Ana Sayfa Vizör John Cazale’nin Eşsiz Sinema Mirası

John Cazale’nin Eşsiz Sinema Mirası

John Cazale’nin Eşsiz Sinema Mirası

 

42 yaşında hayatını kaybeden karakter oyuncusu sadece 5 filmde görünmüştü ama filmlerin her biri En İyi Film kategorisinde Akademi Ödülleri’ne aday gösterilmişti.

John Cazale’yi ismen bilmeyebilirsiniz fakat büyük olasılıkla tanırsınız onu. Ayrıca onu muhtemelen şu isimle bilirsiniz: Fredo Corleone. Francis Ford Coppola’nın Baba (The Godfather) üçlemesinin ortanca oğlu; James Caan’ın oynadığı Sonny’nin kardeşi ve Al Pacino’nun oynadığı Michael’in abisi. Üstelik böylesine bir yıldız gücüyle etrafının çevrili olması Cazale için bir standarttı. 1970’lerde ortaya çıkan en iyi filmlerin beşinde; tüm zamanların en büyük Amerikalı yönetmenleri ve aktörlerinin birkaçının yanında trajik, yumuşak konuşan yardımcı rollerde yer almıştı. Küçük ama muazzam filmografisi herkes için izlemesi zaruri sayılmalıdır.

Baba (The Godfather, 1972) & Baba Bölüm II (The Godfather Part II, 1974)

Fredo Corleone her zaman popüler kültür sözlüğünün bir parçası olmuştur fakat 2016 başkanlık seçimleri nedeniyle son zamanlarda bu durum daha da belirgin bir hâl aldı. Ama aslında Fredo, Trump’ın duyarsız, beceriksiz aptal kardeşleri Eric ve Donald Jr. ile defalarca kıyaslanmaktan daha iyisini hak ediyor. Bunun yerine, Fredo’yu düşündüğünüz zaman karaktere hayat veren muhteşem aktörü düşünmelisiniz.

Marlon Brando, Al Pacino, Robert Duvall, Diane Keaton ve bunun gibi isimlerden oluşmuş bir kadroda dikkat çekmek gerçekten önemli bir şeydir, gel gör ki Cazale bu işin üstesinden gelmiştir. Bu aynı zamanda bir sinema filminde ilk defa izleyici karşısına çıkmanız için çok zorlu bir yoldur. Baba’dan evvel Fredo rolü için Coppola’ya Cazale’yi öneren oyuncu yönetmeni Fred Roos tarafından fark edilene değin Cazale, esas olarak sadece tiyatro oyunculuğu yapmıştı.

Coppola, Cazale’nin Baba’daki performansından o kadar etkilendi ki Fredo’nun Baba Bölüm 2’deki hikâyesini önemli ölçüde genişletti, dahası 1974 yapımı filmi Konuşma (The Conversation)’da onun için bir rol yazdı.

Cazale, başta Fredo olmak üzere oynadığı tüm rollere eşsiz ve sahici bir mihnet getirdi. Bölüm 2’de kardeşi Michael’la yaşadığı duygusal olarak yürek parçalayıcı sahne bu durumu en iyi şekilde teşhir eder.

Baba Bölüm 2’nin sonu mideye esaslı bir yumruk indirir ve bunun amacına ulaşmasında teşekkür edilecek kişi büyük ölçüde Cazale’dir bence. Michael (sürprizbozan) Fredo’yu öldürdüğünde, bu olay bir karakter olarak onun devrilme noktasıdır. Bu anda, Michael’de herhangi bir masumiyet ya da itidal kırıntısı kaldığına dair taşıdığımız şüphe bulutunun ötesine geçerek bunların onda çok önceden bittiğini anlarız. Yutması zor bir lokmadır bu. Çok önemsememizin sebebi ve Michael tarafından ihanete uğradığımızı hissetmemizin -en azından sevgili kardeşinin onun yumuşak noktası olacağını düşünmüşüzdür- sebebi, Cazale’nin Fredo’yla ustalıklı bir şekilde katmanlandırılmış, muazzam bir insani karakter yaratmış olmasıdır. Eğer onu önemsemeseydik filmin sonu bu kadar güçlü olmayacaktı.

2009 tarihli I Knew It Was You: Rediscovering John Cazale belgeselinde aktör Sam Rockwell bunu en iyi şekilde ortaya koyar:

[Cazale] sevmemeniz gereken karakterleri oynasa bile yine de onu seversiniz. Onu cidden önemsersiniz. Kardeşine ihanet etse de, Baba 2’de Fredo’dan ziyade Michael’a antipati duyan bir duruma düşersiniz.”

Köpeklerin Günü (Dog Day Afternoon, 1975)

Köpeklerin Günü, Cazale’nin Al Pacino’yla bir filmdeki üçüncü işbirliğiydi. Hâlbuki ikisi 1965’de tanışmış ve Godfather’dan önce birçok tiyatro prodüksiyonunda beraber çalışmışlardı. Dolayısıyla Cazale’nin yeteneklerine hala ikna olmadıysanız, işte benim sözlerim yerine Pacino’nunkiler:

Tüm istediğim, hayatımın geri kalanında John’la çalışmaktı. O benim sahne arkadaşımdı (…) John’dan oyunculuk hakkında herkesten daha fazla şey öğrenmişimdir.”

Köpeklerin Günü izlendiğinde, Pacino’nun kast ettiği şeyi görmek hiç de zor değil. Film birçok sebepten ötürü sinemasal marifetin simgesidir. Bu sebepler arasında başı çekenler Pacino’nun muhteşem manik performansı, filmin yoğun realizmi ve 2018’de tartışılmaya devam eden cinsellik ve cinsiyet kimliğiyle ilgili fikirleri maharetli bir duyarlılıkla ele almaya karşı istekliliği ve tabii ki: ATTICA! ATTICA! ATTICA!.

