Ana Sayfa Art-izan NASIL AVANGARD OLUNUR?

NASIL AVANGARD OLUNUR?

NASIL AVANGARD OLUNUR?

Bir düşünce edimi olarak öncülüğü nasıl konumlandırmalı? Avangard’ın olmak ve eylemek arasında tesis etmeye çalıştığı bağı bugün nasıl düşünmeli? Bir düşünme ve eyleme pratiği olarak avangard sanat günümüze ne gibi tümceler fısıldıyor? Bu yazının araştırmaya koyulacağı sorulardan birkaçı, bunlar olacak. Amacım belli türden yanıtları askıya asmaktan ziyade, bir yöntem tartışması olarak bu konuyu masaya yatırmak.

Her şeyden önce, öncülüğün, mevcut paradigmanın sınır boylarında beliren bir ufuk inşası olduğunu ifşa etmemiz gerekiyor: mevcut fikirsel şemaların her daim, kendine içkin belli pratikleri imlediği ve bu pratiklerin egemenlik ilişkilerinin tesisinde rol oynadığını göz önünde bulunduran, bunun kavranması anı olarak öncülük. Bu anlamda öncülüğe giden yol, kendi pratiğimizle içerisinde bulunduğumuz sömürü ve baskı ilişkileri arasındaki bağıntının kavrandığı bir sapakta bulunuyor. Burada bir kısa devreden bahsetmek de mümkün: bir ölüm salvosu olarak bilinç sıçraması.

Böyle bakıldığında, öncülük belli bir estetik koordinatın yeniden üretiminden ziyade, eklemlenmiş çeşitli ilişkilerin hilafına, yeni olanakları ortaya çıkarmak üzere atılan bir adım. Sadece sorgulayan değil, sorgulama aparatlarını, kavram setlerini de bir soru işaretiyle bağlantılandırma edimi, aynı zamanda gerekli olduğu koşullarda yenilerinin üretimi. Dolayısıyla bu sapak aynı zamanda etiko-politik bir ivmeye de işaret ediyor. Genel anlamıyla belli bir corpustan duyulan memnuniyetsizlik de, bir sanat pratisyeninde yeni şeyler deneme arzusu doğurabilir. Ancak benim altını çizeceğim nokta şu ki, ancak kendisinin içerisinde bulunduğu kapsamlı sömürü ağının eserlerindeki karşılığını gören ve buna yönelik bir olumsuzlama içeren jestlere yönelen kimse, gerçek anlamda öncülüğe dair politik bir angajman, bir sadakat sergileyebilir.

Tabii hegemonik ilişkilerin aynı zamanda bir ödül ve rıza mekanizmasıyla da işlediğini unutmamak gerek. Belli bir ödülü olan bir pratikten, maddi ve/veya manevi ödüllendirilen bir pratikten kendi ve başkaları üzerindeki iktidar mekanizmalarını imlediği için, şöyle veya böyle vazgeçmek arzusunda olmak öncü sanatı tanımlar. Sanatın rasyonalitesi gereği bir iktidar kurduğunu ve bunun aynı zamanda sınıfsal bir karakter de barındırdığını gösterme jesti, avangarda özgü bir jesttir.

Bu anlamda, örtüyü kaldırmaktan ziyade, çıplağı örtüyle yan yana sergilemekten bahsetmek, daha doğru. Örtü çıplağın semptomudur. Çıplaklık da keza, bir çeşit giyinme faaliyeti olmadan mümkün görünmüyor. Bu şekilde ki, yaygın kanaatleri sorgulamaya yönelik bir jestten bahsedebiliyoruz: mesele Kral Çıplak demek meselesi değildir, mesele aynı zamanda, zaten Kral mefhumunun bir çeşit giyinikliğin ürünü olduğunu gösterme meselesidir. Suç ortaklığının teşhiri meselesidir.

Böylelikle ki avangard, farklı suç ortakları bulur: her türden dışlanan grubu, toplumu yatay olarak kesen sınıf antagonizmasının ayracına alarak gözetir ve kışkırtır. Elbette kendisini sürdürmek için belli uzlaşılar sergileyecektir, ancak bunlar stratejik olmaktan ziyade taktikseldir. Kışkırtma ve provokasyon avangard sanatta her zaman var olacaktır. Bu anlamıyla öncülüğün şaşırılana şaşırmama ve şaşırılmayan karşısında hayrete düşme potansiyeli olduğundan da bahsedilebilir.

II. Ödül ve Suç

Öncülüğün ve avangard sanat yapımının, Klasizmin ve sanat tarihinin tozlu raflarından çekilip çıkartılan pek çok “üslubun” aksine, bir reçetesi yok. Ancak en temelde, ödül ve ceza mekanizmalarından ontolojik bir çıkartma işlemiyle, failin kendisini bütün bunların dışarısında düşünme iradesi olduğunu söyleyebiliriz. Sürrealistler laf olsun diye “varoluş başka bir yerdedir” dememişti; ancak bu “başka bir yer”, tam olarak neresi? Daha başka bir ifadeyle, ödül ve ceza mekanizmasından uzaklaştığımızda, akademinin ve sanat kariyerinin bize getireceği faydalardan uzaklaştığımızda, geride ne kalır?

Bu başka bir yer, kesinlikle, ayakları üzerine oturmuş bir dünyadır. Kendi suç ortaklığımızın arkamızda kaybolan bilincidir. Ancak bu hamleden sonra baş aşağı durduğunu seçebildiğim bir dünyadır. Dolayısıyla tam olarak bu jestle, ödül ve ceza, hayal ve gerçek, güçlü ve güçsüz yer değiştirir. Bu anlamda avangardın sonraki aşaması, bu karanlık bölgede ışıkları yakma girişimidir: o ışıklar ki ancak sanatla parıldayabilir.

Böyle bakıldığında, esasen avangard olmak imkânsızdır.

24.1.2020

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl