Sanatçı, sanat eğitimcisi Reşat Başar’ın Kadıköy’deki atölyesi, zaman içinde galeriye dönüştü ve Mod-Ada Atölye&Galeri olarak sanat ortamında yerini aldı. Reşat Başar ve öğrencileri genç sanatçılara da ve deneyimli sanatçılara da çok sayıda sergiler açtılar, workshoplar, seminerler düzenlediler. Kadıköy’ün en merkezi ve özel yerlerinden birinde, Cemal Süreya Sokak’ta bir çekim alanı oluşturdular. Sanatçı, sanat eğitimcisi Reşat Başar’la Mod-Ada Atölye&Galeri hakkında konuştuk.

Galerinin oluşum sürecinden başlayabilir miyiz?

Reşat Başar

Atölye Hem mesleki gereklilik hem de çalışma temposunun yarattığı bir zorunluluk olarak başladı. İstanbul Aydın Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesiyim. Yönetici olarak yoğun bir tempoda çalışıyorum. Her sabah çok erken saatlerde okula gidiyorum. Neredeyse her gün 12 saatim okula ulaşma çabası ve okulun işlerine yoğunlaşmakla geçiyor. Atölyenin oluşum sürecinde kendime zaman ayırma gereksinimi en yüksek düzeydeydi. Bazı akşamlar saat 9-10 gibi okuldan çıktığım oluyordu. Bu nedenle kendi kendime kalabileceğim bir mekan arayışına girmiştim. Bu arayış sonunda evimize de yakın olması nedeniyle şu andaki atölyeyi buldum. Fırsat buldukça çalışmaya, resim yapmaya başladım. Zaman içinde atölyede bir takım düzenlemeler yaptım. Atölye bir sosyalleşme mekanı olarak işlev kazandı. Gerek benim resimlerim gerekse koleksiyonumdaki resimleri duvarlara asıp, insanlarla paylaşmaya başladım. Sonra ressam arkadaşlarla, eşimle, öğrencilerimle atölyenin sergileme mekanı olması konusuna kafa yormaya başladık. Tüm bunların sonucunda, burada küçük işlerin sergilenebileceğini düşündük. Daha küçük mekanların yurt içi ve yurt dışında örneklerinden de esinlenerek, atölyenin küçük tarafında küçük işlerden oluşan sergiler düzenlemeye başladık. Zamanla izleyicilerin merak ettiklerinden, ön taraftaki küçük mekandan arka taraftaki atölye bölümüne doğru geçmeye çalıştıklarını gözlemledik ve arka bölümü de galeriye kattık. Çoğunlukla genç sanatçıların küçük işlerini sergiledik.

Sergileri yapmaya hangi tarihten itibaren başladınız?

2016’nın sonunda ilk sergilerimizi yaptık. Sergiler küçük ve kağıt üzerine yapılan işler olarak devam etti. Daha çok genç sanatçılar üzerinden gitmeye başladı. Sergilerin kısa sürede düzenli hale gelmesi ve sosyal medyanın aktif kullanımıyla da tanınmaya başladık. Başlangıçtaki sergileri yaparken, öte yandan atölye işlevine devam ediyordu. Daha sonra atölye giderek alt katta yarattığımız yeni mekana çekildi ve mekan sadece sergileme amaçlı kullanılmaya başlandı.

Mekan kendi kendisini oluşturmuş gibi bir durum var…

Evet, mesela ben hala atölye olarak adlandırıyorum mekanı. Atölye demeyi de seviyorum. Edindiğimiz deneyimlerle yeni yapılanmalar ortaya çıkıyor. Biraz macera gibi de geliyor. Açıkçası başlangıçta benim Kadıköy’de bir galeri oluşturma gibi bir düşüncem yoktu. Anlattığım süreç atölyeyi galeri haline getirdi. Mekanı başlangıçtaki ruhunu yitirmeden var etmeyi en büyük sorumluluğumuz olarak görüyorum. Yaşayan bir sanat mekanı olması için de sergilerin yanı sıra seminer, atölye gibi etkinliklere açık olmak ve bu işlevi sürdürmeye çalışıyoruz. Ama bütün bunları yaparken piyasaya ticari bir sanat mekanı daha eklemek gibi bir düşüncemiz yok. Baştaki düşüncemi sürdürüyorum hala, ‘hayatın maişeti’ dışında farkı olan alternatif oluşturan bir alan yaratmaya çalışıyoruz. Bu alanı yaratırken öğrencilerim, özellikle Batuhan ve seramik sanatçısı ve akademisyen eşim Safiye çok yardımcı oluyorlar.

Daha çok genç sanatçılar üzerinden sergiler yaptınız belki ama Küratörlü sergiler de açtınız…

Bunun ilki Cemal Süreya anısına yapılan sergidir.

Neden Cemal Süreya sergisi yaptınız?

Öncelikle sokağın adı Cemal Süreya olduğu için. Galerinin birkaç apartman ilerisinde vaktiyle Cemal Süreya’nın oturduğu ev var. Bence müze olması gereken bir ev. Evin önünde de Süreya’nın şiirlerinin yazıldığı kaldırım taşları var. Hafta sonları yoğun bir ziyaretçi kitlesi oluyor. Ziyaretçiler tarafından kaldırım taşlarının fotoğrafları çekiliyor, evin duvarlarına yazılar yazılıyor. Yani kendi çapında bir çekim alanı haline gelmiş bir yer olmuş, Cemal Süreya sokak. Bu nedenle Cemal Süreya bizim için önem arz ediyordu ve Erkan Doğanay küratörlüğünde “Hayat Kısa Kuşlar Uçuyor” adlı bir sergi yapmayı planladık. Sergiye çok önemli isimler katıldı: Ara Güler’den Orhan Alkaya’ya; Balkan Naci İslimyeli’den Metin Üstündağ’a kadar çok sayıda sanatçı etkinlikte yer aldı. Sadece Cemal Süreya sergisi yapmakla kalmadık, daha sonra Ali Şimşek küratörlüğünde “Epifani” adlı bir sergi daha yaptık. Mustafa Horasan’ın, Genco Gülan’ın, Pınar Derin Gencer’in işlerinin yer aldığı bu etkinlik de çok ilgi çekti. Sonra sizin yaptığınız “Saklı Sözler” sergisi var. Senin küratör ve sanatçı olarak destek verdiğin bu sergide de Fatoş Beykal, Müjde Ayan gibi nitelikli sanatçılar yer aldılar. Bütün bu etkinlikleri periyodik bir şekilde düzenleyince ve sosyal medyayı da aktif olarak kullanınca galerinin adı bilinmeye başladı.

Galeri Mod-Ada isminde ilginç bir kelime oyunu var. Ancak galerinin adını değiştirdiniz. Neden?

Evet, kelime oyunu var. Moda semtine işaret ediyor da etmiyor gibi… Önce ilginç gelen bu isim, galerinin etkisi Moda’nın sınırlarını aştıktan sonra biraz fazla yerel geldi bize. Biz de hem yerel olmaktan biraz uzaklaşsın hem de mevcut ismini çağrıştırsın diye “Galeri Mod” olabilir diye düşündük. Asyalı veya Avrupalı sanatçılardan da sergi talepleri gelmeye başlayınca bu yeni ismin daha uygun olacağına inandık.

Az önce söylediğiniz gibi sosyal medyayı oldukça yoğun kullanıyorsunuz.

Sosyal medyada, internet ortamında çok yer almak istiyoruz. Web sitemiz yanı sıra, facebook ve instagram sayfalarımız var. Bu mecralar hem görünürlüğümüzü arttırıyor hem de orada sergiler hakkında küçük metinler oluşturmaya çalışıyoruz.

Yazın sergileriniz devam edecek mi?

Temmuz ayının başına kadar sergiler devam etti. Bu tarihten sonra sezonu kapattık ve yaz ertesi, Eylül sonu Ekim ayı başından itibaren etkinliklerimize devam etmek üzere hazırlıklarımızı sürdürüyoruz..

Workshop ve seminerler de düzenliyorsunuz…

Evet, Ali Şimşek’le ‘Çağdaş Sanat Stratejileri’ adlı bir seminer dizisi düzenledik. Önümüzdeki sezonda Seda Yavuz sanat tarihi üzerine seminer verecek. Hasip Pektaş ile exlibris, Kerem İşçanoğlu ile illüstrasyon ve serigrafi üzerine workshoplar yapacağız.

Galeri piyasa ilişkilerini de gerektiriyor. Siz konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Piyasa ilişkileri bizim önceliklerimiz arasında değil. Biz daha çok kültürel bir mekan yaratmaya çalışıyoruz. Ama hemen her sergide eser edinmek isteyen izleyiciler oldu. Son birkaç sergidir koleksiyonerlerin de ilgisi yoğunlaşmaya başladı. Hatta eleştirmenlerin ziyaretleri arttı. Her serginin ayrı bir kitlesi oluşmaya başladı.

Galeriyle ilgili başka projeleriniz var mı?

Önümüzdeki sezonda galerinin bir yayınının da olmasını istiyoruz. Sergilerin ziyaretçilerinin sergi broşürlerini edindikleri gibi yayınımızı da edinebilmelerini sağlamayı düşünüyoruz. Genç yazarlara yer vermeyi planladığımız derginin hedef kitlesinin de galerinin izleyicileri oluşturmasını planlıyoruz.

Kadıköy yakasında çok sanatçı ve atölye var ama galeri yok denecek kadar az.

Evet Kadıköy’de oldukça nitelikli genç bir potansiyel var. Bizim galerimiz de sanırım bu yüzden çok ziyaret ediliyor. Kadıköy’de kültürel bir merkez oluşturulması gerekiyor. Özellikle Moda bölgesinde atölyeler arası sanat rotaları oluşturarak bir sanat atmosferi oluşturulabilir. Kadıköy’ün kültür hayatını besleyen mekanların ve etkinliklerin artması gerekiyor.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Ben bir sanatçı ve sanat eğitimcisiyim. Aslında ne yaparsak yapalım, temel nasılsa o temel üzerinden hayatımızı, etkinliklerimizi inşa ediyoruz. Temelini sanat üzerine kuran bir kişi olarak bu temelin dışında başka bir şey yapmayı hiç düşünmedim. Atölyeyi galeriye çevirmek de bu yaklaşımın bir sonucu olarak değerlendirilmeli. Özellikle gençlerle çalışmanın, mekanı onların yararına kullanmanın genç sanatçılara katkı sağlamanın bir anlamda hocalık görevi olduğunu düşünüyorum.

Genç sanatçıları öncelikli gören Mod-Ada’nın, yeni adıyla Galeri Mod’un kuruluş ve yapılanma sürecinde yalnız değilim elbette. Bu anlamda değerli öğrencim Batuhan’a özel olarak teşekkür etmek isterim. Ayrıca başından beri Safiye’nin düşünsel ve eylemsel katkılarını da anmak gerekir. İki sezondur galerimize sahip çıkarak, sergilerimize katılan tüm sanatçılarımıza, küratörlerimize, koleksiyonerlerimize ve eleştirmenlerimize de samimi katkılarının bize enerji verdiğini ve bu katkıların bizim için çok kıymetli olduğunu hatırlatmak isterim.