Fakat tüm bunların arasında bile Cazale’nin Sonny’nin (Pacino) suç ortağı, hasta görünümlü banka soyguncusu Sal Naturale’ye dönüşmesini düşünmeksizin bu filmden ayrılmak imkânsızdır.

Canlandırdığı karakter hakkında pek bir şey öğrenmesek de Cazale’nin filmdeki sahne süresinin her anı önem taşır. İnanılmaz derecede ürkektir ama aynı zamanda kocaman bir otomatik silah kullanır ve Sonny’ye “pencereden dışarıya cesetler atmaya” başlamaya hazır olduğu konusunda ısrar eder. Yer yer ortaya çıkan bu şiddetli ısrar aracılığıyla, travmatik askerliğinden ve hapishanede yattığı süreçten derinlemesine etkilenmiş bir adama anlık bir bakış yakalarız. Gözlerinde ölü bir bakışla “hapishaneye hiçbir zaman geri dönmeyeceğini” ikide bir diretme şekli rahatsız edicidir; bunu asla yapmamak için neleri göze alacağını merak etmemize neden olur.

Yönetmen Sidney Lumet, Cazale’nin sersemletici performansı hakkında şunları söylemişti:

John Cazale’nin oyunculuğu hakkında en sevdiğim şeylerden biri, ondaki muazzam hüzündür. Bunun nereden çıktığını bilmiyorum; beraber çalıştığım aktörlerin özel hayatını ihlal etmeye ya da kafalarının içine girmeye inanmıyorum. Ama, Tanrım işte orada – bulunduğu her çekimde.”

Cazale ayrıca, ürkütücü bir tahmin edilemezliği film boyunca muhafaza eder. Çoğu zaman tüyler ürpertici şekilde soğukkanlıdır ama alnından hiç kaybolmayan teri ile sürekli pörtleyen gözleri başka türlü bir şey ima eder. O bir muammadır. Banka soyan ve rehineleri öldürmekle tehdit ederken bir yandan da sigara içmenin zararları konusunda onlara nasihatte bulunan bir adamdır.

Basitçe söylemek gerekirse, Sal bir karakter olarak layıkıyla işleyemez gibi görünüyor ama işliyor. Bence bu sahnelerin üstesinden Cazale’den daha iyi gelecek bir aktörü bulmakta epey zorlanırsınız.

Konuşma (The Conversation, 1974)

1974 yılı, En İyi Film dalında yarışan iki filmiyle Oscarlara katılan Francis Ford Coppola için harika bir yıldı: Konuşma ve Baba Bölüm II; nihayetinde ikincisi ödülü eve götürecekti.

Ancak Konuşma, gıptayla bakılan en iyi filmi kazanmış bir rakibe layık bir film olmakla beraber az görülmüş bir mücevher olarak kaldı. Esas itibarıyla film, paranoyayı beyaz perdeye taşımaktadır. Gene Hackman’ın kariyerini belirleyen performansıyla başrolde oynadığı takıntının, suçluluğun ve endişenin fantastik bir hikâyesidir. Hackman gibi büyük bir oyuncunun (ya da Christopher Walken’ın, Robert De Niro’nun, Al Pacino’nun, James Caan’ın, Diane Keaton’un ve diğerlerinin) filmografisine baktığınızda en iyi işlerinin bazılarını Cazale’nin yanında çıkardığını görmeniz tesadüf değildir. I Knew It Was You’nun yönetmeni Richard Shepard’ın dediği gibi:

Onun en büyük hüneri etrafındaki oyuncuların ve film yapımcılarının gerçekten iyi görünmesini sağlamaktır (…) Bu insanlar onunla çalışmaya devam etmek istediler çünkü onları daha iyi hale getirdiğini biliyorlardı.”

Avcı (The Deer Hunter, 1978)

Avcı’da Cazale sadece birkaç kısa sahnede görünür ama filmin oyuncu kadrosunun bir araya geliş hikâyesi, büyüklerin pek çoğunun onu en büyük olarak addettikleri gerçeğini bir kez daha örneklendirir.

1977’de Cazale’ye akciğer kanseri teşhisi konmuştu ve Avcı onun rol aldığı son film olacaktı –film vizyona girmeden evvel vefat etti. Hastalığı yüzünden stüdyo Cazale’nin yerine başka bir oyuncu seçmeyi talep etti fakat hem uzun zamandır kız arkadaşı olan başrol oyuncularından Meryl Streep hem de yönetmen Michael Cimino, şayet Cazale projeden uzaklaştırılırsa çekip gitmekle stüdyoyu tehdit ettiler. Stüdyo Cazale’nin sigortasını karşılayamayacağını söyleyerek karşı çıkınca, onu filmde tutabilmek için sigorta parasını başrol oyuncularından Robert De Niro verdi.

Daha sonra Cimino, filme koyabilmelerini garantilemek için Cazale’nin hastalığı ilerlemeden evvel öncelikle onun tüm sahnelerini çekmeye karar verdi. Cazale’nin filmi tamamlamasını sağlama almak için oyuncu kadrosunun tümü cesaret verici bir şekilde kendini adamıştı.

Delillerimi gösterdim; inkâr edilemez bir hakikat saydığım şeye hepiniz ikna olursunuz umarım: John Cazale muhtemelen tüm zamanların en büyük sinema mirası olan şeyin sahibi.

Çeviri: Onur Civelek

Metnin İngilizce orijinali: https://filmschoolrejects.com/john-cazales-unparalleled-cinematic-legacy/

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl