Okuduktan sonra beğendiğim, üzerine dikkat çekmek istediğim, konuşulmasını umduğum eserler hakkında “elimden gelen budur” diliyle bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Okuma yaşı aldıkça da insanın -en azından benim- beğeni çıtası yükseliyor. Önceki yıllarda kitap içinden bir dize bile beğenmiş olsam hemen bütünlük hakkında yazmaya koyulurdum. Tanıtımın hafif ötesine geçen bu fiil de beni hayli yorardı....
Son Yazılar:
György Lukács’ta Devrimci Öznelliğin Marksizmi
Korku komedisi “The Menu” gurmece züppeliği irdeliyor
DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINIYLA AİLE
An Olarak Sahne, Hafıza Olarak Sinema: İki Aracın Ayrışan Estetiği
Masalların ve rüyaların yönetmeni: Leos Carax
Resim sanatının sokak çocuğu Rulez Duande Galeri’de
VEYSEL BATMAZ YOUTUBE KANALINDA ARİF DİRLİK’İ ANLATIYOR…
Kum Saatleri (Öykü)
ŞİİRDEN TABLOYA YANSIYAN “SİS”Lİ BİR BAKIŞ
İsla-Rokoko: Bir Çöküş Estetiği
Paul Tillich: Kategorilerin Ötesinde Bir Adam
Sineklerin Tanrısı: Güç Mücadelesinin ve Medeniyetin Kırılganlığının Alegorisi
Peki Amerika’daki Madun Konuşabilir mi? Kurtlarla Dans Filmi Üzerine Notlar
DÜNYA İŞÇİLERİNİN GENERALİ FRİEDRİCH ENGELS
Hepimiz o yırtıktan düşüverdik Yeraltı’na!
Abbas Kairostami: İslam Cumhuriyeti’nin Caudine Çatalları Altında Bir Kaleydoskop
Bir Parasız Yatılının Kuşatması
ARTANKARA 2024 ULUSLARASI ÇAĞDAŞ SANAT FUARI: BİR ELEŞTİRİ
Dil ve Kültürün Ayrılmazlığı: Speak No Evil
Yazar: $ s (Hakan Unutmaz)
DALİN (ÖYKÜ)
“Bir bebek özleminde seni aramak var ya…” Ali Çınar Benziyor. Güveçten burku ağız tadımla bir, taşları parmak uçlarımdan emerek dolaşırken tesadüfleşiyorum. Tanımamazlıktan gelmek çocukça. İnsanın bakışı değişmiyor. Göz rengi, rakı kırmayınca yaşlanmıyor sanırım. Önce ben gülümsüyorum. Ayna çarpıyor. Meşhur bir kahvesi varmış buranın, her yerde solunduğu hâliyle, kum közünde. Sigarası değişmiş. Sigaralar değişti....
Tozu (Öykü)
“Arada sevda varmış gız annem./ Sözü verdik biz bize.” Anonim-Çankırı Türküsü “Darbuka solosu uzun olan türkülerde tasa, basa basa doldurulan kız annem leblebi de lüks karışığın içine girmeye hak kazandı.” Gram kıra kıra kuyumcuya dönen terazibaşı koltuğu oldum. Adeta altınzade. Altunizade’yle altınzade arasındaki yedi farkı bulunuzu geçmem için köprüsüz otoban yolum gerekse de şimdilik...
Tanat (Öykü)
“Kaymakam eşinin, makam aracıyla işe gelmesinin hukuksal karşılığı nedir?” diye sordum. Kardeşim, telefonun ucunda her zamanki gibi uzun uzun güldü. Yüzünü görmesem de gülüşünden yola çıkarak o anki oturuş pozisyonunu bile tahmin edebiliyorum. Böyle de bir özelliğim var işte: Doğruyu bulmak. Bu özellik çoğu zaman başımı belaya sokuyor. Bela dediğim de küçük hesaplaşmalar, kusumsuz mide...
OLMAYACAK DUALARA…
Bu sefer olmayacak dualara “ÂMİN” demiş Karakiraz. Açıkçası yine şaşırttı. Şaşırmayı elbet bekliyordum. Her seferinde çıtayı daha da yükseğe çıkardığını göz önüne alarak tersten basılmış (evet, ters) kitabı, (Ayrıca bkz. Erkan Karakiraz)’ı okumaya durdum. Okudukça içimdeki sorular arttı. Bu soruların cevabınıysa elbet eser sahibinden başkası sağlıklı cevaplayamazdı. *** Hakan Unutmaz: Girişte kitabın ters basılmasından bahsettim....
SARMA KOTON 13-30’UN MATEMATİĞİ
Turgut Uyar’ın “turna”lı şiirlerini fonetik-semantik ilişki bakımından inceledikten sonra (Turgut Uyar’ın “Türkiyem”inde “Turna”lı Dizelerin Fonetik-Semantik İlişkisi Üzerinden İncelenmesi, Koza Düşünce, 25) almış olduğum olumlu denebilecek dönüşlerden hareketle bu tür çalışmalarıma devam etmeye niyetlendim. Ettim de. Önce, Hilmi Yavuz’un “Hurufî Sonnet” adlı şiirini aynı açıdan inceledim. Ardından, bilinen ilk Türk şair Aprın Çor Tigin’in günümüze ulaşabilmiş...