Küçükken, bir şeyin uçabildiğinden emin olduktan sonra yere de inmesini bekleyen bir talebi olur insanın. Büyüdüğünde bunu bindiğin uçaklardan beklersin. Çocukken güvercinlerden ve uçurtmalardan…

Kızıltepe’de tek katlı evlerin yaygın olduğu çocukluk dönemlerimde güvercin besleyen çok kişi tanırdım. Güvercin merakı denilen şeyde tam olarak neyi merak ettikleriyle ilgili bir fikrim hiç olmadı. İlgimi çeken şey, en fazla koşabilen insanın nasıl oluyor da uçabilen güvercinleri damlardaki küçük kulübelerden çalmalarıydı. Güvercin sevenlerin kendilerinden daha çok güvercin sevenlere farkında olmadan sağladıkları bir kolaylık olmalarıydı. Makaslanan kanatlar, içine tıkıldıkları kulübeler haliyle çalma eylemini kolaylaştırıyordu.

Uçtuktan ya da havalandırmaya çıkarıldıktan sonra diyeyim, sahiplerinin damına geri dönen kuşların kendileriyle birlikte getirdiği başka kuşlar da olabiliyordu. Damlarını karıştıran başka güvercinler… Sadece damları değil, arazilerin sınırlarını da karıştırıyordu hayvanlar… O sıralar bir kız kaçırma hadisesindeki tarafları gibi oluyordu güvercin seven çocuklar. Bunun için tartışmalarda çıkıyordu. Sonuçta kaçmak, kendi rızasıyla yapabileceği bir şey değildi!

Mahallemizde bir keresinde yerde para bulduğu için o günden sonra hep yere dikkatle bakan bir çocuk ve güvercini çalındığı için Turgut Uyar’ı bilmeden durmadan göğe bakan başka bir çocukla, evden ne kadar uzaklaştığımı anlamak için hep arkama dönüp bakmaktan biliyorum güvercinleri… İnsan da bazen evleri karıştırır, bu getirdiğin kimin oğludur dediklerinde anlıyorsun bunu…

Bir de evlere uğursuzluk getirdikleri söylenirdi. Evler… İçinde tavuk, horoz, hindi ve inek beslenen duvarlarında bela savmak için at nalları asılı evler… Güvercinler… Çok sonraları barışın sembolü olarak miting alanlarında havaya salıverildiğini gördüğüm beyaz güvercinler…

Sonra evler apartman oldu, damlardaki kulübeler güvercin sevenler derneği…

Mardin’den iki genç yönetmen Kadir Eman ve Velit Ataklı Baskên Şikestî (Kırık Kanatlar) adlı kısa filmlerini izlediğimde güvercinlerle ilgili bellek odasının perdesi aralandı ister istemez.

Güvercin seven ve güvercin sevişlerini öldüren bir baba ve oğul ilişkisi üzerinden yapılmış film, ajitasyonun boş bir yer bırakmadığı bir sahada kendisini bu tuzaktan kurtarabilmiş bir parça olarak duruyor.

Kafesteki keklikleri zamanı geldiğinde başka keklikleri yakalamaları için besleyecek kadar kurnaz ve büyük ihtimalle yatağından çok pusuya yatmış bir baba ile dünyadan birkaç saniye boyunca uzaklaşmalarına izin verdiği güvercinlerinin ardından bakıp duran gözü kara bir evladın hiç düello yapılmamış ama çokça kuyu kazılmış ve hep kurak olan topraklarda birbirlerinden aldıkları intikamın hikâyesiydi kırık kanatlar…

Katıldığı birçok kısa film festivalinde yönetmenlerini motive eden ödüller alan Baskên Şikestî filmi kuşlar üzerinden baba-oğul ilişkisine farklı bir perspektiften yaklaşmış.

Çünkü onların birbirlerinden istedikleri bu kez “bir oda değil” herhangi bir yere götürmeyecek bir çift kanat!..

mahsumoral@gmail.com

 

TEILEN
Önceki İçerikYalnızlığın Örümcekleşmemiş Hali: Katip Bartleby!
Sonraki İçerikEdebiyata Dair ¨Havadan Sudan¨ Sohbetler
1982'de Mardin Kızıltepe'de doğdu. 2006 yılında Türkçe-Kürtçe diliyle edebiyat, sanat, siyaset yazılarının yayınladığı ve merkezi Kızıltepe'de olan www.yeniperspektif.com internet dergiciliğinin editörleri arasında yer aldı. Mardin'de çıkan Kürtçe edebiyat ve kültür dergisi Wenda'nın kurucuları ve editörleri arasında yer aldı. Qûtê Salê adında minimal denemelerin yer aldığı Kürtçe bir kitabı var. Mardin'de yerel basında yazıları yayınlanmaktadır.