Ana Sayfa Kritik SAYGIN BİR KOMÜNİSTİN ANILARI

SAYGIN BİR KOMÜNİSTİN ANILARI

SAYGIN BİR KOMÜNİSTİN ANILARI

YAYINA HAZIRLAYAN” TARAFINDAN NASIL BERBAT EDİLDİ?

Zehra Kosova adı, Türkiye Komünist Partisi tarihinde saygın bir addır. Epey zamandır anılarını yazdığından söz ediliyordu. Birkaç yayınevi dolaştıktan sonra, en son, “İletişim Yayınları”nın yayın rezervinde bekletildiğini duymuştum. Nihayet geçen günlerde yayımlandı. (Zehra Kosova, Ben İşçiyim, Yayına Hazırlayan: Zihni T. Anadol, İletişim Yayınları, 168 sayfa, artı fotoğraf albümü.)

Otantik tanıkların oldukça az olduğu bu alanda, Zehra Kosova’nın anılarını, Türkiye Komünist Partisi tarihinin çoraklığını bir nebze yeşillendirecek bir katkı heyecanıyla hemen okumaya koyuldum.

1910 yılında dünyaya gelen Zehra Kosova, bugün 86 yaşında. 86 yıllık yaşamı boyunca, günü gününe not tutmadığı için, yıllar sonra hafıza gücüyle yazdığı anılarında; zaman, mekân, tarih ve isim karışıklıklarının bulunması çok doğaldır. Ancak İletişim Yayınları yöneticileri, nereden akıllarına geldiyse, “yayına hazırlama” işini yine eski bir TKP’li Zihni Turgay Anadol’a vermişler. Zihni Turgay Anadol da, deyim yerindeyse Zehra Kosova’nın anılarının canına okumuş.

Büyük bir heyecanla okumaya koyulduğum, ancak yine büyük bir hayal kırıklığıyla oturup çıkardığım, “Yayına Hazırlayan” Zihni Turgay Anadol’un zaman, mekân, tarih ve isim yanlışlarını sıralamak istiyorum.

Daha “Sunuş” yerine yazılan “Zehra Kosova ve Yetmiş Altı Yıllık Mücadele Dolu Bir Yaşam”da başlıyor hatalar…

Zehra Kosova 1934’te parti tarafından Moskova’da Şark Üniversitesi’ne (KUTV) gönderildi.”

Doğrusu: Şark Üniversitesi değil, Doğu Emekçilerinin Komünist Üniversitesi’dir. KUTV, Rusça Komünistitçeski Universitet Troujenika Vostoka sözcüklerinin baş harflerinden meydana gelen remizdir.

Kosova, 1954’teki Vatan Partisi tutuklamalarında da, içeri alınarak işkence gördü.”

Doğrusu: 1957 olacak, çünkü 1954 tarihi Vatan Partisi’nin kuruluş tarihidir, tutuklamanın başlangıcı ise Ekim 1957’dir.

İstanbul’dan Moskova’ya” başlıklı bölümde Zehra Kosova, KUTV’daki öğrenim yıllarını anlatmaktadır. Bu bölümde gözümüze çarpan yanlışlar ve doğruları şöyle olacaktır:

Bu parayı orada dünya emekçileri için oluşturulmuş bir çeşit yardım sandığı Mopur’a vermelerini istedim.” (S.99)

Ben Mopur görevini üstlendim.” (S.104)

Doğrusu: Komintern tarafından oluşturulmuş tutuklu, hükümlü ya da ihtiyaç halindeki komünistlere maddi yardım için faaliyet gösteren MOPR (Kızıl Yardım Örgütü). Belki sözlü telaffuzunda Mopur deniliyor olabilir, ancak “Yayına Hazırlayan”, okuyucuya bu konuda hiçbir açıklama yapamıyor.

Zehra Kosova’yla birlikte KUTV öğrencileri arasında “İstavropolo” takma adlı Dede Ramazan’dan söz ediliyor. Aynı isim birkaç yerde de aynı şekilde geçiyor ve Kosova bir yerde şöyle diyor: “1928’lerde de Sultanahmet Camii’nin minareleri arasına ‘Bütün Dünya İşçileri Birleşin!” yazılı bez pankart astığı anlatılırdı.” (S.104)

Doğrusu: Türkiye Komünist Partisi’nde, 1951 Tevkifatı’nda da MK üyesi olarak yargılanan “Dede” lakaplı Ahmet Fırıncı vardır. Belki küçük gruplar arasında “Dede Ramazan” adıyla anılan bir militan da olmuş olabilir, ancak “Dede” dendiğinde akla “Ahmet Fırıncı” gelir.

Türkiye Komünist Partisi’nin tarihinde; minareye pankart asma eylemi iki kez yapılmıştır. Birincisi 1932 yılında Süleymaniye Camii’nin minareleri arasına Şoför İsmail’le Şoför Halit; “Kahrolsun Açlık ve Sefalet!” yazılı bir bez pankart asmışlardır.

