İkinci Dünya Savaşının pek çok veçhesi ve çehresi var.

Neresinden tutarsanız üzerine söylenecek şey bulursunuz.

İsterseniz, mesela, çocuk pedagojisini bu savaşa bağlayabilir, dilerseniz terzilik sanatı ve İngiliz kumaşı meselesini dahi ilintilendirirsiniz; kim ne karışır, yazmaya bağlıdır…

Diyelim ki, geçenlerde 75.yıldönümü kutlanmış, D-Day adıyla bilinen Normandiya Çıkartmasının Hollywood Sinemasına uzanan etkisini bile uzun uzadıya ele alması mümkün görünüyor.

Fakat ne anlatırsanız anlatın ipin ucu mutlaka İngiltere’ye bağlanıyor.

Bana göre, bu savaş ne o ne bu arasındadır, topyekûn İngilizle dünyanın çekişmesidir.

Zaten dünya tarihinde İngiliz parmağı karışmamış tek bir olay gösterilemeyeceği gibi, Refik Halid üstâdın söylediğince, içinde İngilizi olmayan bir gemi asla olmaz.

Ne demişler, ¨Asılacaksan, İngiliz ipiyle asıl! ¨
Sağlamdır, inceldiği yerden kopmaz!

Winston Churchill’i zerre kadar sevmeyebilirsiniz, sevmeyin zaten, ama tarih yapan adamlar listesinde sakın tenzilata sokmayın; laf aramızda, Kraliçe II.Elizabeth de pek sevmezmiş.

Churchill’in alkışlanacak bir konuşmasına burada yer verelim de gerisi size kalsın…

II.Dünya Savaşının en kritik zamanları, harp henüz veba gibi yayılmamış ama gidişat fena.

Churchill, İngiliz radyosu BBC’ye çıkıyor, tarih 4 Haziran 1940’dır, apaçık bir itiraftan başkası olmayan şu açıklamayı yapıyor:

¨Kumsallarda savaşacağız! Alman yayılmasını önleyemezsek İngiltere işgal olacaktır.¨i

Bütün kabine üyelerinin çenesi düşer, İngiliz halkında tıss yok, pepe Kral VI.George’un hepten sesi soluğu kesilir; Lordlar Kamarası işgal korkusundan tatile gider, Avam Kamarası vazife başındadır…

Vay vay ki, hem de ne vay vay! Bir başbakan radyoda halkına belaya çattık, vaziyet berbat der mi; demez. Ama Churchill bu, demiştir.

Churchill’in ‘Fransa’dan gelen haberler fena ey İngilizler,’ diye devam ettiği bu söylevi aslında derleyip toparlayıcıdır.

Kaşarlanmış siyasetçi, Başbakan Churchill bilir ki, bu açık sözlülüğü İngiltere’de kendi kalesine gol atmak değil, topu taca çıkartmaktır. Nitekim öyle olur, bu deyişi kullanmak istemem ama İngiliz Ulusunu, savaşı her ne pahasına olursa olsun kazanmak hedefine kilitleyen bir işlev görecektir.

Sör Churchill’in bu yönde iki radyo konuşması daha var; meraklısına takdim ederiz.

İlki, az önce verdiğimiz örnekten evveldi, ¨Kan, gözyaşı, terden başka önereceğim bir şey yok!¨ iidiyordu. Mustafa Kemal’in ¨Size ölmeyi emrediyorum!¨ vecizesine ne kadar benzer…

Çanakkale Harbinin Boğazı geçemeyen tarafındaki gemilerin süvarisi Churchill’in o savaştan öğrendiği açık yürekli kumandanlık vasfı bu olsa, gerek!

Üçüncü söylevinde, bu kez Avam Kamarasındadır ama konuşması BBC’de yer alacaktır: ¨Men and Shells¨iii

İngiliz Kabinesini de Alman bombardımanından korumak üzere yeraltına indirir; bütün hükümet üyeleri, genelkurmay ve askerî danışmanlar beton bir koruganın zırhında çalışacaktır. Churchill’in küçük hücreye benzer odasını gidip görmenizi de salık veririz; bugün Londra’nın kalbinde, King Charles Street’de bir yeraltı müzesi olarak ziyaretçisini bekliyor.iv

Şimdi biz dağılmış lakırdımızı ortada sersefil bırakmamak üzere hamiyet gösterip korur kollar ve size asıl anlatacağımız mevzuya getiririz: İngiliz halkını savaşın acımasız şartları altında yaşamaya alıştırmak için, Churchill’in emriyle bir broşür kitapçık bastırılır, dağıtılır.v

Fakat bedavaya iş yapmaz İngiliz, bu kitabın da bir ücreti olmalıdır: 3 Dime!

Ben diyeyim otuz kuruş, siz deyin otuz para; 1 daym 10 para eder…

28 sayfalık risâle kitap için uygun bir para… Fakat içindeki bilgiler hayat kurtarıyor. İngilizler kapış kapış bu el kitabını edinir, okur, başucunda tutar. Sonra kitap ortadan kaybolur, sahaflara düşer, British Library’de nadide kitaplar koleksiyonunda meraklısına gösterilir.

Risâlenin yayın tarihi 1943, yayınlayan Majestelerinin Sağlık Bakanlığı; başlığı ¨How to keep well in wartime!¨ Çabuk tarafından çevirirsek, Savaş zamanında nasıl iyi kalırız, diye Türkçeleştirebiliriz.

On bölümden oluşuyor risâle!

Bir kere günlük alışkanlıklarınızı terk etmeyin ey İngiliz halkı, diye öğütleniyor. ¨Bir saatçi, eğer her gün aynı saatte kurarsanız saatinizin iyi çalışacağını söyleyecektir,¨ cümlesiyle girişilen bölümde savaşa rağmen günü eskisi gibi yaşamanın önemi vurgulanır.

İkinci bölüm önemli, zira uykusuz kalmış bir İngiliz İngiliz değildir. Zamanında yatmalı, yeterince uyumalı, dinlenmiş kalkmalı; tepesinde dolaşan Alman uçaklarının The Blitz diye adlandırılan bombardımanına rağmen, soğukkanlılığıyla bir İngiliz mışıl mışıl uyumalıdır.

Açık hava ve güneşten mümkün olduğunca yararlanmak için her fırsatı kullanınız diye devam eder, risâle-i İngiliz

Tabii, ruh ve beden sağlığına aşırı ihtimam göstermek gerekir; kasvet ve kedere izin yok; Churchill’e ve ona mührü vermiş Majestiye güveniniz.

Gıdaya dikkat edilecek, evvel emirde… Ne aşırı tüketim ne yetersiz gıda; ikisi de fena! Orta sınıflar için makul miktarda viski, işçi sınıfı için birazcık bira yeterli; sigarayı, kahveyi, hatta fazla çayı da azaltmakta yarar var. Harp Risâlesi misaller gösterip teferruatıyla anlatıyor.

Bunları söyleyip bir erkekle bir kadını seviştirmemek hiç olmaz; yorgan altında ne fakirlik ne de harp görülmez.

Cinselliği asla elden bırakmayın, kadın kadın gibi süslensin, erkekler bakımlı olsun ve sık sık yatağa girin diye tavsiyeler sıralanıyor. Savaşta aşk başkadır!

Söylentilere kulak asmayın, gereksiz yere dünyanızı karartmayın, neşeli olun ki genç kalasınız, moral bozmayın, bozulmasına müsaade etmeyin; vesaire… Nihayetinde hastalıklara, salgınlara, kirlenmiş bir dünyaya karşı nasıl mücadele edileceği aktarılıyor.

Risâlenin kapağı ise, bir vakitler orta eğitimde Türk talebesine dağıtılmış, E.V.Gatenby’ın ¨A Direct Method English Course¨ ders kitabındaki Mr.Brown, Mrs.Brown ve çocuklarının mutlu, düzenli, saat sarkacı gibi sekmeyen temposuyla İngiliz hayatına ne kadar da benziyor; işte şimdi alıyor mu bizi hatıralarımız, götürüyor Ortaokul yıllarımıza…

I’m sorry demek yerine I beg your pardon’u öğreten o kitap!

Risâle kapağını Hitler’e göster, morali bozulsun!

Cepheye sürsen on Nazi askerine bedel aslan gibi bir İngiliz kocası, yanında şıklığından zerre kadar tenzilat vermeyen bir Lady, kısa pantolonlu talebe kıyafetinde enerjik bir delikanlı, 3 teker bisikletinde cici bir kız!

Churchill’in açık sözle konuştuğu insanlar işte bunlardır.

İngiliz Demokrasisi de galiba her akşam saat 5’te çay içmeye dayanır; bu meziyetler, vâkıf olunan hassasiyetler olmazsa Majestinin parlamentosu bile toplanamaz.

Savaşa gidilecekse 5 Çayı’ndan sonra gidilir.

Bir Portekiz deyişi, bunca lakırdının ardından gelir, son söz olarak buraya yerleşir:

¨Bütün dünyayla harp edelim, yeter ki İngiliz evinde otursun!¨

Doğrudur; ¨Zira deniz biter, İngilizde oyun bitmez; İngilizde oyun çoktur.¨ Kemal Tahir rahmetlinin Kurt Kanunu başlıklı romanından bu son cümleyi de tırtıklayıp buraya yapıştırır, biz de velenseyi üstümüze çeker, istirahate gideriz.

i Wikipedia’yı kaynak veremediğimizden bu yana, şurasıyla idare ediniz: https://winstonchurchill.org/resources/speeches/1940-the-finest-hour/we-shall-fight-on-the-beaches/

ii Bu sefer, youtube üzerinden videosuna sizi davet ediyorum; 4 dakikalık bir epizot : https://www.youtube.com/watch?v=htHKbsUKDDw

iii https://winstonchurchill.org/resources/speeches/1940-the-finest-hour/the-few/

iv https://www.iwm.org.uk/visits/churchill-war-rooms

v Risâlenin pdf kopyası için: https://wdc.contentdm.oclc.org/digital/collection/tav/id/2188

TEILEN
Önceki İçerikCoğrafya Ya Da Olmayanın Dersi
Sonraki İçerikKojin Karatani: “Mücadele için sermaye-ulus-devlet birlikte düşünülmeli”
1958 yılı, İstanbul doğumludur. Üniversite yıllarında, 1978’de, Cumhuriyet gazetesinde gazetecilik mesleğine başladı. Yedek subay olarak tamamladığı askerlik görevi sonrasında bir süre serbest ticari faaliyette bulundu, ardından 1998’de ABD’ye ailece göç etti. CBC-TV kanalının Indiana Eyaletindeki haber dairesinde çalıştı ve bu arada, Purdue Üniversitesi’nden almakta olduğu siyasal bilgiler üzerine non-credit doktora derslerine devam etti. Şenol, Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesinde lisans eğitimden sonra, İstanbul Üniversitesi SBF’de yüksek lisans ve doktora eğitimlerini tamamlamıştır. 2010 yılında Kanada’ya taşınan M.Şenol’un yaşamı, 2016’dan beri, bu ülkeyle Türkiye-İstanbul arasında geçmektedir. 2008-2009 yıllarında Kadir Has Üniversite’sinde üç sömestir boyunca sosyal bilimler/iletişim kuramları üzerine dersler veren M.Şenol’un yedisi roman olmak üzere basılı 12 kitabı bulunmaktadır; Türkiye’nin Altın Kitaplar, Papirüs, Alfa, Ayrıntı gibi seçkin yayınevlerince basılıp yayınlanmıştır. Uluslararası Pen Yazarlar Birliği üyesidir. Serbest olarak hâlen yazılarıyla Cumhuriyet’te gazeteciliğe devam etmektedir; edebiyat, siyasal bilim ve kültür dergilerinde pek çok sayıda makalesi yer almıştır.