Ana Sayfa Dosya (DOSYA) Ruskin, Aydınlanma ve Modernite

(DOSYA) Ruskin, Aydınlanma ve Modernite

(DOSYA) Ruskin, Aydınlanma ve Modernite

İskoçyalı bir ailenin tek çocuğu olan John Ruskin on dokuzuncu yüzyılın entelektüel filozof figürlerinin en önemlileri arasında yer almaktadır. Yüzyıla damgasını vuran diğer önemli isimler Thomas Carlyle, Ralph Waldo Emerson ve Robert Browning ile birlikte Ruskin radikal fikirler ortaya koyan dört büyük düşünürden biridir. Büyük toplumsal kahramanlar devrinin son temsilcisi ve Viktorya Çağı’nın çılgın bilginidir. Ruskin’in Atlantik’in diğer tarafındaki çağdaşı Emerson ile arasındaki zıtlık özellikle dikkat çeker. Sanat tarihçisi ve eleştirmeni, şair, ressam, sosyolog ve benzeri birçok sıfatla ifade edilen çok yönlü bir karaktere sahiptir.

8 Şubat 1819’da İngiltere’nin başkenti Londra’da doğan sanatçı aynı zamanda bir üslûp ustasıydı. Ruskin hayranı olan Marcel Proust ilk edebî çalışmalarına Ruskin’in eserlerini okuyarak ve kitaplarını İngilizceden Fransızcaya çevirerek başlamıştır. Proust, Ruskin okumaları sayesinde ‘Kayıp Zamanın İzinde’ üst başlıklı roman serisindeki kendi üslûbunu oluşturmuş ve sanatın toplumdaki yeri üzerine düşünceler geliştirmiştir. Zaman’ın ve hafızanın filozofu Henri Bergson, Proust’un Ruskin çevirilerini Ruskin’in psikolojisine önemli bir katlı olarak nitelendirmiştir.

Tanpınar’ın eserlerinde hissedilen Bergson ve Proust etkisinin temelinde Ruskin’in izleri vardır. Ruskin, kendine has düşünme ve yazma tarzıyla, fikirlerinin özgünlüğüyle çağını etkilediği kadar kendisinden sonra gelen çağları ve kuşakları da etkilemiştir. Bir yandan Aydınlanma ve Aydınlama eleştirisine, diğer yandan modernite ve modernizm anlayışına önemli katkılar yapmıştır.

Romantizm ve Gotik Uyanış

Ruskin, sanat eleştirmenliği kariyerine İngiliz ressam J. M. W. Turner’ın o dönemde alaya alınan ‘proto-izlenimci’ tablolarını savunarak başlamıştır. Turner’ın, romantizm akımından etkilenmekle birlikte, dönemindeki estetik anlayışa göre doğadaki “genel hakikat”i tablolarına derinlikli bir şekilde yansıtamadığı düşünülmekteydi. Ruskin’in Turner’ın resimlerini savunması aralıklarla da olsa hayatının ileriki aşamalarında devam etti. Doğanın genel hakikatinin Turner’ın tablolarının renk, mekân, gökyüzü ve yeryüzü betimlemelerinin detaylarında olduğunu gösterdi. Döneminin avangart ressamları üzerine yazdığı yazıları topladığı Modern Ressamlar adlı kitabı 1843 yılında yayımlandı.

Genel hakikat anlayışından özel hakikat anlayışına geçişle şekillenen Romantik hareket Ruskin’le birlikte böylece sanat eleştirisi alanına da taşınmış oldu. Işığın ressamı olarak adlandırılan Turner’ın tablolarının insan gözüne hitap etmesi gibi, Ruskin’in düzyazıdaki zengin ve canlı üslûbu da insan zihnine hitap ediyordu ve yaklaşımı modern zamanların sanatını Gotik uyanış ve canlanma üzerinden değerlendiriyordu.

Ruskin, 1886 yılında yayımlanan Sanat ve Hayat Üzerine adlı kitabında Gotik mimarinin özelliklerini önem sıralarına göre şöyle sıralamaktadır: vahşilik, değişkenlik, natüralizm, grotesklik, katılık ve süslemede aşırılık. Bunlar mimarî eserin kendisine ait özellikler olarak sıralanmaktadır. Gotik mimarın özelliklerini ise benzer biçimde şöyle anlatır: vahşilik veya kabalık, değişim sevgisi, doğa sevgisi, huzursuz hayal gücü, hırçınlık ve fedakârlık. Ruskin’e göre, bu özelliklerden bir veya birkaçının önem sıralamasındaki yerinin değişmesi veya sıralamadan çıkarılması bir mimarî eserin Gotik doğasına zarar vermeyecektir. Ancak bu özelliklerin birçoğunun bulunmadığı bir mimarî eser Gotik tarza sahip olamaz.

Sanatta Reform Fikri ve Rafael Öncesi Kardeşlik

Gotik ve ortaçağ hayranlığı, sanatta reform fikri ile beraber Ruskin’i ‘Rafael Öncesi Kardeşlik’ adlı estetik hareketi desteklemeye yöneltti. 1848 yılında başlayan bu hareketin kurucuları arasında William Holman Hunt, John Everett Millais ve Dante Gabriel Rossetti yer alıyordu. Üç kurucu arasına daha sonra William Michael Rossetti, James Collinson, Frederic George Stephens ve Thomas Woolner da katılmış ve yedi kişilik kardeşlik birliği oluşmuştur.

Viktorya döneminde resim akademileri Rafael’in mükemmeliyete varan kusursuz tablolarını idolleştiriyorlardı. Rafael taklit edilmesi gereken büyük bir ustaydı ve tek model olarak alınıyordu. Yüksek Rönenans’ın üç büyük ressamı Rafael, Mikelanj ve Da Vinci arasında Viktorya döneminde öne çıkan ve akademik çevreler tarafından örnek alınan ressam Rafael’di. Usta ressamın mezar taşındaki yazıtta yer alan satırlar ne kadar yüceltildiğini göstermektedir: “O şanlı Rafael ki yaşarken doğa korkardı onu fethetmesinden; o şanlı Rafael ki ölürken ölüm bile korktu kendisinden!”

Akademizmin neredeyse dogmatizme dönüştüğü böyle bir ortamda ‘Rafael Öncesi Kardeşlik’ adlı estetik hareket bir başkaldırı olarak doğmuştur. Bu hareket, Oscar Wilde’ın Viktoryen anlayışın katı ahlâk kurallarına bir reddiye olarak edebiyatta başlattığı Estetizm hareketiyle koşutluk taşımaktadır. Rafael aşılamayacak kadar büyük bir usta ise Rafael sonrası dönemde ressamlar daima onun gölgesi altında kalacaklardır. Rafael’in gölgesinden kurtulmanın tek yolu Rafael öncesine dönmektir!

Bu başkaldırı elbette ki Rafael’in sanatına ve büyüklüğüne değil, onu dogmalaştıran ve dayatan kısır akademizme karşıdır. Picasso bile şu sözleriyle sonradan bu başkaldırının bir parçası olmuştur: “Rafael gibi resim yapmak üç ayımı aldı. Ama bir çocuk gibi resim yapmak için ömrümü verdim!” Ruskin, Rafael Öncesi Kardeşlik birliği üyelerini Turner’ın doğal mirasçıları olarak değerlendirdi ve 1851 ile 1854 yıllarında Times dergisine yazdığı iki makalede onları eleştirilere karşı savundu.

Sanat Eleştirisinden Toplumsal ve Kültürel Eleştiriye

1851 yılında Turner’ın ölümü Ruskin için yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Sanat eleştirilerini toplumsal ve kültürel alana taşıdı. Endüstriyel kapitalizmin ve işbölümünün insan doğası üzerindeki yıkıcı etkilerini eleştiren yazılar kaleme aldı. Genel yayın yönetmenliğini William Makepeace Thackeray’ın yaptığı Cornhill Magazine’de zenginliğin doğası üzerine bir dizi deneme yayınladı. Bu denemeler o kadar şiddetli toplumsal eleştiri içeriyordu ki derginin yayın yönetmeni dördüncü denemeden sonrasını yayınlamadı.

Unto This Last (1862; Sonuna Kadar) adlı kitabı ekonomi alanındaki denemelerinden oluşmaktadır. Kitap adını Kral James İncili’nde geçen ve üzüm bağında çalışan işçileri anlatan bir meselden almaktadır. Bu eser, Mahatma Gandhi’nin sivil itaatsizlik ve pasif direniş felsefesine ilham kaynağı olmuştur. Toplumsal ve kültürel anlamdaki olumsuz etkilerini göz önüne alarak siyasal iktisat alanındaki eleştirilerini Frazer’s Magazine’de sürdüren filozof, 1872 yılında ‘Politik Ekonominin Öğeleri Üzerine Altı Makale’ alt başlığını taşıyan Munera Pulveris adlı kitabını yayınladı.

Ekonomi politikası ve sosyal felsefe alanında iki temel eser olan Munera Pulvaris ve Unto This Last, Adam Smith ve John Stuart Mill’in klasik iktisat teorilerine sert bir eleştiri niteliği taşımaktadır. Döneminde üzerinde pek durulmayan bu eleştiriler günümüzde çevre kirliliği ve ekolojik denge sorunlarıyla birlikte düşünüldüğünde önemleri daha iyi anlaşılmaktadır. 4 Şubat ve 11 Şubat 1884 tarihlerinde Londra Enstitüsü’nde verdiği iki dersin metninden oluşan On Dokuzuncu Yüzyılın Fırtına Bulutu adlı kitabında ise sanayi devriminin insan, doğa ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerini metaforik ve estetik bir ifade ile dile getirmektedir. Kitaplara ve kadınlara dair iki konferans metninden oluşan Susam ve Zambaklar 1865 yılında yayınlandı. Bu kitapta “Hayatta ilerleme,” fikrinden ve sınıf farkından söz ederken kadının toplumsal hayattaki konumunu eleştirel bir bakış açısıyla sorguladı.

Yeniden Keşfedilen Fikirler

20 Ocak 1900’de fin de siècle ile birlikte hayata gözlerini yuman Ruskin yeni bir çağın başlangıcında modern sanatçılar tarafından reddedildi. Dadaizm ve gerçeküstücülük gibi akımlar yirminci yüzyılın ilk yarısında etkili olmaya başladı. Ruskin uzun bir unutulma sürecinden sonra yeniden keşfedildi. Amerika’da Edward Gorey’in öncülüğünü yaptığı ve Tim Burton’un da etkilendiği sanat akımının kökeninde Ruskin’in izlerine rastlmak mümkün. Postmodernizm, post-hakikat ve poetika üzerindeki etkileri de hâlihazırda araştırılmayı bekleyen konular.

Sanatın toplum içindeki yeri üzerine de derinlemesine düşünen Ruskin, Alplerin görkemini ve doğanın hakikatini anlatırken, üzüm bağlarında çalışan işçilerin sefaletini de yazdı. Steinbeck’in Gazap Üzümleri’ne ilham kaynağı oldu. İnsanlar arasındaki eşitsizliğin insan doğasına aykırı olduğunu söyledi. Kapitalizmin estetik yozlaşmaya yol açacağından söz etti. Günümüzde yeniden keşfedilen Ruskin’in fikirleri çağımızın sorunlarına çözüm üretebilecek ipuçları taşımaktadır.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl