonucu, öznenin tinsel ve zihinsel kırılmalar yaşamasına, radikalleşmesine ve pek ender olarak da dâhi olmasına yol açar. Bu durumda öznenin önünde iki seçenek vardır: i) Tüm düşünsel birikime boş vererek insanlığın binlerce yıldır oluşturduğu muazzam cogito’yu umursamamak; ii) Türdeş olmayan bu muazzam ama bir o kadar da hatalı, spekülatif, fatalist ve skolastik birikimin içerisine girerek ayıklama yapmak. Özellikle Rönesans, Reform, Aydınlanma, Fransız İhtilâli gibi düşünsel zamanlardan; Sanayi Devrimi, Zamanda ve Mekânda Birlik’in Yıkılması (Einstein’ın Genel Görelilik Kuramı) gibi bilimsel, ilerlemeci ve sonuçları kapsayıcı olan sarsıcı deneyimlerden geçmiş olan insanlık için bu süreç(ler) oldukça radikal sonuçlar doğurmuştur. Artık modernist dönemin de sonuna, her şeyin ucuna ulaşan insanlık, belirsiz bir düşüştedir. Son iki yüz yıla ve içinde bulunduğumuz asra damgasını vuran bu belirsizliktir. İnsanlık, Borges’in Yolları Çatallanan Bahçesi’ndedir: Varlığın, sonsuz ihtimaller barındıran bu bahçeden hakiki olana çıkması, ortalama bir ömrü göz önüne aldığımızda, çok mümkün görünmemektedir.

İnsanlığın derin trajedisini yansıtan da bu hiçolumdur. Söz konusu bu radikal süreç, değişim, öznenin hareketli yapısı ve ontolojik perspektiflerin sürekli yer değiştirimi, şiiri, dolayısıyla toplumun içerisinde konumlanan şairi de etkilemiş, dönüştürmüştür.

Bir edebî hareket yahut sanatsal akımın, toplumsal yönü ne kadar inkâr edilse de o akımı oluşturan sanatçıların hayatlarından veya dönemin egemen siyasî görüşünden etkilenmemesi beklenemez. Çünkü sanatçı da toplum arasında yaşayan bireylerden biridir. Yaratıcı özünü, farklı sanatsal yaratımların yanında, hayatın içinden ve toplumdan çıkarır; kendi hayatı da bu topluma pek tabiî dâhildir.

Bu bakımdan sanatçının edebî toplaşmada konum değerini oluşturan ontolojik ve epistemolojik ortaklıklar vardır. Şu hâlde bu ortaklıkları hülasa edip tartışmak, ortaya koyup çözümlemek oldukça değerli sonuçlar verebilir.

Adem Polat’ın Kesit Yayınları etiketiyle Ocak 2018’de basılan İkinci Yeni Şirinin Felsefi Kaynakları, Türk edebiyatında oldukça tartışmalı bir dönemi zihinsel altyapı bağlamıyla incelemesi bakımından önemlidir. Üç bölümden oluşan eser, “Kuramsal Arayış”, “İkinci Yeni Şiirini Konumlama Çabası ve Sanat Ontoloji Bağlamında Yeni” ve “İzleksel Arayışlar Bağlamında İkinci Yeni Şiiri” bölümlerini ihtiva etmektedir.

İkinci Yeni Şiirinin Felsefi Kaynakları, ilk örneklerini 1954-1956 yılları arasında veren ikinci yeni şairleri Cemal Süreya, İlhan Berk, Turgut Uyar, Ece Ayhan, Sezai Karakoç1, Ülkü Tamer’i temelde Apolloncu2 ve Dionysosçu3 bağlamlarıyla inceleyerek işe başlıyor.

Eser, Kuramsal Arayış -İkinci Yeni Şiirinin Beslenme Kaynakları ve Fragmanlar ile Aşkınlık ve İçkinlik Problemi Olarak Estetik alt başlıkları ile başlıyor. “Türk şiirinde İkinci Yeni’nin estetik yönelim biçimleri, temel birtakım kavramların şiir dilinde yer alışından öte bir sorgulamayla varlık dünya ilişkisiyle ele alınabilir.” (Polat, 2018: 63) diyen yazar, bu varlık-dünya, insan-doğa, minör-majör artalanlarını, düalistlikleri ve çelişkileri içerisinde ele alıyor. Deyim yerindeyse bu düalizm, yerini zaman zaman üçlemlere, dörtlemlere… vb., handiyse Sartercı ve Heideggerci anlamda kendi-için varlık’ın çelişkilerine bırakıyor. Bu çelişkiler, dadaist, soyutçu, kübist, gerçeküstücü, soyut dışavurumcu vb. şekilde karşılığını buluyor. Aragon’un 1925’te Gerçeküstücü Araştırmalar Bürosu Deklarasyonu’nda “…Gerçeküstücülük ustan ve ussallığa benzer her şeyden tümüyle bağımsızlaşmanın bir yoludur.” (Akt. Antmen, 2014: 140) söylemi de bu bağlamda ele alınabilir. Tristan Tzara’nın 1919 yılında yayımlanan ilk Dada Manifestosu da buradan okunacaktır. Tzara, anılan manifestoda Dada’nın “mantığın yıkımı”, “anlık deliliğe tutulmuş bütün deliler”, “zıtlıkların ve tüm çelişkilerin, tutarsızlıkların dantel gibi örülmesi” (Antmen, 2014: 129-130) üzerine bina edildiğini vurgular.

Polat, anılan eserinde, İkinci Yeni Şiiri üzerine başta Asım Bezirci ve Attilâ İlhan’ın ve Muzaffer İlhan Erdost’un tartışmaları olmak üzere Alâattin Karaca ve Cevat Akkanat’ın çalışmalarını da hülasa ederek çözümler. Deyim yerindeyse, felsefî kaynakları inceleyip çözümlerken pek çok simülatif cogito’yu da yapısöküme uğratır.

Peki nasıl yapar bunu? Siyasi dönem epistemelerine ve İkinci Yeni şiirini faşist ve dikta şiiri olarak suçlayan yazarlara felsefi bağlamda karşı çıkarak. Mitosla benzeşip eriyen ve insanın mutsuzluğuna sebep olan sahte sonsuzluk, Deleuzce ifadeyle gelenek, uzlaşım, icat ve sanayiden gelmez; bunlara karışan mitos parçalarından gelir. (Deleuze, 2015: 306) Mitos varlığı kapladığında, varlığın var-olması ve varolma biçimleri yaratabilmesi için gerekli olan yeni şiirsel/söylemsel yollar (çatallı da olsa) yaratılacak ve yaşanılacaktır.

Polat’ın bu noktada klasik yorumlardan ayrıldığını söylenebilir. Yazar, eserinde bilhassa alt başlıkta da belirttiği üzere “Felsefi Kaynaklar” üzerinde bolca durur. Bu felsefi kaynaklar, ikinci yeni üzerine söylenen ve yerli kaynaklar / yabancı kaynaklar nosyonuyla basitçe ifade edilen beslenim alanlarını salt Garip şiiri, Ahmet Hâşim (Özellikle İlhan Berk’te), Fazıl Hüsnü Dağlarca non-figüratif resim, atonal müzik, izlenimcilik, fütürizm, gerçeküstücülük, soyutluk, etimolojik ve epistemolojik sapmalar vb. noktalarında çözümlemez4. Bunlara Deleuzcü / Guattarici (organsız bedenleşme, minörleşme, şizo özne5, kapitalizm…), Heideggerci, Foucaultcu yorumları / çözümlemeleri ile şeyleşme felsefesi6, deliliği, ucube beden fenomenolojisini (Ancet), ontolojik bir değer alanı ve varoluş fassını, Arabî’yi, Ellul’un söyleme ilâhî bir anlam yükleyen eserlerini, dilbilimi, psikanalizi, modernist ve postmodernist eleştiriyi, Lacancı, Gadamerci ve Ricoeurcü hermeneutik felsefeyi vb. de ekler. Cansever, Uyar, Karakoç, Süreya, Tamer şiirlerinin ayrıntılı çözümlemeleri de İkinci Yeni şiirinin felsefi kaynaklarının bize eksiksiz bir resmini gösterir.

Çalışmada metafizik-mistik, ontoteolojik ve gelenekselci söylemleri bünyesinde barındıran Sezai Karakoç şiirin de bu boyutlarıyla paranteze alınıp (Husserl) ayrıntılı incelendiği belirtilmelidir.

Adem Polat’ın bu çalışmasıyla etkileri hâlihazırda devam eden İkinci Yeni şiirinin Ataycı anlamda “tavanarasının” pek çok noktasını aydınlattığını söyleyebiliriz. İkinci Yeni Şiirinin Felsefi Kaynakları, dönem incelemelerinin fatalist heyulasından sıyrılıp iyi inceleme okumak isteyenler için az bulunur bir nimet.

KAYNAKLAR

ANTMEN, Ahu, Sanatçılardan Yazılar ve Açıklamalarla 20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar, Sel Yayıncılık (6. Baskı), İstanbul, 2014.

DELEUZE, Gilles, Anlamın Mantığı, Çev. Hakan Yücefer, Norgunk Yayıncılık, İstanbul, 2015.

Adem Polat, İkinci Yeni Şiirinin Felsefi Kaynakları, İstanbul, Ocak 2018, 352 sf.

1 Yazarın Sezai Karakoç’a ayrı bir parantez açtığını ve Karakoç’u metafizik duyarlık ve mistik söylem bakımından da incelediğini belirtmekte yarar var.

2 Varlığı akılla algılama, akıl yetisine dayanan yöntemlerle şekillenmeyi temsil eder. Daha ayrıntılı bilgi için bk. Pierre Grimal, Mitoloji Sözlüğü Yunan ve Roma, Çev. Sevgi Tamgüç, Kabalcı Yayınları, İstanbul, 2012, s. 71.

3 İnsan varlıklarındaki yaşama isteği ve gücün dinamik, tutkulu olarak tanımlandığı hal çerçevesinde kendini esrime ya da sarhoşluk hali içinde içtepi ve atılımlara bırakma durumu. Bk. Paradigma Felsefe Sözlüğü, s. 468. Dionysos; bağ, şarap ve mistik vecdi temsil eder.

4 Bu, Polat’ın İkinci Yeni Şiiri’nin beslenim alanlarını yok saydığı anlamına gelmez. Fakat Polat eserini salt bunlarla sınırlı tutmamış, daha ayrıntılı çözümlemeler yapma yolunu seçmiştir.

5 Daha ayrıntılı bilgi için bkz. Gilles Deleuze-Félix Guattari, Kafka: Minör Bir Edebiyat İçin, Çev. Işık Ergüden, Dedalus Yayınları, İstanbul, 2015; Gilles Deleuze -Félix Guattari, Anti-Odipus Kapitalizm ve Şizofreni 1, Çev. Fahrettin Ege, Hakan Erdoğan, Mustafa Yiğitalp, Bilim ve Sosyalizm Yayınları, Ankara, 2014; Gilles Deleuze, Anlamın Mantığı, Çev. Hakan Yücefer, Norgunk Yayıncılık, İstanbul, 2015; Gilles Deleuze, Kritik ve Klinik, Çev. İnci Uysal, Norgunk Yayıncılık, İstanbul, 2013, Gilles Deleuze, İki Delilik Rejimi, Çev. Mahir Ender Keskin, Bağlam Yayıncılık, İstanbul, 2009; Gilles Deleuze, Müzakereler, Çev. İnci Uysal, Norgunk Yayıncılık, İstanbul, 2013.

6 Timothy Bewes, Şeyleşme: Geç Kapitalizmde Endişe, Çev. Deniz Soysal, Metis Yayınları, İstanbul, 2008.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl