Ana Sayfa Kritik ÖMÜR NEFES NEFESE GEÇER AMA…

ÖMÜR NEFES NEFESE GEÇER AMA…

ÖMÜR NEFES NEFESE GEÇER AMA…

GAZETECİ YILMAZ ÇETİNER’İN ANILARI

Şimdi gazeteci Yılmaz Çetiner’in “Nefes Nefese Bir Ömür” kitabından alıntılar yapıp, hemen altında da doğrularını yazacağım.

Yakılıp yıkılan Tan, Zekeriya Sertel ve eşi Sabiha Sertel’in çıkartmakta oldukları gazeteydi. Komünist oldukları iddia ediliyordu bu iki yazarın. Mevcut hükümete karşı şiddetli muhalefet yapıyorlardı. Hürriyetçi ve demokrasi yanlısı olmakla beraber Rusya’yı tuttukları da doğruydu. O yılların ünlü solcuları Aziz Nesin’den, Rıfat Ilgaz’dan, Vedat Türkali’ye kadar pek çok aydın yazar bu teknede görev almıştı…” (S.43)

4 Aralık 1945’te üniversite gençliğine tahrip ettirilen “Tan”da Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz gibi solcular o sıralarda henüz daha “ünlü solcu” değillerdi, işin başında birer müptedi idiler. Vedat Türkali ise, henüz daha “Vedat Türkali” bile değildi. Akşehir’deki Maltepe Askeri Lisesi’nde edebiyat öğretmeni Abdülkadir Demirkan idi, Tan’ın sadece bir okuruydu. Bu üç ismin dışında Tan’ın gerçek gazeteci ve yazar kadrosu sıralansa daha iyi olmaz mıydı?

“…. Ali Naci Bey her zamanki sempatik, rahat haliyle Celal Bayar’a, Adnan Menderes’e iltifatlar yağdırıyordu ama 19 Mayıs 1950 tarihinde ezici bir çoğunlukla Demokrat Partisi’nin iktidarı CHP’nin elinden alacağını herhalde düşünmüyordu…” (S.48)

Demokrat Parti, iktidarı, Cumhuriyet Halk Partisi’nin elinden 19 Mayıs 1950’de değil de 14 Mayıs 1950’de alsa daha doğru olmaz mıydı?

Dündar Baştımar yıllar sonra ayrıldı Türkiye’den; yasadışı TKP’nin başkanlığını yaptı.” (S.82)

Azgın komünizm ve komünist düşmanı Şevket Mocan’ın kızını kaçıran Dündar Baştımar, yıllar sonra Türkiye’den ayrılıp yasadışı TKP’nin başkanlığını yapacağına; aynı şeyi, işin doğrusu, akrabası Zeki Baştımar yapsa olmaz mıydı?

Duyduklarımı anlattım. Mocan coştu. Baktım, derya gibi çok şey biliyor. Sabiha Sertel ile Zekeriya Sertel’in kızı Yıldız Sertel, Reşat Fuat Baran, Şefik Hüsnü Bozışık, Abdülkadir… diye bir sürü isim saydı: devrin tanınmış solcularıydı bunlar.” (S.110)

Çetiner’e coşarak komünist tevkifatının başladığını söyleyen Mocan; önde gelen isimleri sayarken Reşat Fuat Baraner, Şefik Hüsnü Değmer, Mehmet Bozışık, Yüzbaşı Abdülkadir Demirkan … şeklinde isimleri ve soyadları doğru söylese olmaz mıydı?

Sevim Tarı’ya ne olduğunu soracaksınız. O ayrı bir kitabın konusu!” (S.112)

Madem ki okurun Sevim Tarı’ya ne olduğunu soracağını tahmin ediyorsunuz, o konuda ayrı bir kitap yazamayacağınıza göre, önce bu satırların yazarının (yani benim) Çetiner’in de yıllarca yazdığı Milliyet’te 1995’te “Eski Tüfeklerin Sonbaharı” adlı tefrikada Sevim Tarı (Belli) ve Mihri Belli’ye 1951 Tevkifatı’nı anlattırdığına ve bu tefrikanın, kitaplaştığına dikkat çekmesi gerekmez miydi? Gene 1996’da çıkan bizzat Sevim Belli (Tarı)’nin kendisinin yazdığı “Boşuna mı Çiğnedik?” adlı anı kitabında anlattığından söz edemez miydi? Üstelik aynı kitaptan, tıbbiye öğrenciliği sırasındaki bir resmi alınıp “Nefes Nefese Bir Ömür”ün 107’nci sayfasına konulmuşken…

Yukarıdaki karşılaştırmaları, 2006 yılında vefat eden rahmetli Yılmaz Çetiner’in “Nefes Nefese Bir Ömür” kitabının ikinci baskısından yaptım. Çetiner’in vefatı üzerine meslektaşlarından pek çoğu ardından yazdıkları yazılarda bu anılarından da söz edince iyice merak etmiştim.

Bir kitapçıya girip edindim.

Büyük boy, oldukça hacimli, 688 sayfalık bir kitap Çetiner’in anı-biyografisi… Bolca da resim serpiştirilmiş kitabı, basın-medya tarihi üzerine de yazan birisi olarak epeydir merak ediyordum, hızla karıştırdıktan sonra okumaya koyuldum. 11’nci bölüme kadar gördüğüm fahiş hataları yukarıya aldım. Geri kalan bölümlerden kitabın sonuna kadar, bu gidişle daha epeyce hata çıkacağa benziyor…

Rahmetli Çetiner’in Sunuş’undan, yukarıda tespit ettiğim hataların büyük sorumluluğunun Epsilon Yayınları’nda olduğu anlaşılıyor. Çünkü Çetiner diyor ki: “…genç yayın yönetmeni Meltem Erkmen, yarım asır öncesinin olaylarıyla adeta boğuştu.” (S.10) Meltem Hanım boğuşurken, olayların altında kalmışa benziyor. Bu kitabın redaksiyonu bir anlayana yaptırılsa olmaz mıydı?

Rahmetli Çetiner’in deyimindeki gibi; bir ömür nefes nefese geçebilir, ama o ömrün başından geçenleri daha sakin ve doğru yazmalı değil mi?

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl