Beş saniye geç kalarak bir yolculuğa çıkamamak veya büyük bir gayret ve şansla o yolculuğa çıkabilmek, bir insanın hayatını ne kadar değiştirebilir? Ya da değişen bu hayatın toplumsal yaşantıyla ilgisi nerede başlar ve biter? Polonyalı yönetmen Kieslowski; şans, tesadüfler, rastlantılarla dolu bir şiirsel filmle soruyor bu soruları. Kör Talih, bireysellikle örülü gibi görünen; fakat ülkesinin genel durumunun tam ortasından seslenen yönetmenin en etkili çalışmalarından biri.

İdealist görüşlerini diğer filmlerinden de bildiğimiz yönetmen, Kör Talih’te, kaderimizden kaçamayacağımızı, hangi tercihimizin iyiliğe veya kötülüğe uzanacağını bilemeyeceğimizi söylüyor bize.

“Varşova’ya bir öğrenci bileti” isteyen ve treni son anda yakalayan Witek, ölmek üzereyken kendisine haber göndermesi nedeniyle babasının yanına dönmek ister. Tesadüfler onu komünist parti üyeleriyle karşılaştırır ve o kısa bir süre içerisinde partinin önemli isimlerinden biri olur. Hayal kırıklığı yaşaması ise uzun sürmez. Çünkü parti çürümüş bir aygıttır ve bu parti mensupları da bu çürümüşlüğün canlı temsilcileridir.

“Varşova’ya bir öğrenci bileti” isteyen ve treni yakalayamayan Witek, istasyon görevlisi ise kavga eder ve kamu cezası alır. Sonrasında ise yeraltında faaliyet yürüten bir Katolik örgütü ile tanışır. Bu örgüt için çalışırken de yine önceki hikâyedeki gibi bireyselliğini kaybeder Witek. Diğerleri gibi olamaz ve dışlanır.

“Varşova’ya bir öğrenci bileti” isteyen ve yine treni yakalayamayan Witek ise eğitimine devam eder. Başarılı bir doktor olur ve hızla yükselir. Üstelik önceki iki öyküdekilerin aksine, sevdiği kadını mutlu eder, baba olur. İdeolojik ve dinsel merkezli gruplarla hiçbir ilişkisi yoktur ve özgürdür. Kendi kararlarını hürce alabilmektedir. Ancak bu kez de şansı yaver gitmeyecektir Witek’in. Geleceğine uçarken yok oluşa gittiğini bilmemektedir.

Yönetmenin bireyselliği öne çıkardığı bu filmde, toplumsal durumlara bu kadar değinmesi şaşırtıcı gelebilir bazı izleyicilere. Ancak Kieslowski’nin antikomünist dünya görüşünü bilenler için bu geçerli değildir. Toplumsalcı, kolektif her türlü birlikteliğe mesafeli olan yönetmen, Witek’in kişisel macerasını, Polonya halkının genel durumuna bir gönderme olarak örer.

Bedri Rahmi’nin, otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğu olarak seslendiği Mernus’tur yönetmenin gözünde Witek. Talihi kör olduğundan mutluluğa kavuşamayan bir Polonyalı yani.

Bu arada sormadan geçmemek lazım: Bugün, AB’nin en büyük altıncı ekonomisine sahip yeni ve kapitalist Polonya halkının talihi dönmüş müdür acaba?

TEILEN
Önceki İçerikIsadora (Şiir)
Sonraki İçerikAlain Robbe-Grille ve İstanbul
1985, Beyoğlu doğumlu. Isparta Milli Piyango Anadolu Lisesi’nden 2003’te, KTÜ, Türkçe Öğretmenliği bölümünden 2008’de mezun oldu. AÜ, AÖF, Felsefe ve SDÜ, İF, Radyo Tv ve Sinema bölümlerinde öğrenmeye devam ediyor. 2006’dan bu yana, çeşitli gazete, dergi ve internet sitelerinde makaleler kaleme alıyor.