Ana Sayfa Vizör Matrix’in Neo’su: Anlatılan Kimin Hikâyesi?

Matrix’in Neo’su: Anlatılan Kimin Hikâyesi?

Matrix’in Neo’su:  Anlatılan Kimin Hikâyesi?

Neo’yu Matrix’in dışına iten saik “hakikat”i bilme isteğidir. “Hakikat”a, bu dünyanın “terörist” diye tanımladığı bir grup dolayımı ile ulaşacaktır.

Matrix filmi bazı yönlerden neoliberal karşı devrim dönemine ait “motifler” taşıyor. Bunu filmin ilk dakikalarından itibaren gözlemlemek mümkün. Neo’nun çalıştığı yazılım şirketiyle; Neo ile patronu arasında geçen “soğuk” konuşma ile başlayalım isterseniz. İşe geç kaldığı için patronundan “fırça yiyen” Neo vardır karşımızda. Patronu tarafından şu sözlerle tehdit edilmektedir: “Bundan sonra ya zamanında işinin başında olursun, ya da kendine başka bir iş bakarsın!” İşsizlik ile tehdit edilen Neo, bu geç kalma olayının bir daha yaşanmayacağının sözünü verir ve ardından da patronunu bir asker edasıyla (başıyla) selamladıktan sonra odayı terk eder. Bu “soğuk” konuşma sırasında arka planda holdingin kirli camlarını silmekte olan işçiler de tabloda yerini almıştır. Her iki grup da güvencesizdir: Metrelerce yükseklikte camları silmekte olan işçiler de, işini kaybetme korkusu yaşayan Neo da. Bu iki görüntünün aynı sahnede yer alması tesadüf olmasa gerek.İşyeri ortamının nasıl örgütlendiğine bakalım şimdi de. Birbirinden bölmelerle ayrılmış, her çalışanın diğerinden yalıtıldığı bir kapitalist emek sürecidir karşımızda olan. Bu çok çarpıcı bir sahnedir. Neoliberal karşı devrim dönemine ait tipik bir sahnedir. Devasa işçi kolektifinin sermayenin karşı devrimi ile dağıtıldığı/atomize edildiği bir tarihsel sürecin “ürünü”dür bu sahne. Daha da ilginç olansa, ajanlar Neo’yu almaya geldiklerinde işyerinde en ufak bir hareketlenmenin olmayışıdır. Çalışanların son derece örgütlü oldukları bir zaman ve mekânda böylesi bir gözaltı hiçbir karşı çıkış olmadan gerçekleşebilir miydi? Doğrusu, sormadan edemiyorum. Hele de Amerika’nın muazzam zengin ve güçlü bir emek tarihine sahip olduğu gerçeğini göz önüne alınca, bu soruyu daha da büyük bir istekle sormak istiyorsunuz.

Devam edelim… Ajanlar Neo’yu almaya geliyor, Neo da kendisine bir kargo çalışanı tarafından ulaştırılan bir telefonla ajanlardan kurtulma çabası içine giriyor. Şu sahne bence çok manidar: Neo, telefonun diğer ucundaki Morpheus’un talimatları uyarınca yere çömelmekte ve koridorları geçerek söylenen odaya doğru gitmektedir. Bu sırada bir çalışan fotokopi çekmektedir. Hiçbir tepki göstermez ama. Kimsede bir tepki yoktur, herkes işinde-gücündedir. Ve Neo da telefondan aldığı talimatlar uyarınca ilgili odaya sonunda girebilmiştir. Ama yine de kaçış mümkün olmaz ve Neo ajanlar eşliğinde holdingden dışarıya çıkarılır, arabaya bindirilir. “Normalde” böylesi bir duruma işçilerin tepki göstermesi, gözaltına alınan iş arkadaşları için ajanlarla ve işyeri yönetimiyle kavgaya tutuşmaları beklenir. İşçilerin örgütlü oldukları bir yerde, öyle elini kolunu sallayarak bir işçiyi gözaltına almak kolay olur muydu? Olmazdı herhalde. Filmde ajanlar geliyor, ellerini kollarını sallayarak Neo’yu gözaltına alıyorlar. Ne holdingde ne de sokakta en ufak bir yaprak kımıldamıyor. Bu sessizlik gerçekten çok ürkütücü!

Film gri bir tonda geçiyor; bu bence bir “karşı devrim” ya da “faşizm” dönemine ait kasvetli bir dönemi simgelemekte. En ufak bir yaprak kımıldamaması, en ufak bir itirazın olmaması… işte en tehlikeli ve korkutucu olan şey! Film bunu vermeye çalışmış –ya da benim filmde gördüğüm bu oldu.

Bir diğer dikkat çeken şey de Neo’nun bu “kasvetli dünya”dan çıkma ya da kaçma kararı alması. Kurtuluşun “dışarıda” olması ya da Morpheus’un telefon üzerinden verdiği talimatlarda olduğu gibi, yardımın işyeri içinden değil de “dışından” gelmesi, kanımca, neoliberal karşı devrim dönemine ait bir başka “motif”.

Sistemden kaçma/çıkma hedefiyle bu dünyadan bir diğer dünyaya ve zamana yapılan “yolculuk” (“tavşan deliğine yapılan yolculuk”) bir “kaçış” olarak gösteriliyor.

Kolektif eyleme kapasitesi aşındırılmış bir toplumda “bireysel kurtuluş”, içeriden değil de dışarıdaki küçük bir “terörist” gruptan gelmektedir (ve bu grupta kolektivite işlemektedir, henüz kırılmış değildir; bir istisna dışında: Cypher). Böylesi bir “toplum”da kurtuluş içsel değil dışsaldır. Matrix bence bu “mesajı” da vermeye çalışmış.

Neo ilk başlarda nereye gideceğini ve kimlerin arasına katılacağını bilmez, yine de bildiği bir şey vardır ki o da, bu zamanda ve bu mekânda artık daha fazla kalmak istememektedir.

Neo’yu Matrix’in dışına iten saik “hakikat”i bilme isteğidir. “Hakikat”a, bu dünyanın “terörist” diye tanımladığı bir grup dolayımı ile ulaşacaktır. Gerçi Neo bu içine çekildiği yeni dünyada “hakikat”i görünce bu sefer bu dünyadan da kaçmak/çıkmak isteyecektir. “Çıkarın beni buradan!” diyerek isyana kalkıştığı sahneyi gözünüzün önüne getirin.

Tabii tüm bu sembolik anlatımın arka yüzünde bir “mesaj” daha vardır: Bu içinde yaşadığımız “kasvetli dünya” terk edilmesi gereken bir dünyadır. Bu dünyada herkes potansiyel bir ajandır. “Fişi çekilmediği” sürece bu insanlar bizlerin düşmanıdır vs. vs. Kırmızı elbiseli kadının göründüğü sahnede Morpheus’un Neo’ya söylediklerine bakalım: “Matrix bir sistemdir, Neo. Bu sistem bizim düşmanımız. Ama sistemin içindeyken ne görüyorsun? İş adamları, öğretmenler, avukatlar, marangozlar… Kurtarmaya çalıştığımız insanların zihinleri. Ama biz başarana kadar, bu insanlar da sistemin bir parçası ve bu da onları düşmanlarımız kılıyor. Şunu anlamalısın: Bu insanların çoğu serbest bırakılmaya hazır değil. Ve büyük bir kısmı o kadar içine girmişler, sisteme o kadar bağımlı hale gelmişler ki, onu korumak için savaşabilirler.”

Her ne kadar bu görüşe katılmasam da, yine de yönetmenleri anlamaya çalışıyorum, çünkü filmin kurgusal mantığından hareket edildiğinde böylesi bir kavrayış doğru bir kavrayıştır. Belki şu söylenebilir: “Kurtuluş” zamansal-mekânsal bir değişmeyle mi ilgilidir? Mevcut zaman ve mekân içinde bir kurtuluş düşünülemez mi? Zaman ve mekân “dışına” kaçma/çıkma hakikate erişmenin anahtarı mıdır gerçekten? Mevcut zaman ve mekân “içinde” bu aynı olasılık niye düşünülemez?

Spinoza’ya göre bizlerin zaman “içinde” özgür olabileceği yönündeki düşünce bir yanılsamadan ibarettir. Esas olan, zamanın “kendisinden” özgür olmaktır. Spinoza bu daha üst düzeydeki özgürlüğü önermektedir insanlara.

Neo’nun zamandan ve mekândan “dışarı kaçışı” böylesi bir “üst düzey” özgürlük arayışı peşinde olduğu şeklinde yorumlanabilir mi? Bu konuda kafam henüz net değil, ama yine de üzerine kafa yormaya değer bir konu?

 

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl