Ana Sayfa Dosya FRIEDRICH SCHLEGEL VE FRAGMANTER DÜŞÜNCE

FRIEDRICH SCHLEGEL VE FRAGMANTER DÜŞÜNCE

FRIEDRICH SCHLEGEL VE FRAGMANTER DÜŞÜNCE

BÜYÜK BİR SONSUZLUĞUN İÇİNE KÜÇÜK SONSUZLUKLAR BIRAKMAK:


Erken Alman Romantizminin liderlerinden biri olan Karl Wilhelm Friedrich Schlegel, 10 Mart 1772’de, Hannover’da üst-orta sınıfa mensup bir ailenin son çocuğu olarak doğmuştur. Fikirleriyle evrensel, tarihsel ve karşılaştırmalı edebiyat teorisine yaptığı katkılar nedeniyle modern edebiyat eleştirisinin ve karşılaştırmalı filolojinin kurucularından biri kabul edilen Schlegel, Göttingen ve Leipzig’de Hukuk eğitimi almış; bir yandan da asıl ilgi alanı olan Antik Yunanca ve Latince üzerine çalışmıştır. Dresden ve Berlin’de geçen birkaç yılın sonra, ağabeyi ve hâlâ Almancanın en iyi Shakespeare çevirmeni kabul edilen August Wilhelm Schlegel ile birlikte, Jena şehrinde, 1798-1800 yılları arasında
Athenäum dergisini çıkarmış ve dergideki tartışmalarla kültür-sanat çevrelerinde büyük bir heyecan yaratmıştır. Dergi etrafında yoğun bir tartışma yürüten Fichte, Schelling, Schiller, Schleiermacher, Novalis, Steffens, Ludwig, Tieck, Wackenroder, Schlegel Kardeşler ve bu çevreye en son katılan Hegel gibi diğerleri sayesinde, Jena muhtemelen o birkaç yıl boyunca Alman-dilli başka hiçbir şehrin olmadığı kadar zengin bir entelektüel ortama sahip olmuştur.

1790’lı yıllar boyunca Friedrich Schlegel, Fransız Devrimini yakından takip eden bir gençliğin radikalizmini, cumhuriyetçi hayallerini –kimilerine göre ateizmini de- benimsemiş ve ilk entelektüel çalışmalarını Klasik Çağ üzerine vermiş genç bir entelektüel portresi çizer.1 Schlegel’ın 1795’te bitirip 1797 başında yayınladığı Über das Studium der grieschischen Poesie (Yunan Şiiri Üzerine Bir Çalışma) antik ve modern edebiyatın farklılıklarına odaklanan ayrıştırıcı üslubuna rağmen Antik Yunan birikimini Erken Alman Romantizminin müktesebatına katmıştır.2 Lucinde adlı 1799 tarihli tek romanıysa, bankacı kocasını terk edip kendisiyle beraber olan –ünlü filozof Moses Mendelssohn’un kızı- Dorothea’yle ilişkisinin erotik ayrıntılarını anlatması nedeniyle dönemin edebi çevrelerinde skandal yaratmıştır.

1801’de Jena’dan ayrıldıktan sonra, Schlegel önce Berlin ve Köln’de Sanskritçe üzerine çalışmış, ardından Paris’e yerleşmiş ve bu ara Europa adlı bir dergi çıkarmıştır.3 1808’de Friedrich Schlegel Katolikliğe geçmiştir. Aynı yıl Hint-Avrupa dil ailesinin ve Sanskritçenin kökenleri üzerine yazdığı Über die Sprache und Weisheit der Indier (Hintlilerin Dili ve Bilgeliği Üzerine) yayınlanmıştır. Ortaya koyduğu büyük filolojik bulguların yanı sıra “karşılaştırmalı dilbilim” kavramını da icat ettiği eserinin yarattığı devrimci etkiye karşın, Schlegel, Napoléon ordularının öncülüğünde Avrupa’ya yayılan devrimci düşüncelerin başlıca düşmanı olarak ilerleyen kırk yıl boyunca hayli nam salacak olan Avusturya Şansölyesi Metternich’in hizmetine girmiştir (1809). Bu tarihten sonra giderek daha muhafazakâr bir sanat ve düşünce insanı olan Schlegel, Habsburg monarşisinin propagandasını yapan gazete ve dergilere editörlük yapmıştır, Avusturya’nın dış politikasında çeşitli diplomatik görevler almıştır. Kesitlilere rağmen yaklaşık yirmi yıl boyunca Viyana Üniversitesi’nde estetik, dilbilim ve edebiyat tarihi dersleri veren Schlegel 1829’da vefat etmiştir.4

Schlegel’ı İngilizceye çeviren Amerikalı felsefe tarihçisi Elizabeth Millan, şairin düşünce serüvenini birkaç evreye ayırarak değerlendirir. Bunlar sırasıyla, klasikten yana olduğu (1793-1796), Schiller’in etkisiyle Romantizmi benimsediği (1796-1808), Katolikliğe geçtikten sonra muhafazakâr çizgiyi sahiplendiği (1808-1829) uzun yaşlılık döneminden oluşmaktadır.5 Fransız edebiyat kuramcısı Maurice Blanchot da şairin gençliğiyle sonrasını ayrıştırmaktan yanadır.6 Bu haklı değerlendirmeler nedeniyle, ben burada sadece Schlegel’ın Romantizmine katkısına bakmaya çalışacağım. Yani yaşam öyküsüyle en az iki farklı Friedrich Schlegel söz konusu olsa da, ben “romantik Schlegel”dan bahsetmekle yetineceğim.

***

Friedrich Schlegel felsefi bir şiir ve şiirsel bir felsefe oluşturmaya çalışmakla kalmamış; bunları iç içe geçirerek bütünleştirmeyi amaçlamıştır. Bu niyetle kâinatı “içeriden anlamak”tan bahsetmiş; romantische poesie (romantik şiir) kavramını teklif etmiştir. Yine bunun için Kant’ın ya da Fichte’nin felsefe anlayışındaki gibi bilimsel-analitik kökenlerden, ilk nedenden ya da gereklilik arayışından bambaşka bir yöne bakmış ve ortaya kavrayış dozu yüksek bir bütünselcilik tezi koymuştur. Schlegel’ın bu bakımdan felsefenin kendisinden önce çizilen sınır boylarında dolaştığını ve transandantal idealizmin sınır hatlarını ve edebi janrları değiştirmeye çalıştığını söyleyebiliriz.

Sanatı ve felsefesi sadece şiirsellikle değil, mitolojik, ikonik ve dinsel temalarla da süslü olan Schlegel’ın metinlerinin insana düşündürdüğü başlıklardan biri de, bir “romantik epistemoloji”den bahsetmenin mümkün olup olamayacağıdır. “Evrenseli hissetmek” ve bunun için “berrak bir bilinç” seviyesine yükselme gereğinden bahseden Schlegel, hayatı dramatikleştirerek yaşamaktan yanadır. Böylelikle evreni hisseden kişi yükselerek sonsuzluğu duyumsayacaktır.7 Bu konuda Schlegel şiirin önemini hatırlatarak şöyle demektedir: “Romantik şiir, progresif, evrensel şiirdir… bu şiirin bir türü değil, ta kendisidir. Bu yüzden şiir denen şey romantik olmalıdır.” (Athenäumfragment #116) Schlegel’ın elinde söz konusu romantik şiir, “yaşamı ve toplumu da şiirsel kılmak ister.”8 Bir başka yerde, “Nasıl ki bir birey, bünyesinde bütün insanlıktan bir özet taşır, insan da bünyesinde evrensel kaosu taşıdığını bilmelidir” der. Parça, bütünün kendisi olduğu için, sonluluğuna rağmen sonsuzluğu temsil eder. Kesit; yani fragman, ironi, alegori ve bilgece bir zekâ kıvraklığı; yani witz hem şiirin hem de şiirin de parçası olduğu büyük evrensel kaosun güzelliğini dile getirmenin unsurları olarak Friedrich Schlegel düşüncesinde –ve onun Novalis’le yaptığı uzun sohbetler dolayısıyla Erken Alman Romantizminde- büyük yer tutar.9

Jena’da çiçek açan Alman Romantizmi, Schlegel ve Novalis ikilisinin öncülüğünde bir form olarak “fragman”ı inşa etmiştir. Fragman, Alman İdealizminin halis temsilcileri kabul edilen filozofların yaptığı gibi kategorik düşünmek ve kavramsal analiz yapmak ya da bir felsefi sistem inşa etmek yerine, şair/filoza ya da şair-filozofa, sonsuzluk içinde dilediğince salınma özgürlüğünü vermiştir. Üstelik tam da Schlegel’ın arzuladığı şekilde, fragmanın yaratıcı yoruma yer açması, bırakılan boşluk ve çatlaklardan yeni yeni yorumların çıkması ve her yeni okurun boşlukları kendi perspektifinden doldurması yoluyla, asla tamamlanmayan bir felsefi düşünce zinciri yaratılmıştır. Hakikaten Schlegel ve Novalis’in sonraki nesillerdeki takipçileri –örneğin Schopenhauer, Nietzsche, Benjamin ya da Adorno– fragmanter yazım biçimini, yani büyük bir sonsuzluğun içine küçük sonsuzluklar bırakmayı çok sevmiştir. Schlegel’ın “şiirsel düşünsemenin kanatları altında, anlatılan ile anlatanın ortasında süzülebilir, bu düşünsemeyi her zaman yeniden katlayabilir ve sonsuz bir aynalar dizisinin içindeymiş gibi çoğaltabilir” (Athenäumfragment #116) dediği üzere, şiirin felsefeye, felsefenin şiire, şiirsele geçişinin bu denli mümkün hale gelmesi, klasik çağlara ve otantik olana referans veren başka metaforlar eşliğinde, düşüncenin ufuklarını genişletmeye de vesile olmuştur. 1770’lerin Sturm und Drang akımına yaraşır şekilde fikirler birer fırtına ve gök gürültüsü şeklinde ortaya çıkarak entelektüel bir patlamaya yol açmıştır.

Athenäum yıllarında, Friedrich Schlegel’ın etrafında, ironi ve eleştiri dolu çok hareketli bir tartışma ortamı doğmuştur. Benjamin’in belirttiği gibi, bu dönemde “eleştirel olmak demek, düşünmenin tüm bağların üstüne yükseltilmesi demekti.”10 Yine bu dönemde sistematik olma zorunluluğu taşımayan, hatta apaçık anti-foundationalist diyeceğimiz birçok ilginç fikir metinleşerek dolaşıma girmiştir. Böylesi bir iklimin dehâyı tetiklemesi kaçınılmazdır. Nitekim Romantizmi başlı başına çok büyük bir hareket yapan şeylerden biri de her türlü düşüncenin baraj kapaklarını açan bu özgürleştirici tavrıdır. Tabii bu noktada kabul etmek gerekir ki, Romantische poesie ve onunla beraber fragmanter yazımın getirdiği dikkat çekici şekilsel özellikler, Erken Romantizmin asli metafizik, epistemolojik, etik ve politik fikirlerinin zamanla ihmal edilmesine yol açmıştır. Tüm fikirler ve sanatlara dair “bütünlük için çabalamak”tan, “holistik ruh”tan ya da “birleşme arzusu”ndan bahseden11 Friedrich Schlegel’ın geliştirmiş olduğu üslubun düşünceyi parçalayıcı, bölücü, hatta ufalayıcı bir tarza sahip olması gerçekten büyük bir ironidir.

Sonluyla sonsuz olan, Ben ile Ben-dışı, bilgelik ve bayağılık, trajedi ve komedi; antik ve modern; bütün bunlar Schlegel’ın merkezsiz ironisiyle “kaotik evrensellik” içindedir. İnsan –şair ve filozof- yaratıcı dehâsıyla bu hayretle temaşa ettiği kozmolojik manzara karşısında kendisini bazen öz-yaratımla baştan şekillendirir; bazen de öz-yıkımla mahveder. (Lyceumfragment #37) Böylece sonlulukla yetinmeyip sonsuzlukta Mutlağı arayan yaratıcı dehâ için “sonsuz bir oluş” yaşanır.

***

Schlegel’ın önemini hermenötiğin önemli ismi Wilhelm Dilthey, Schleiermacher hakkında yazarken ve Walter Benjamin de Erken Romantizmde sanat eleştirisi üzerine çalışırken yetkin bir biçimde ifade etmiştir. Bu yeniden keşifler sayesinde 1958’de başlayıp 2002’de tamamlanan Friedrich Schlegel’ın Eleştirel Standart Külliyatı 35 cilt tutmakta ve bu koleksiyon sayesinde Schlegel, Batı entelektüel dünyasında edebiyat, filoloji ve felsefe kuramcıları tarafından mercek altına alınmaktadır.

Türkçede ise, 2018’in sonunda Ayrıntı Yayınlarınca yayımlanan Eleştirel Fragmanlar kitapçığı dışında, Schlegel’ın henüz hiçbir çalışması bulunmamaktadır. Bu tek kitabın çevirmeni olan Kerem Duymuş’un önsözünde isabetle belirttiği gibi, “Schlegel, bitmeyen konuşmanın ufkunda hissedilen, henüz söylenmemiş olanın söze sinmiş fısıltısında dolan[maktadır].”12 Karanlığın içinde daha aydınlık bir anlam arayan Schlegel’ın eserleri, her okura kapısını açmayan dili ve kendini bir sır perdesinin ardında koruyan müphemliğiyle, fikir tarihçileri için uğraşmaya değer bir bulmacadır.

1 Frederick C. Beiser, Aydınlanma, Devrim ve Romantizm, çev. Aslı Önal, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2018; “Friedrich Schlegel’in Erken Dönem Politikası ve Estetiği” başlıklı bölüm, s. 386-415. Beiser, Schlegel’ın henüz Jena’dayken muhafazakârlaşmaya başladığını söyler. Alman tarihçi Meinecke ise aynı dönemde iki yakın arkadaştan Novalis’in ortaçağcı bir teokratik evrenselciliğe yönelirken, Schlegel’ın kozmopolitan-cumhuriyetçi bir evrenselciliğe yöneldiğini yazar. Friedrich Meinecke, Cosmopolitanism and the National State, Princeton University Press, 1970, s. 62.

2 Friedrich Schlegel, On the Study of Greek Poetry, çev. ve haz. Stuart Barnett, Albany, NY: SUNY Press, 2001. Barnett’ın kitaptaki “The Age of Romanticism: Schlegel From Antiquity To Modernity” başlıklı eleştirel giriş yazısı, genç Schlegel’ın Romantizme ve Antik Yunana yüklediği anlamdan başlayıp bir modernite eleştirisi olarak Romantizmi sahiplenişine değin birçok konuya değinen, geniş bir çerçeve sunuyor. s. 1-14. Bununla beraber, Heinrich Heine, Schlegel Kardeşlerin asıl ortaçağ-Hıristiyan edebiyatını modern edebiyatın gündemine kattıkları için özel bir öneme sahip olduğunu ifade eder. Bkz. Heinrich Heine, Romantizm Okulu, çev. Ömer B. Albayrak, İstanbul: YKY, 2015, s.55.

3 Bayerische Staatsbibliothek tarafından dijitalleştirilen dergi araştırmacıların ilgisine açıktır: https://reader.digitale-sammlungen.de/en/fs1/object/display/bsb10612116_00003.html

4 Allen Speight, “Friedrich Schlegel”, The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Winter 2016 Edition), Edward N. Zalta (ed.), URL: https://plato.stanford.edu/archives/win2016/entries/schlegel/

5 Elizabeth Millan-Zaibert, Friedrich Schlegel and the Emergence of Romantic Philosophy, Albany: SUNY Press, 2007, s. 10-11.

6 Maurice Blanchot, L’Entreiten infini, Paris: Gallimard, 1969, s. 516-517’den aktaran Kerem Duymuş, “Önsöz”, Friedrich Schlegel, Eleştirel Fragmanlar, çev. Kerem Duymuş, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2018, s. 9.

7 Dalia Nassar, The Romantic Absolute: Being and Knowing In Early German Romantic Philosophy, 1795-1804, Chicago, Londra: The University of Chicago Press, II. Bölüm; çeşitli alıntılar için özellikle bkz. s. 106-107. Ayrıca Alison Stone, “Friedrich Schlegel, Romanticism and the Re-enchantment of Nature”, Inquiry, Vol. 48, No. 1, 2005, s.3-25.

8 Schlegel’dan aktaran Rüdiger Safranski, Romantik: Bir Alman Sorunsalı, çev. Ali Nalbant, İstanbul: Kabalcı Yayınları, 2013, s. 60. Schlegel’a dair Safranski’nin yorumu; bkz. s. 59-70.

9 Jean-Luc Nancy, The Birth to Presence, çev. Brian Holmes vd., Stanford, CA: Stanford University Press, 1993; III. Bölüm: “Menstruum Universale”, s.248-265, “Witz”in Erken Alman Romantizmindeki tüm kullanımlarına dair hayli cömert bir derleme sunar. Schlegel özelinde ise, Türkiye’de Schlegel üzerine yazıldığını tespit edebildiğim iki yüksek lisans tezinden biri olan İbrahim Günaydın’ın çalışmasına bakılabilir: F. Schlegel’ın Fragmanları Özelinde Witz Kavramı, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Felsefe Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2019.

10 Walter Benjamin, Alman Romantizminde Sanat Eleştirisi Kavramı: Sanatta ve Edebiyatta Eleştiri, çev. Elçin Gen, Mustafa Tüzel, İstanbul: İletişim Yayınları, 2.baskı, 2012, s.105.

11 Schlegel örneğin Eleştirel Fragmanlar’ın 115.sinde “Tüm sanat bilim olmalıdır, tüm bilim de sanat; şiirle felsefe birleşmiş olmalıdır” der.

12 “Önsöz”, Schlegel, Eleştirel Fragmanlar, s. 14.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl