Ana Sayfa Kritik Türkiye’nin Sanat Sahnesi, Erdoğan’ın Gölgesinde Geri Dönüyor

Türkiye’nin Sanat Sahnesi, Erdoğan’ın Gölgesinde Geri Dönüyor

Türkiye’nin Sanat Sahnesi, Erdoğan’ın Gölgesinde Geri Dönüyor

 

Bu ay Türkiye’de açılan bir müze, sanat dünyasının gündemine oturdu – fakat yanlış bir sebepten dolayı. İstanbul’un güneydoğusuna 120 mil mesafede bir şehir olan Eskişehir’de bulunan Odunpazarı Modern Müzesi, dikkat çekici bir mimarlık eseri: Birbiri üzerine yığılmış olan bir dizi tahta kutudan oluşuyor. Ancak bina, içerideki çalışmalardan birinden daha az dikkat çekti: Arapça bir harf olan “Vav”ın gelişigüzel yapılmış bir resmi.

Sanatçı kim mi? Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı.

Cumhurbaşkanı, binanın çığır açan bir parçası olarak Vav’ harfini geçen yıl tuval üzerine boyadı ve eser 7 Eylül’de müzeyi açmak üzere döndüğü zaman duvara asıldı.

New York’taki New Museum’da eserleri sergilenen ve İstanbullu bir sanatçı olan Aslı Çavuşoğlu, “Sorun, sergiledikleri diğer sanatçılara saygısızlık etmek” dedi. Çavuşoğlu, müzeye bağış yapan ve sonra da müzede sanatçıların çizimlerini gösteren bir işadamı gibiydi diyerek konuşmasını sürdürdü. Müze yorum yapmaktan kaçındı.

Bu on yıl boyunca Türkiye’nin sanat dünyası, özellikle Temmuz 2016’da Erdoğan’a karşı yapılan başarısız darbe girişiminden sonra, dalgalı bir ekonomi ve ifade özgürlüğü konusundaki baskılar nedeniyle sıkıntıya girmişti. O zamandan bu yana, on binlerce kişi darbeyi destekledikleri şüphesiyle tutuklandı, birçok kişi işten atıldı veya askıya alındı. Çok sayıda kitlesel yargılama yapıldı.

Tanabe Chikuunsai

İstanbul Bienali’nin uluslararası alanda öne çıkmasına rağmen, sanat dünyasının kervanı 2016’dan sonra çoğunlukla gerilerde kaldı. Ancak bu ay koleksiyonerler, küratörler ve gazeteciler bir dizi yüksek profilli açılışın cazibesine kapılarak tekrar dönüş yaptı. Bu hareketlilik sanat sahnesinin karanlıktan çıktığı, yeni bir canlılıkla dolu olduğu izlenimini verdi.

Ancak Erdoğan’ın resminin etrafında kopan hezeyan, sanatın hala politikanın gölgesinde kaldığını gösterdi. Erdoğan’ın kendisi hakkında bir yorum yapmasalar dahi, İstanbul’daki sergilerde sanatçıların ülkenin durumuna işaret ettikleri pek çok siyasi çalışma yer aldı. Ancak röportajlarda birçok sanatçı, hükümeti ve muhafazakar taraftarlarını kızdırmamak için kendi kendilerini sansürlediklerini belirtti. Hiçbiri cumhurbaşkanı hakkında açıkça konuşamıyordu.

14 Eylül’de açılan bu yılki Bienal’de 50’den fazla sanatçının eserleri yer alıyor. Fransız küratör Nicolas Bourriaud tarafından yürütülen ve 10 Kasım’a kadar sürecek olan bienalin bu yılki teması, okyanuslarda yüzen büyük plastik atık kütlesine ithafen “Yedinci Kıta” olarak belirlendi.

BBC radyosu için Bienal’i yorumlayan sanat eleştirmeni Louisa Buck, sanatçıların önceki bienallere nazaran siyasi yorumlarda “epeyce temkinli olduklarını” belirtti. Çevresel temanın “sorunlu” olduğunu ve “insan hakları, ifade özgürlüğü ve şu anda Türkiye’de gerçekleşmekte olan her şeyden” uzak bir konumda bulunduğunu belirtti.

Ancak nispeten politik olmayan odak, organizatörleri kesinlikle rahatlattı. Bienalin arkasındaki vakfın başkanı Bülent Eczacıbaşı, bir röportajında bienalin temasını duyduğunda verdiği tepkinin “Peh!” demek olduğunu belirtti. (Eczacıbaşı’nın belirttiğine göre tema, uluslararası danışma kurulu tarafından sırası gelince seçilmiş olan Bay Bourriaud tarafından, müdahale edilmeksizin belirlendi.)

Küratör Türk hükümetine atıfta bulunarak, ‘’Ankara’daki insanların herhangi bir itirazda bulunmayacağını anladığımda içim rahatladı” demişti.

Fakat politika yine de başını kaldırdı. Bienal için düzenlenen bir açılış etkinliğinde, bir grup, hükümeti devirmek suçuyla neredeyse iki yıldır hapishanede bulunan iş adamı ve bir sanat mekanı olan Depo’nun başkanı olan Osman Kavala’yı desteklemek için bir protesto gösterisi düzenledi.

Kavala’yı destekleyen bir başka protesto, bir gün önce, hem Türk kültür bakanı hem de Rum Ortodoks Kilisesi’nin patriğinin katıldığı İstanbul’un ilk büyük çağdaş sanat müzesi olan Arter’in yüksek profilli açılışında gerçekleşti.

Arter, krem ve kahverengi bir elmas kafesle kaplanmış etkileyici bir cam küp içinde konumlandırılmış. Müze, Türk çağdaş sanatının yeni evi olarak pazarlanmakta ve sergileri yedi sergi alanı boyunca, çoğunlukla, Türkiye’nin en varlıklı ailelerinden birinin yönettiği Vehbi Koç Vakfı’nın koleksiyonuna dayanacak. Müzenin sözcüsü Arter’in sanat sahnesini canlandırmaya yardımcı olmak için de çalışmaları da destekleyeceğini belirtti.

Arter’deki açılış sergileri bu misyonu her yönüyle göz önüne serdi. Bunlardan biri, Ayşe Erkmen’in soyut heykellerine ve mimari müdahalelerine ithaf edildi. Sanatçı, zemine kayaları bantlayarak ve neon ışıkları galerinin tavanından aşağıya sarkıtarak ziyaretçileri işlerin altında başlarını kaldırıp eğmek ve etraflarında dolaşmak zorunda bıraktı.

Cengiz Çekil

Saat Kaç?” adlı bir başka sergi ise, Türkiye’nin tarihiyle ilgili, daha yumuşak politik eserlerle dolu bir karma. Sergi adını Cengiz Cekil’in 2008 tarihli bir işinden alıyor: “Saat kac?” – Çalışma, “Saat kaç?” ibaresi dışında her şeyi gizlemek üzere siyah boyanmış 48 adet gazeteden oluşuyor.

1995’te Hale Tenger tarafından yapılan bir başka çalışmada, dikenli tellerle çevrili gerçek boyutlu bir bekçi kulübesi bulunuyor. Kabinin içi duvara iğnelenmiş güzel manzaralı kartpostallar ve eski Türk pop müziği çalan bir radyo ile oldukça pastoral. Dışarının izlenimi ise çok daha tehditkar.

Vehbi Koç Vakfı’nın direktörü Ömer Koç, sanat dolu evinde yaptığı röportajda Arter’in İstanbul’daki insanları çağdaş sanat konusunda bilgilendirmek adına çok önemli bir rol oynadığını söyledi. Bu nedenle girişin 24 yaşın altındaki kişilere ücretsiz olacağını belirtti. Sansürsüz sanat gerçek demokrasiler için vazgeçilmezdir” dedi. “Kavramsal sanat bile.”

Arter, İstanbul’da açılan veya açılması planlanan birçok hatırı sayılır sanat mekanından yalnızca ilki. Şehrin sanat dünyasında önemli bir yeri olan İstanbul Modern için Renzo Piano tarafından sahilde devasa bir bina tasarlandı. Yapım aşamasındaki binanın 2021’de açılması bekleniyor. Yenilenmiş bir güzel sanatlar müzesi – Mimar İstanbul Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim ve Heykel Müzesi – ayrıca yolda.

Birçok önde gelen Türk sanatçı bu gelişmelerin, özellikle Arter’in açılışının kentin sanat sahnesi hakkında daha iyimser bir his yarattığını dile getirdi. “Ruh halinde bir değişiklik var gibi,” sesli enstelasyonlar yapan ve Chicago Sanat Enstitüsü’nde çalışmaları sergilenen sanatçı Cevdet Erek, bir e-mailde böyle söylüyordu. “Son zamanlarda yaygın bir heyecan dalgası hissediliyor.”

Bu yılki Venedik Bienali’nde çalışmaları olan kavramsal sanatçı Halil Altındere, sanatçıların 2016’dan bu yana daha içe dönük olduklarını belirtti. Ancak bu durumun sanatlarına yarar sağladığını da sözlerine ekledi. Altındere, “Yıllardır biriken bir enerji yoğunluğu var ve bu potansiyel şu anda açığa çıkıyor” dedi.

Halil Altındere

Altındere, geçtiğimiz hafta İstanbul’daki Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde “Abrakadabra” adında solo bir sergi açtı. Sergi İstiklal Caddesi’nde, müzenin bir tarafı boyunca uzanan işlek alışveriş hattında tipik olarak rastlanan, ancak görmezden gelinen insanların hiperrealist silikon heykellerinden oluşuyor. Heykellerden biri yasa dışı olarak çanta satan bir adam, diğeri ise maskeli bir protestocu…

Altındere, çalışmalarının siyasi bir mesaj barındırdığını reddediyor. “Sokakta protestocularla karşılaşırsınız”, diyor. “Politik olaylar gelir ve gider”, diye ekliyor ve konuyu ilginç bulmayarak göz ardı ediyor.

Diğer bazı sanatçılar ise daha açık. İz Öztat bir röportajda, “İşim oto sansürün elverdiği kadar politiktir” dedi. 38 yaşındaki Öztat, video ve heykeller yapıyor ve Arter ile özel bir İstanbul galerisi olan Pi Artworks’te çalışmalarını sergiliyor. Pi’deki “Askıda” sergisi, ağzı ve gözleri de görünmez hale gelecek şekilde bezle bağlanmış ve sonrasında iplerden oluşan bir mekanizma yardımı ile sarkıtılmış bir kadının videosunu içeriyor; böylece kamusal alanda ifade özgürlüğünün askıya alındığına dair bir yorumda bulunuyor.

Bu işi yaparken bile Öztat, diğer konular arasında, bu videoda ne kadar ten gösterebileceği üzerine düşündüğünü söyledi. “Şu anda mesele, görünür kılınabilecek olanın sınırlarını bulmakla ilgili” diye ekledi.

Ancak kendisine siyaset hakkında soru sorulmasından bıkmış. Herkesin çalışmalarının bir Türkiye yorumu olduğunu farz edeceğini söylüyor; diğer bazı sanatçıların da yakındığı benzer bir durum bu.

Öztat, “Bazen alanın formla çalışmasına ve keşfe çıkmasına izin verilmediğini hissediyorum” diyor.

Pi Artworks’ün direktörü Jade Turanlı, galerinin muhafazakar izleyicilerin sıkıntılarını gidermek adına geçen yıl cinsel içerikli sergilere “18+” işareti koyduğunu söyledi. “Bunun yapmasaydım, muhtemelen hiçbir şey olmayacaktı” dedi Turanlı, ancak bunun o zaman için mantıklı bir davranış olduğunu düşündüğünü de ekledi.

Öztat’ın sergisi için böyle bir işaret kullanmamaya karar verdiğini söyledi, ancak birden yüzü düştü ve ertesi hafta bunu yeniden düşünebileceğini ekledi. Bu, açılışların bitmesi ve küresel sanat dünyasının sahneden ayrılmasından sonra olacaktı.

Öztat, Bienal’in etkili olacağı konusunda diğerleri ile hemfikirdi. “Bu iki hafta boyunca herkes daha iyimser olacak” dedi.

Sonrasında uluslararası izleyici gider” diye ekledi. “İşte o zaman kendimizle baş başa kalırız.”

 

Yazının tamamı için bkz: https://www.nytimes.com/2019/09/19/arts/turkey-art-istanbul-biennial.html#click=https://t.co/181JJLDX4c

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl