80 ortası sanatının mükemmel bir örneği sayılabilecek “Tavşan”, nasıl oluyor da bugün bize bu kadar hitap ediyor?

Evet, Jeff Koons yeniden zirvede, tabii zirveden kastımız yaşayan en pahalı sanatçı olarak müzayedede çekiç fiyatı almaksa, müzayede görevlisinin de tekrar ettiği gibi. Koons’un 1986 yapımı “Tavşan”ı yani plastik bir şişme oyuncağın —ayna pürüzsüzlüğü, dikiş ve pürüzlerin birleştiği— hassas bir paslanmaz çelik kopyası, Çarşamba gecesi Christie’s Savaş Sonrası ve Çağdaş Sanat Müzayedesi’nde $91.1 milyona satıldı ve New York kült bahar müzayedelerinin manşetlerinden biri olarak yerini aldı.

Tavşan” geçtiğimiz sonbahar yine Christie’s Müzayede Evi’nde satışı gerçekleşen David Hockney’nin — küçük bir duvar resmi boyutunda, 1972 imzalı bir pentür olan — “Sanatçının Portresi (İki Figürlü Havuz)” isimli işinin 90 milyon dolarlık satış rekorunu geçti… Hadi gerçekçi olalım. İki işin de çekiç fiyatı 80 milyon dolar dolaylarındaydı. Tavşan kaderin bir cilvesi olarak bıyık farkıyla öndeydi; yaklaşık 762.500 dolar kadar. Evet kaderin cilvesi diyelim, Christie’s alıcılardan talep ettiği komisyonu Şubat ayında artırmıştı. İki satış arasındaki fark aslen müzayede evinin kazanç arayışı meselesiydi. Tıpkı beyzbolun performans arttırıcı ürünlerin kontrol edilmediği “steroid çağındaki” etkileyici home-run istatistiklerini hatırlatıyor. Fiyatın işaretlenmesi ya da dipnotlanması gerekiyor – söylenen o ki bu iki sanat eserinin son teklifleri tam olarak aynıydı.

64 yaşındaki Bay Koons, yaşayan sanatçı olarak ilk müzayede rekorunu 2013 yılında, “Balloon Dog” (Orange) isimli eserini 58.4 milyon dolara, yine Christie’s’te satarak kırdı. Sonrasındaysa büyük bir düşüş gerçekleşti: Sanatçının büyük boyanmış alüminyumu “Play-Doh” 2014 yılında 22.8 milyon dolara satıldı. “Play-Doh”un aksine, 1986’da yapılmış “Rabbit” on yıllardır bizimle; hem sevilmekte hem de nefret edilmekte. Bazı hayranları onu döneminin en müthiş sanat eseri olarak görmekte, 80 ortalarının en büyük eserlerinden biri olarak. Ben de onlara katılmıyorum diyemem. Hala bizlere hitap eden bir eser olduğu kanısındayım.

Bay Koons adeta bir paratoner, onun yaptığı eserlerden nefret etmek kolay ve son derece moda. Sanat dünyasının belirli kesimlerince bu nefret gerekli de görülüyor; koleksiyonerler, çoğu sanat simsarı ve müze küratörleri hariç. Eserlerinin kötülüğü çok üstünkörü, önceden belirlenmiş bir sonuç gibi; tıpkı on yıllar öncesinde David Hockney’in eserlerinin de tüy siklet görülmesi, Picasso’nun son çalışmalarının küçümsenmesi gibi. (Sanat dünyasının gençleri için Picasso’yu tümden reddetmek modadır, ki sanatçı olma niyetindeyseniz, bu bir bacağınızı kesmek ve diğerinin ne üzerinde durduğunu inkar etmek gibidir.) Ancak günümüzde nefretin şiddeti gittikçe artıyor çünkü nefret her yerde bizi sarmış vaziyette, suçlanacak çok fazla şey var, çekilecek çok fazla acı ve çaresizlik var.

Açık arttırma fiyatları bu ülkenin -dünyanın çoğunda olduğu gibi- içinde bulunduğu karmaşanın bir belirtisidir. Zenginlerin çoğu, zenginliklerinden arta kalan kısmını mümkün olduğunca gösterişli ve rekabetçi bir şekilde harcamak istemektedirler. Bu döngü, büyük ihtimalle gelir adaletsizliği engellenene, daha adil vergiler gelene kadar değişmeyecek ve sanat dünyasının da dahil olduğu ekonomi en sonunda kendini bu şekilde restore edebilecek. Bu başlı başına bir mesele, evet.

Fakat Bay Koons ile ilgili reddedilemez ve üzerinde durulması gereken birkaç nokta var.

Jeff Koons, heykelciliği ve heykelleri Pop, Minimalizm ve Duchamp’ı yeni bir yöntemle birleştirerek, kısmen medyumu kendi tarihi nezdinde açarak ve başka materyaller, artistik yeni teknikler kullanarak yeniledi ve değiştirdi. Bazı heykelleri halihazırda var olan nesnelerle yapılmışken (Hoover elektrikli süpürgeler kullandığı işleri gibi) bazıları da var olan nesnelerin değiştirilerek yeni eserlere dönüşmesiyle ortaya çıkmış (Balloon Dogs eserinde olduğu gibi) Brancusi estetiğini şişirilebilir oyuncaklar ile birleştirebilir; tıpkı “Pluto ve Proserpina”da olduğu gibi aynı zamanda bir saksı olarak da işlev görmesini sağlayabilir.

O dünyayı görme şeklimizi değiştirdi; bazı görmezden gelinen, göz ardı edilen nesneleri yükseltti, şişirilebilir oyuncaklar gibi. Bazen onlara şaşırtıcı ve rahatsız edici bir çekim sağlarken bazen de onları daha iyi değil, yalnız daha büyük yaptı. Seksi “Balloon Dogs”, diğer balon heykellerin hepsinden daha iyidir; 43 foot uzunluğundaki çiçek kaplı “Puppy” de oyuncak bir midilliyle oyuncak bir dinazoru kombinleyen Split-Rocker’dan daha iyidir.

Jeff Koons rengi heykele yeni bir şiddet ve dayanılmaz bir karmaşıklık getirmek için kullandı, ki bu da medyuma pentürün ve dekoratif nesnelerin cazibesini ekledi. Jeff Koons bize meydan okuyor: Parlaklık sanat sayılabilir mi? Sherrie Levine yapınca oluyor, Koons ile neden olmasın?

Son olarak, Bay Koons’un sanatı, sanat tarihine girişin ne kadar zor olduğunu kanıtladı. Hala onun için savaşmaktayız. Onun yapıtları saldırgan, çirkin olabilir; o her zaman yeni şeyler denemekte (tıpkı o saksılar gibi) ve sırf bu rahatsız edicilik bile yeniden değerlendirmeyi haketmekte.

En iyi işlerinde bile güzelliğin içten ve utanç verici bir nesne arzusu uyandırıyor. Onları sevmek bile ürpertici hissettirebiliyor. Belki de bu yüzden, gerçek anlamda arzuyu betimlediği zamanlarda, (ilk karısıyla yaptığı) pornografik heykellerdeki arzu çok basit kalıyor.

Koons’un heykelleri daima metalaşma tartışmalarının odağında olmuştur. Ancak en güçlü eserler, kendilerini bizim görsel anılarımız, anlarımızla damgalar. “Rabbit”in kavisli baş, gövde ve bacakları içbükey aynalar olarak işlev görür. Genellikle bir astronotla karşılaştırılsa da, yaratık aslında hem uzaylı hem sevimli, garip bir şekilde uğursuz ve aynı zamanda masum, üstüne üstlük ağırlıksız ancak zırhla kaplı gibidir. İçinde bir şey olduğu veya olmadığı düşünceleri eşit derecede rahatsız edicidir. Tavşan zeki, küçük bir savaşçı, ancak aynı zamanda yansımalarında kaybolmakta, o yansımalar ona bakan bizlerle dolmaktadır.

Para her daim sanatın etrafında olmuştur, ancak sanatın yapımı, sanatın tomurcuklanması veya sanatın bilgeliği ile hiçbir ilgisi yoktur. Stratosferik fiyatlarla bir Koons veya Hockney eserinin hükmettiği piyasa, sanatı ve sanatçıyı dolar işaretlerine indirgemeye çalışır ve çoğunlukla başarılı olur. “Koons’un “Rabbit”i ve “Balloon Dog” heykelleri, bu lekelemelere karşı inatla direnmekte, hatta bu karalamalara karşı güzellikleri, gizemleri ve bakana olan aşinalıkları ile gülüp geçmektedir.

 

Kaynak: Newyork Times, 17,05,2019

 

Çeviren: Sırma Zaimoğlu