Nobel ödüllü Polonyalı şair Wislawa Szymborska’ın şu dizeleri:

‘’İlkbahar olacaktı yolunda,

ve mutluluk da, öteki şeyler arasında.

Korku dağları ve vadileri terk edecekti.
Gerçek yalanın hakkından gelecekti.
Bazı felâketler
hiç yaşanmayacaktı bir daha
savaş gibi ve açlık gibi ve ötekiler gibi.

Bunlara saygı gösterilecekti:
Savunmasızların savunmasızlığına,
güvene ve benzeri şeylere.’’*

Doğa ve insan arasındaki savaşı hayvanların avlanılması üzerinden anlatan, 2017’de Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı ödülünü alan Polonyalı iki yönetmenin Agnieszki Holland ve Kasia Admik’in birlikte çektiği, anarşist ve bolca feminist öğeleri içeren çok katmanlı İz(Pokot) filminde yaşananlar şiirin tersini açıklayacak niteliktedir. Çünkü korku, dağları ve vadileri terk etmez.

İlk sahneler doğa belgeseli formatında başlar. Ses kurgusundaki birkaç küçük hata dikkati çeker. Gerilimi olan sahnelerde ses hayvanların çığlığı niteliğindedir. Bu da heyecanı artırır. Filmin başında Duszejko’nun ‘’Doğanın kanunu bu. ‘’ cümlesi determinist bir bakış acısını yansıtır. Bizler filmi Duszejko’nun gözünden izleriz. Film, asıl başlama sekansı kamera üst çekimlerle bir pikabı takip eder. Ormanın içinde boş bir arazide birden çok pikabın beklediğini görürüz. Ellerindeki silahlarla ve yanlarında getirdikleri av köpekleriyle bir grup avcı olduğunu anlarız. Onların üzerinde ormana doğru üst çekim devam eder. Bize iki düşmanı yani doğa ve insanı gösterir. En dikkat çekici sahneler Duszejko’un avlanmaya karşı içinde olduğu ikili tartışmalarda , yönetmen diğer karakterlerin ayrıntı çekimlerinde onların ağzına odaklanır. Yönetmen adeta şunu der gibi : Hepiniz bu konuşmalarınızla kötülüğünüzü dışarı yayıyorsunuz ve acımasız birer yalancısınız; bunun için çenenizi bir bir kapatacağım. Seri cinayetlerle de bunu kanıtlar.

Sevgi ve masumiyetle ilgili olan sahne çekimlerindeki ayrıntı planlarında ise onların gözlerine odaklanır. Belki de gözler gerçeği ve yalanı ağızdan çıkan sözlerden daha net bir şekilde ortaya çıkardığı içindir. Peki, filmin ana karakteri olan Duszejko kimdir ?Emekli bir mühendistir. İki tane köpeğiyle bir dağ evinde yaşar. İlgi alanı astrolojidir. Kasabada İngilizce öğretmeni olarak geçimini sağlar. Aşırı hayvanseverdir. Avcılara karşı vahşi bir nefret besler. Bir gün her iki köpeğin esrarengiz bir şekilde kaybolmasıyla bu nefret şiddete dönüşür. Köpeklerinin acısını dindirmek için ve avcılığın önlenmesi konusunda pedere başvurur. Peder onların sadece bir hayvan olduğunu, onların ruhlarının olmadığını, öldürülmelerinde herhangi bir sakınca yoktur gibi bir açıklama yapar. Onların ruhlarının olmadığını savunur. İncil’e baktığımızda insanların hayvanlardan daha değerli olduğuna dair açıklamalar vardır. Bunlardan biri ‘’Kargalara bakın; onlar ne ekerler ne biçerler; ne kilerleri ne de ambarları var ve Allah onları besler; sizler kuşlardan ne kadar ne kadar çok değerlisiniz.’’* *Bu açıklama bile onları öldürmemizi meşru kılmaz. Kur’an da ise : ’’Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve gökyüzünde iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi sizin gibi topluluklardır. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (Hepsi ) toplanıp rablerinin huzuruna getirilecektir.’’*** Burada yönetmen dini hayvanlar üzerinden tartışmaya açar. Zaten yönetmen dine mesafeli olacağının ilk sinyalini filmin başında bize verir. Duszejko pederden de bir sonuç alamaz. Çareyi avcıların cezalandırılması için polis merkezine gitmekte arar. Fakat oradan da bir sonuç alamaz. Çünkü polis ve avcılar ortaklaşa iş yapıyor. En tehlikeli avcılardan biri olan ve bir sürü yaban hayvanını ahırda tutarak onlara işkence eden Wnetrzak bu ortak işin baş kahramanıdır. Yönetmen onun çocukluk dönemini Duszejko’un geçmişi hayal etmesi üzerinden bize gösterir. Bunun sayesinde onun astroloji bilgisinin senaryoda ayaklarının yere sağlam basmasını sağlar. 

Esrarengiz bir şekilde polis memuru öldürülür. İfade vermek için polis merkezine çağrılan Duszejko savcıya polis memurunun cesedinin yanında geyiklerin ayak izlerinin olduğunu söyler. Geyiklerin onu öldürdüğünü iddia eder. Bu da ister istemez İngiliz yazar George Orwell’ın Hayvan Çiftliği adlı kitabını anımsatır. Bir an umutlanırız acaba geyikler de domuzlar gibi onlara eziyet eden insanlara karşı intikam mı alıyor diye. Filmin sonunda bu umudumuz da boşa çıkar. Duszejko kendi içinde bir sürü çelişkiyi barındırır. Avlanmaya karşıdır ama kaz tüyünden yapılmış montu ve şenliklerde kurt kostümünü giymeyi de ihmal etmez. Kaz tüyünden yapılmış montunun birkaç yerinden yırtılır. Yırtılan yeri yamalamak için butik tarzı bir dükkâna girer. Butikte çalışan kız acımasız bir avcı olan Wnetrzak’ın kız arkadaşıdır. Duszejko , onu görmemesi için dükkânın arka kapısından çıkar. Sonradan alıyoruz ki, Wnetrzak’ı öldüreceği andaki boğuşmadan dolayı montu yırttırmıştır. Ama ikisini de aynı sahnede yırtılan montla görürüz. Bu da izleyiciyi çelişkiye düşürür. Filmin sonuna doğru anlarız ki tüm cinayetleri.

Duszejko işlemiştir. Yani , Duszejko ‘’Yasa koyuculara ve uygulayıcılara güvenin eridiği kokuşmuş bir sistem, yozlaşmış otoriteler, suçun ve adaletsizliğin hüküm sürdüğü bu ortamda yasadışı yollardan ve şiddet eliyle adaleti sağlamaya kendine görev edinmiş …’’**** bir kadın olarak bu cinayetleri işler. Bu da apayrı bir tartışma konusudur. Bazılarının yaşaması için illa bazılarını öldürmek mi gerek? İzlemeniz dileğiyle…

 

Kaynaklar:

*Çeviri, Tuğrul Asi Balkar: http://www.yasamaugrasi.com/kultursanat/siirin-mozarti-sustu-wislawa-szymborska-1923-2012.html

** Armutak , A. İstanbul Üniv. Vet. Fak. Derg. 34 (1), 39-55, 2008, 49-50

*** https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/En’%C3%A2m-suresi/827/38-ayet-tefsiri

****Çiftçi, A. (2018, Mayıs) .Hiçbir Zaman Burada Değildin: Kırık Aynada Şiddet. Altyazı Aylık Sinema Dergisi.