Ana Sayfa Kritik GAME OF THRONES: GOT’İĞİN BÜYÜK DÖNÜŞÜ

GAME OF THRONES: GOT’İĞİN BÜYÜK DÖNÜŞÜ

GAME OF THRONES: GOT’İĞİN BÜYÜK DÖNÜŞÜ

Gotik altın çağını yaşıyor. Ama yaygınlaştığı ve kelimeye ruhani anlamını verdiği anlamda değil elbette. Yani mimariden bahsediyoruz. Gotik, küçümseme ve ürpermeyle ve de korkuyla bahsedilen, savaşçı, Roma’nın uygarlığına direnen “barbar” Got kavmini adreslese de (bu Hunlar da olabilirdi), Hristiyan kiliselerinin temel formuna dönüşerek yaygınlaştı. Gotik mimari, uçan payandaları, kemerleri ve kaburga biçimindeki yüzeyleri ve en önemlisi sivriliğiyle inananlara, günahkar olduğunu hatırlatıyordu org sesi ve ilahileriyle. Taşı bir dantelaya çeviren “karanlık” bir narinliğin ürettiği, birbirine eklemlenen bir sonsuzluğu inşaa ediyordu. 12. yüzyıldan itibaren evrensel bir kilise formuna dönüştü hayranlık bırakan kemerleri ve Notre Dam’ın gül pencerelerinde kırılan ışığıyla. Gotik taşa Tanrısal ruhu üflüyor, müminlerde ürperme ve korkuyla Tanrısal ilahiyatı yankılıyordu.

Gotik kavramı 19 yüzyıla geldiğinde Romantizmin ivmesiyle mimariden edebiyata ve şiire sıçrayıverdi. Romantikler aklın ve Kavram’ın kuşatamayacağı bir Yüce’yi arıyorlardı Ortaçağ hikayelerinde, masallarda ve kilise yıkıntılarının pitoresk görüntüsünde. Yıkıntının estetiği doğuyordu tekinsiz bir melankoliyle… Gotik gerçek yuvasını arıyor ve romanda buluyordu yuvasını. Mary Sheley’in aydınlanmacı bilimin ürettiği ucubesi Frankestein’ından, yıkılmış şatolardan ve düşen aristokrasinin hortlaklarından, tülsü hayaletlerden taşarak kapitalizmin çitlemeye başladığı “tekinsiz” İngiliz kırlarına saçılıyor; Bronte’lerin “Uğultulu Tepeler”inde yankılanıyordu artık. Hoffmann’ın çatı katındaki tıkırtılardan Edgar Allen Poe’nun, modern kentin pis sokaklarında yankıyan karanlık hikayelerine  koca bir miras yarattı gotik edebiyat.

20. yüzyıla gelindiğinde yeni yuvalar buldu gotik, çizgi romanlardan, bilim kurguya ve oradan sinemaya zengin bir deniz vardı karşısında. Batman’ın yarasa kostümü gotiği Gotham City’nin gökdelenleriyle harmanlıyor; Japon animelerinin koca gözlü kahramanlarında ışıldıyordu gotik. Pan’ın hayaletiyle, ayvan postu giymiş kahramanlar ve ürpertici gülüşler atarak sayfalardan zıplıyorlardı. Keçi ve kuzgun en gotik hayvan değil miydi? Panik ve manzara-Pan-orama aynı şaşırmanın ve hayvansılığın kökenini gösteriyordu.1950 sonrası yükselen bilim-kurgu gelecekte ya da uzayda geçse de bu gotik mirası hep soludu. Hatta gotiksiz bilim kurgu neredeyse imkansızdı. Şato yıkıntıları ve tekinsiz kırlar, terkedilmiş, uzay gemi enkazlarının süslediği çölümsü gezegenlere ve kara uzaya konuk oldular.

Ama öncelikle sinema bilim kurgu ile gotiğin en verimli yuvası oldu Dart Vader’ın kabuksu siyahlığında ve yarasa pelerinlerinde. Ortaçağ’ın kılıçları ışından sütunlara dönüştüler. Kaburgasımsı uzay gemileri doldurmuştu gökyüzünü. 1970’lere geldiğinde gotik başka bir verimli arkadaş buldu kendine. Kıyamet sonrası bir gelecek, distopya ile diyaloğa girdi, Mad Max’ın eski arabalarından, terkedilmiş kasabalara ya da kıllı maymun göğsündeki patırtı oldu Maymunlar Gezegen’inin karanlığında. Ya da Stephan King’in romanlarından, oradan filmlere Amerikan’ın tozlu kasabalarında dolaştı “American Gothic”.

Korkunç, tekinsiz, ucube, gözenekli, pütürlü, kabuksu karanlık bambaşka bir zenginlik üretti distopik sinemanın gotik şiirinde. Sinema artık gotiğin gerçek eviydi. Arkasından dizi filmler sökün ediverdi ve 1980’lere devretti fantazyayı ve geçmiş çağların öyküsünü. Star Wars’dan Yüzüklerin Efendisi’ne, oradan Harry Potter’a milyonlarca okur ve izleyiciye ulaştı bu yeni gotik ruh. Sadece sinema mı? 1960’lardan itibaren yükselen rock ve hevy metal de 1990 sonrası sivri çivileri, gotik harfli albüm kapakları ve siyah deri kostümleriyle çıkıverdi sahnelere, uzun saçlar ve elektro gitarın volümüyle. 1990’lar ve 2000’ler gotiğin altın çağına dönüşüverdi; değişen teknolojileri ve video oyunların yeni dünyasını da arkasına alarak.

Bugün bu altın çağ zirveye ulaşmış sayılır artık. HBO’dan Netflix’e gotik temel bir dil olarak işliyor dizilerde. İster hayali bir geçmişte, isterse binlerce yıl sonrasının fütüstik evreninde geçsin farketmiyor. Bugün 8. sezonu bütün dünyada insanları ekranlara çeken GOT salgını gotiğin şahikasını oluşturuyor. Game Of Thrones yani kısaca GOT, ejdarhaları, kalkanlı ve postlu kahramanları, canavarları, vahşeti ve en önemlisi Yüce hissini köpürten geniş kadrajlarıyla içimize gotiğin ruhunu üflüyor. Gotik olmasa sinema ve dizi sektörü çöker açıkça.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl