Ana Sayfa Kritik Gerçek romancıların sorumluluğu

Gerçek romancıların sorumluluğu

Gerçek romancıların sorumluluğu

İkinci Dünya Savaşı’nın hazırlık kampı olan İspanya İç Savaşı pek çok demokratı, komünisti, vatanseveri, barış yanlısını ve aydını yuttu. Yirminci yüzyılın seyrini belirleyecek stratejilerin deneme sahasına dönüşen ülke, birkaç yıl sonra kurulacak ittifakların ve birbirini yok etmeye çalışacak fikirlerin cepheye sürüldüğü bir savaşa ev sahipliği yapmıştı.

Savaşı bizzat yaşayan Orwell, Picasso ve Unamuno gibi isimlerin gölgesinde kalan Ralph Fox, çatışmalar başlamadan evvel Lenin ve Cengiz Han biyografileriyle memleketi İngiltere’de adını duyurmuştu.

Büyük Britanya Komünist Partisi’nin ilk üyelerinden olan Fox, Oxford Üniversitesi’ndeki modern diller öğreniminin ardından Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda orduya alınmış, 1920’de ise SSCB’ye gitmişti. Bu tarihten sonra Marksizm, Asya Tipi Üretim Tarzı ve Marksist edebiyat teorisi gibi alanlarda uzmanlaşan yazar, 1932’de ülkesine döndü ve Daily Worker’da makaleler kaleme almaya başladı.

Fransa Komünist Partisi aracılığıyla Falanjistlere karşı çarpışmak üzere İspanya’ya giden Fox, Aralık 1936’da Jaén şehrindeki Lopera Muharebesi’nde öldü. 1925’ten itibaren kaleme aldığı kitaplarından bir bölümü, ölümünün ardından yayımlandı. Onlardan biri de Roman ve Halk’tı.

Roman sadece kurmaca olamaz

1937’de, Fox’un ölümünün hemen ertesinde yayımlanan Roman ve Halk; değişen yaşam ve dönüşen edebiyat teması etrafında şekillenen bir metin. Fox, geleceği olduğuna inandığı ve “medeniyetin büyük halk sanatı” dediği roman ekseninde bir edebiyat tarihi ve özelde İngiltere edebiyatına dair fikirlerini paylaşıyor okurla.

Romanın değişiminin, yaşamın değişimiyle paralellik gösterdiğini söyleyen Fox, “insan hayatının düzyazısı” diye nitelediği bu türün yalnızca bir kurmaca şeklinde adlandırılamayacağı mimini koyarken kitabının amacını da aktarıyor: “İngiliz romanının hâli pürmelâlini incelemek, roman türünün bir zamanlar fevkalade güvenle yaslandığı temele kertik koyan fikir buhranını anlamaya çalışmak ve böylece geleceğinin ne olduğunu görme gibi daha mütevazı bir amacı vardır.”

Adını andığı E.M. Forster’ın, romanın gizli hayatı görünür kıldığına ilişkin görüşünü satırlarına taşıyan Fox, kitabı yazdığı dönemde nitelik sorunlarının baş göstermesinden dem vuruyor. Bahsettiği kriz, kitap okuma alışkanlığını sekteye uğratmasa da okuma kalitesini düşürüyor. Buna ilişkin bir örnek veriyor yazar: “Günümüzde roman eleştirmeni, sıkıcı kitap sayfaları arasındaki yorucu yolculuğundan yalnızca yetişkinler arasındaki sinik ilişkileri ve ikinci sınıf duyguları görerek ayrılıyor. Birçok kitap eleştirmeninden daha dürüst olduğunu düşündüğüm Bay Cyril Connolly, çoğu zaman, incelediği kitapları okumayı midesinin kaldırmadığını söylüyor ama neyse ki yazdığı eğlenceli makaleler, kendisine hayatını idame ettirecek parayı kazandıran melankolik hammaddelerden ziyade, bizzat onun kendisinden kaynaklı yaratılardır.”

Nitelikten niceliğe

Şimdilerde de yaşanan sorunların bir benzeri, Fox’un kitabı yazdığı dönemde de mevcut; yayıncıların nitelikten kısarak geniş okur kitlelerine ulaşıp kârlarını artırmak için niceliğe önem vermesi bunlardan biri. Başka bir deyişle okuru özgür bırakmayıp yönlendiren ve onun yerine seçen yayıncılığın ağır basması…

Fox, eski yayıncılıkla yirminci yüzyıl başındakini karşılaştırırken şöyle bir sonuca varıyor: “Matbaalarını boş tutmamak ya da kendi matbaaları yoksa bu işi üzerine alanları memnun etmek için daha fazla kitap basmak zorundalar. Ne bastıklarının çok bir kıymeti yok. Değil mi ki aynı yazıyla aynı kâğıda basılacak, değil mi ki aynı bez ciltle aynı kılıfla kaplanacak ve aynı kitapçıya satılacak? O hâlde ne gam, kitap ister şaheser olmuş ister deli saçması! Her iki durumda da yayıncı, tanıtım yazısında kitabının bir şaheser olduğunu buyuracak ve birçok eleştirmen de çok uzun zaman önce o meyus ayrım yapma görevinden el etek çekmiş olduğundan, o anki ruh hâline ya da söz konusu yayıncıyla olan kişisel ilişkisine göre biçilen bu değeri üç aşağı beş yukarı kabul edecektir.”

Fox, bu durumdan yalnızca birer işletmeye dönüşen yayıncıları sorumlu tutmuyor; “hayatın gerçekleri” tarafından girdabın içine çekilen okurların da mevcut olumsuzlukta payı var. Gerek romancıların önemli bir bölümünün gerek okurun nicelik akımına kapılması karşısında yazar, krizin derinleştiğini düşünüyor. Kendisine romancı diyenlerin, memleketinin geçmişine ve bugününe karşı duyması gereken sorumluluğu unutmasıyla adı geçen krizin boy attığını düşünüyor Fox.

Darboğaz için çözüm önerisi

1930’lardaki siyasi gelgitler karşısında bir aydın tavrı takınması gerektiğini söylediği yazarlara, aslında her zaman geçerli olacak bir öğüt veriyor Fox: “Milliyetçiliğin dışlayıcı ve yıkıcı biçimler altında şirazesinden çıktığı bir dünyada, ciddi ve önemli bir yazarın, milliyetçiliğe karşı tutumu önemlidir.”

Fox’un hem politik hem de sanatsal bir bağlama oturttuğu eleştirilerinden payını alanlar arasında D.H Lawrence ve Waugh gibi isimler var. Romanı ve romancıyı “toplumsal sorun” ilintisiyle ele alan Fox, birkaç soruyla eleştirilerini pekiştiriyor: “Bir romancı, içinde yaşadığı dünyanın sorunlarına kayıtsız kalabilir mi? Çalınan savaş tamtamlarına kulaklarını tıkayıp ülkesinin durumuna gözlerini kapatabilir mi? Etrafındaki dehşeti ve kişisel açgözlülüğün kutsallığını korumaya baş koymuş bir devlet için yaşam hakkının engellendiğini gördüğünde diline kilit vurabilir mi?”

SSCB’de yaşadığı yılların ve gönülden bağlı olduğu Marksizmin eleştirilerine yön verdiği Fox, romancının tarafsız ve çağının sorunlarına ilgisiz kalmaması gerektiğini düşünüyor. Marksizme “dogmatik” demenin temelsiz bir sav olduğunu söyleyen yazar, hem İngiliz romanının hem de dünya edebiyatının içine düştüğü darboğazın, Marksizmle ve sosyalist gerçekçilikle aşılabileceğini belirtiyor.

Fox’un görüşleri tartışılabilir ve hatta bazı çevrelerce kabul edilmeyebilir. Kitabına yönelik olumlu ve olumsuz eleştirileri görecek kadar yaşayamayan yazarın, doğası gereği romanın ve romancılığın muhaliflik barındırması gerektiği düşüncesi büyük oranda kabul görmüştü.

Fox’un 1930’ların savaş ve propaganda gürültüsü arasında kaleme aldığı Roman ve Halk’taki fikirleri, bugünden baktığımızda naif görünebilir. 1925’te yayımlanan People of the Steps’te “Sadeliğin ve yalınlığın zorlu yollardan geçilerek ulaşılan bir anlatım gücü ve üslup olduğunu” söylemişti Fox. Roman ve Halk’ta yazar, edebiyata sosyalizm penceresinden bakarak bunu bir kez daha hatırlatıyor.

Roman ve Halk, Ralph Fox, Çeviren: Ferit Burak Aydar, Ayrıntı Yayınları, 128 s.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl