Ana Sayfa Kritik “YÜKSEK SANAT” VE GÜÇ ODAKLARI

“YÜKSEK SANAT” VE GÜÇ ODAKLARI

“YÜKSEK SANAT”  VE GÜÇ ODAKLARI

Bugün yanlış yapma günümdü.  Öyle söz vermiştim. Hızlı fırtınaların öncesiydi. Ses yoktu. Siyah yeleğimin cebinden gözlüklerimi silmek için büyük bir paçavra çıkarttım. Sabun kokuyordu. Görevimiz net görmekti.  Birden, yaşadığım fırtınaları anımsadım. Seni sonradan gördüğümde de ses yoktu.  Şimdi dramatik bir etki, uzak geçmişten  geleceğe uzanıyordu.

 

Hakkını yemeyeyim, sen haklıydın!  “Geçinmeyen mağdurlar”  ordusu kurup, elebaşını da alemin en azılı haydutuna teslim ettikten sonra   içimiz-dışımız bir olmayacaktı!   Siyasal iktidar. Yerel yönetim. Yurttaş.   Kimdik biz?

 

Birisi diyor ki; postmodern zırva! Diğeri;  “Gülünce kanatlarının içi gülüyor”da kalmış! Her zamanIı, tam zamanlı  metaforlu bir yazı. Yaz. Yaz! Yaz?  Kuşkusuz!  Cismin  ne önemi var? Mühim olan  mor perdenin ardındakiler!  Kutsal da!  Hem hangi isme böylesi bir ahenk yakışır?   Knut Hamsun değil! “Göçebe.” Yazar hayatının hatırı sayılır bir döneminde…  Heidegger de değil!  Büyük filozof, yazar, sanatçı. Yücelerin yücesi efendiler! Ya Picasso? Hırpalanmış onca kadın ve çocuk?  “Yüksek sanata” eşlik eden, güç odaklarına  son derece angaje olan,  biat kültürünün “entelektüel” peygamberleri! Veya buradaki ilk biatçılar  olan Monşerler. Ne kadar zeki  oldukları ise hiç ilgilendirmiyor!  Bu “büyük” entelektüeller,  muktedirlerce  toplu kıyımların nasıl yapılabileceğine,  böcekten farksız gördükleri    insanların nasıl etkisiz hale getirilmesi gerektiğine  kafa yoranların esin perileri olmuştu sanki!  Ve   sanki   bazıları “Benim biatım daha etik!”  diyordu. Kötülük ve özgürlük.  Yaratıcılığı bu mu besliyordu? Yoksa yaratıcılık  ve özgürlük mü kötülüğe yol açıyordu?

 

Çocuk sayılırdım   Hamsun ile tanıştığımda.  Büyülenmiştim. Yıllar geçtikçe  Heidegger,   Picasso  ve diğerlerinden de…  Neden şimdi zihnimi kurcalayıp duruyor bunlar sürekli? Belki kızgınlıktan. Onlarla ve diğerleriyle ilk karşılaştığımda daha araştırmacı olabilirdim. Üstelik eleştiri  şimdiki gibi çorak-kurak da değildi.  Dokunulabiliyor  muydu o zamanlar bazı kişilere? Kısmen!  Mesela  John  Berger yıllar önce  yazdıklarıyla dikkatimi çekmeseydi  belki de Picasso araştırmalarına başlamayacaktım. Bu konudaki canlı tartışmalara  ve omuzuma konan ‘mavi kelebeğe’ daha yakından bakamayacaktım!  Yine de önyargılı mı buluyorsunuz beni?  Ama naziler?  Nürnberg.  Arendt. Eichmann.  Daha dün gibi…  Tabii ki anlamaya çalışalım. Ama  6-7 Eylül?  Madımak?

 

Adını bilmediğim şiir!  Seni  böyle çağırdım!    Çünkü tanımlarsam gidecektin!   Ne kâbustu ama! Rüyamda en çok hatırlayan kişi bendim,  kaybolduğum  sokaklarda.   O artık ufukta bir hayaletti!  Gitti!  Geldiğinde bana, iyileşmek istedi. 6-7 yaşlarındaydı bu kez. Üzerinde gri-mavi terden sırılsıklam,  vücuduna  yapışmış  kısa kollu bir penye tişört vardı. Cenin pozisyonunda hatırlıyorum şimdi.  Sayıklıyordu ateşten. Zor  günler  geçirmişti. Unuttuğum bir çok şeyi hatırlamak, uygulamak  ve iyileştirmek zorundaydım. Acaba ben tıpkı böyle bir günde…  Yıllar önce  beş sularında…   O hep yordu  beni…  Tıkandığım zaman daha çok.  Dağılan… Karanlıkta, aydınlıkta.  Sanata ramak kala…  Dağılan. Paramparça.   Kuru ve narin.  Olan.  Cansız bir beden gibi. Cenin. Uyandığımda sonra yerini bir kedi aldı. Midesi  feciydi! Midemi ağrıttı! Fırlattım! İyileşti sonra. Yıkadım ellerimi uzun süre. “Al beni” dedi evine.  Ama dedim bana bağlanma! Kedicik. Sokakta.

 

Yeryüzü gökyüzünü barış çubuğu içmeye davet ediyor,  ama gök-ler bu davete icabet edeceği yerde, hışımla, eline geçen ne varsa fırlatıyordu!  Kanatlılar o şehirde unutuş ırmağında yüzüyor,  mavi sandallar  başıboş savrularak “o senli günleri”  anıyordu. Sadece güneş yoktu. Dalgalı bakışlar homurdanan seslerle  şarkı  söylüyordu. Ve bir gölge vardı parçalı, solgun.

 

Gündelik dile hapsolmuş  geçimsiz aklın hükümsüzlüğü,  metafizikten metafiziğe geçerek  rüştünü ispatlayacaktı…

 

Ve nihayetinde eksen kayacaktı.  Sen kayacaktın.

 

Metaphore!

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl