Ana Sayfa Kritik KRİZTİK: Ankara ve Art…

KRİZTİK: Ankara ve Art…

KRİZTİK: Ankara ve Art…

Geçen ay gerek 19. ODTÜ Sanat Günleri-Kaya Özsezgin anması gerek ARTANKARA Fuarı dolayısıyla Ankara’da bir üç gün geçirme fırsatı yakaladık. Öncelikle ODTÜ’deki sergiyi beğendiğimi söylemeliyim, tek küratörlü çalışmanın handikapları aşılmış ve çok seslilik gelmiş. Bence artık büyük toplamlı sergiler çok küratörlü yapılmalı. Bu sanat dünyasındaki tek sesliliği ve hep aynı sanatçıları görme sıkıcılığını aşmanın tek yolu görünüyor. Çünkü fazlasıyla rutine girmiş hep aynı isimler etrafında dönen bir sergi kadrolaşması görüyorduk. Ankara sanat dünyası anlamında hep dinamik bir yerdir. Özellikle entelektüel açıdan kimse yarışamaz.

Şunu unutuyoruz çoğu zaman; Garip’den Orhan Veli’den Sabahattin Ali’ye Melih Cevdet’e İstanbul tınılı edebiyat bile orada pişmiştir bir tarafıyla. Tavukçu’dan Helikon’a oradan Sakarya Caddesi ve Zafer Çarşısı’nın Konur Sokak’ın kitapçı ve galerilerine, günümüzde uzanan zengin bir gelenek var. Ankara’yı tanımayanlar için gri, denizsiz bir memur-bürokrat kentidir o kadar; sıkıcı… Yahya Kemal’in o beylik dizesi terennüm edilir hemen: “ Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüş yolunu severim…” Ama bilmeyenler için denizin yolu açık tabii… Ankara bir öğrenci-akademisyen-bohem kenti olmanın dinamizmini hep taşır. Hatta şunu söyleyeyim; Türkiye resmine “boşluk” Ankara’dan girmiştir bozkırın tozunu üfleyerek. Eşref Üren’den Orhan Peker ve Turan Erol’a uzanan dingin ZenSakinlik.

Sanatta sakinliği oradan öğrendik biraz… Edebiyatta Mahmut Şevket Esendal’dan Erhan Bener’e ve de Sevgi Soysal’a. Yenişehir’de Bir Öğle Vakti… Sadece bu yönü düşünmek bile esinleyici bir araştırma konusu. 1970 sonrası Türkiye sanatındaki lirik yükseliş neredeyse Ankara olmadan düşünülemez. Bugün Habip Aydoğdu’dan Ekrem Kadak ve Ali Kotan’a izini süreceğimiz çok önemli bir damardır. Tekrar güncelliğini bekliyor açıkçası. Ben sadece hatırlatayım..

Aslında son 10 yıldır başka bir şey daha oluyor aslında. Başta edebiyat olmak üzere (şiiri zaten hep Ankaralıydı bir tarafıyla) Ankara edebiyatı ve sineması oluşuyor yavaştan. Behzat Ç’den Barış Bıçakçı anlatılarına, Tunalı’dan Bahçeli’ye oradan Ulus ve Kızılay’a hikayeler akıyor. Evet uzun uzun yazılabilir Ankara üzerine… Fakat ben Ekrem Kadak’ın “Karanlık Oda” sergisi dolayısıyla iki gün geçirdiğim Artankara Fuarı’na değineceğim. Türkiye’de Contemporary İstanbul ve Tüyap Artist’in yanına yeni bir fuar geliyor. Bir dönüşüm sancısı var açıkçası fuarı dolaşırken hissedebiliyoruz bunu. Bunu Tüyap Artist döneminde de yaşamıştım.

Özetle şunu söylemek istiyorum: Artankara bir tarafıyla çağdaş-güncel sanat içinde bir konum almaya çalışırken, diğer taraftan figüral ağırlıklı bir pentür yani konvansiyonel alanları da bünyesine katmaya çalışıyor. Buna çoğu zaman çiçek-böcek resmi denilerek haksız bir şekilde küçümsenen dekoratif-hobist anlayışları da ekleyelim. Yani üç ayrı alan bir görsel yoğunluk oluşturuyor stand ve duvarlarda. Bence bir fuar bütün eğilimleri taşımalı ama bunu belli bir kurgu ve küratöryal çözümlerle yapmalı.

Profesyonel sanat dünyasının ne kadar dışlayıcı olduğunu biliyoruz. “Yüksek sanat” denilen alan özellikle 19. yüzyılda kendini kiç, ilüstrasyon ve hobi resmine göre konumlandırdı. Oysa amatör-aşk demektir ve hobi önemlidir. Bob Ross’un insanlara yaptığı katkıyı unutmuyoruz hiç bir zaman. Milyonlarca insan için “şuraya bir bulut konduralım” bambaşka dünyalara kapılarını açmıştı. Fuarlar iyi bir kurgu ile bu alanları paylaştırmayı bilmeli. Örneğin galeri duvarları belli bir espasa göre yerleştirmeli. Çok fazla bir yoğunluk var galeri duvarlarında. Standal Sendromu yaşamak olası rengarenk yoğunluk ile… Bu anlamda Artankara’nın küratöryal bir ekibe ve konseptlendirmeye ihtiyacı olduğu açık. Zaten fuar yönetimi ile yaptığımız görüşmelerde bunu sürekli vurguladılar ve gelecek yıl için projeler oluşturacaklar. Özellikle insiyatiflere yer açmak çok ama çok önemli. Ayrıca söyleşiler ve paneller de… Tüyap Artist’e dinamizmini öğrenci ve insiyatiflere ücretsiz alan vermesi sağlamıştı unutmayalım.

Bunun dışında Ankara’da Siyah-Beyaz, Cer Modern, Galeri Nev, Evliyagil Müzesi gibi dinamik kurumlar var; ama şimdilik fuarda yer almıyorlar bilinen kaygılardan dolayı. Ama uzun dönemde katılacaklarını düşünüyorum. Çünkü Ankara gibi üst-orta sınıf eğitimli-entelektüel koleksiyoner kitlesine sahip bir yer için sanat fuarı fazlasıyla önemli olacaktır.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl