Son birkaç yıldır, doksanlarda çocuk ve genç olmak, şeklinde özetlenebilecek ve doğrudan kültürel içeriğe sahip bir başlık var hayatımızda. Gündelik dilde karşılığını çoktan bulmuş, kendine yol açmış ve toplumsal kolektif bilinçaltında ayrıcalıklı bir yere sahip olmaya şimdiden aday bu tema; teorik ve kavramsal bir incelemeyi ziyadesi ile hak etmesine rağmen, bu düzlemde maalesef pek ilgi...
Son Yazılar:
György Lukács’ta Devrimci Öznelliğin Marksizmi
Korku komedisi “The Menu” gurmece züppeliği irdeliyor
DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINIYLA AİLE
An Olarak Sahne, Hafıza Olarak Sinema: İki Aracın Ayrışan Estetiği
Masalların ve rüyaların yönetmeni: Leos Carax
Resim sanatının sokak çocuğu Rulez Duande Galeri’de
VEYSEL BATMAZ YOUTUBE KANALINDA ARİF DİRLİK’İ ANLATIYOR…
Kum Saatleri (Öykü)
ŞİİRDEN TABLOYA YANSIYAN “SİS”Lİ BİR BAKIŞ
İsla-Rokoko: Bir Çöküş Estetiği
Paul Tillich: Kategorilerin Ötesinde Bir Adam
Sineklerin Tanrısı: Güç Mücadelesinin ve Medeniyetin Kırılganlığının Alegorisi
Peki Amerika’daki Madun Konuşabilir mi? Kurtlarla Dans Filmi Üzerine Notlar
DÜNYA İŞÇİLERİNİN GENERALİ FRİEDRİCH ENGELS
Hepimiz o yırtıktan düşüverdik Yeraltı’na!
Abbas Kairostami: İslam Cumhuriyeti’nin Caudine Çatalları Altında Bir Kaleydoskop
Bir Parasız Yatılının Kuşatması
ARTANKARA 2024 ULUSLARASI ÇAĞDAŞ SANAT FUARI: BİR ELEŞTİRİ
Dil ve Kültürün Ayrılmazlığı: Speak No Evil
Yazar: $ s (Alper Erdik)
Büyük Orta Yolu Reddedenlere Notlar
Modern Avusturya edebiyatının önemli isimlerinden Arthur Schnitzler’in, geçtiğimiz sene Aylak Adam Yayınlarınca Türkçeye kazandırılan Geç Gelen Şöhret adlı romanı; önceki yüzyıl başında edebiyat uğraşısının ve bunun öznelerinin yaşadıkları koşullar, sahip oldukları düşünceler, taşıdıkları içsel çelişkilerle bunların toplumsal hayata temas ettiği noktalarda ortaya çıkan tutarsızlık, belirsizlik ve yüzeyselliği, yazarın ironik üslubu, psiko-analitik dokunmaları ile bizlere sunarak,...
Bizim Mahallenin Münafıkları
Nihat Genç’in Odatv’de yayımlanan; Varlık dergisi, Fethullah Gülen, Hasan Bülent Kahraman ilişkileri üzerinden söze girip Türk edebiyatını sığlığa, piyasaya, çöplüğe hapseden “ajan”lara; oradan günümüzün makbul sanatçılarına geçip yine galiz sıfatlarla “saldırdığı” yazısı, anlaşılan o ki epeyce beğenildi. Kendisinin makalesinde öne sürdüğü tezlerdeki haklılığını haksızlığını konuşmamız mevzu bile değil yazarın, bunların pek çoğu da zaten doğru;...
NEDEN BUKOWSKI OLAMIYORUM?
Günümüz dünya ve Türkiye edebiyatına bakınca, bunu, yani çalışan, küçük insanların, Bukowski düzeyinde bir umursamazlıkla, hatta ironiyle dahi edebiyata konu olamadığını görüyoruz. Popüler yazın, ya ortaçağın derinliklerinden mistik karakterler ya olağanüstü fantastik bireyler ya da uzaylıya benzer değişik yaratıkları anlatıyor. Alkol ve seksten ibaret, biraz anarşist biraz nihilist, yeraltında geçen bir yaşamın öznesi ve öykücüsü...