İkincisi de yine aynı yere; 1944 yılı Mayıs ayında bir gün Mihri Belli ile bir arkadaşının (Tahsin Berkem) asmaya çalıştıkları bir başka pankarttır.

Zehra Kosova’nın Moskova’da iken evlendiği eşinin adı daha “Sunuş”ta Mustafa İskender olarak geçerken, S.105’te “Peres” takma adıyla İskender Kemal, S.109’da İskender Mustafa oluyor. Bu adamcağızın adının en doğrusu hangisidir Allah aşkına?

Daha sonra Stalin tarafından sürgüne gönderilip, orada ölen Baytar Salih (Fahri) bunu duyunca beni müdür odasına çağırarak…” (S.106) diyor Zehra Kosova.

Doğrusu: Türkiye Komünist Partisi’nde meslekleri “baytarlık” olan iki isim vardır. Birisi Baytar Salih Hacıoğlu, ötekisi de Baytar Ali Cevdet’tir.

1920’lerde Ankara’da Halk İştirakiyûn Fırkası’nın kurucusu ve yöneticilerinden olan Baytar Salih, TKP’den 1927’de “Menşevik” ithamıyla tasfiye edildikten sonra, kendi isteğiyle Sovyetler Birliği’ne göç edip yerleşmiş; Türkiye’den gelen öğrencilerle ve TKP ile ilgilenmekten ziyade kendi mesleğini icra etmiştir. (“Krofabat köylerinde hasta keçilere baktı”-Nâzım Hikmet)

Zehra Kosova’nın muhatap olduğu kişi; “Fahri” takma adını kullanan TKP’nin Komintern temsilcisi Baytar Ali Cevdet’tir. Akıbeti; meslektaşı Baytar Salih’inkine kısmen benzemiştir. “Fahri” takma adlı Baytar Ali Cevdet, 1936-1938 Moskova Duruşmaları’nda Tukaçevski Grubu’yla yargılanarak Alman ajanı olduğu iddiasıyla kurşuna dizilmiştir.

Baytar Salih Hacıoğlu ise, 1949’da Altaylar’a sürgün edilmiş, 10 yıl sonra orada kampta ölmüş, 1960’lara doğru itibarı iade edilmiştir.

Zehra Kosova, 1951 Tevkifatı’nda tutuklandığı dönemi anlatırken; “1951 yılının nisan ayında havalandırma sırasında Yüzbaşı Şevki beni çağırdı” (S.153) demektedir.

Doğrusu; Yüzbaşı Şevki, Zehra Kosova’yı yanına, 1951 yılının nisan ayında çağırmış olamaz. Çünkü 1951 Komünist Tevkifatı, 26 Ekim 1951 günü başlamıştır. Olsa olsa Zehra Kosova’nın söylediği tarih, 1952 ya da 1953 yılı nisanı olabilir.

Zehra Kosova 1957 Vatan Partisi tutuklamasının yargılanmasından tahliye edilişini şöyle anlatıyor:

Nihayet 1959 yılının nisan ayının on üçünde ben, Hasan Küçükparmak, Mustafa Terzi…ve birkaç kişi daha tahliye olduk.” (S.163)

Soyadlar yine karmakarışık.

Hasan Küçükparmak değil, “Küçükpomak”, Mustafa Terzi değil, “Mustafa Toprak” olacak…

Sayfa 155’te Şoför İdris Erdinç’in adı ise “İdris Dinçer” olarak geçiyor.

Bunlara benzer daha onlarca hata bulunup dökülebilir.

Bizim anlayamadığımız, TKP’nin saygın bir komünistinin anıları, Zihni Turgay Anadol’un müdahalesiyle niçin “karmakarışık” hale getirilmiştir? Bu konuda yetkin, başka hiçbir kimse yok mudur bu ülkede? Kaldı ki, “Yayına Hazırlayan” Zihni T. Anadol’un kendi yazdıklarında benzeri ağır hataları tekrarlayıp durduğu bilinmektedir.

Truva Atında İlk Akşam” kitabında; 1946’nın iki legal sosyalist partisinden TSEKP’yi önce, TSP’yi sonra kurdurduğu; bir başka yazısında 4 Aralık 1945 Tan Olayları’nı “4 Aralık 1946’da” yaptırdığı okunmuştur.

Bu durumda, “Yayına Hazırlayan” için “Kendisi muhtac-ı himmet bir dede” denilebilecekken, İletişim Yayınları’nın sorumsuzluğunu nasıl açıklamalı?

Yine de Zehra Kosova’nın “Ben İşçiyim” adı altında yayımlanan anılarının KUTV’daki öğrencilik dönemi bize oldukça ilginç geldi. Okuyun, ama, aman çok dikkat edin!..

NOT: Bu okuduğunuz eski bir yazıdır. Zehra Kosova’nın kitabı 1996’da yayımlandı, kendisi de dünyamızdan 18 Ağustos 2001’de ayrıldı.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl