Ana Sayfa Murat Batmankaya

Yazar: $ s (Murat Batmankaya)

Yazı
BİR TÜRK ROMANI NİÇİN YOKTUR?

BİR TÜRK ROMANI NİÇİN YOKTUR?

  Tanpınar, “Bir Türk romanı niçin yoktur?” diye sorduğunda yirminci yüzyılın başlarındaydık. Henüz 29 yaşındaydı ve kendisinin de ifade ettiği gibi, bu suali ilk soran değildi. Doğurgan konulardandır bu… Magazine yakınlığı, gıybete müsaitliği, iştahını kabartır vasatların ve dahi çaylakların. Eskimez de üstelik, her daim günceldir; sağına soluna bir iki sözcük eklenir ve “Türk edebiyatında klasik...

Yazı
KIYMET HAVUZUNDA BİR KÎN ŞAİRİ

KIYMET HAVUZUNDA BİR KÎN ŞAİRİ

  Yahut Aslan Cim Bom Kaptanını Niçin Unuttu? Biz karabıyıklı Türklerin yaşam felsefeleri her ne kadar at, avrat ve silah üzerine kurulu ise de top’un (tepük) bu bermuda üçgeninden geri kalır ya da eksik bir yanı imlediği söylenemez. Belki de bu yüzden sarı kırmızılarla yatılıp siyah beyazlarla kalkıldığı, ölmenin var dönmenin yok olduğu bugünkü fanatizmin...

Yazı
SAFVETÎ ZİYA : “KALBİMİ PARÇALADINIZ”

SAFVETÎ ZİYA : “KALBİMİ PARÇALADINIZ”

“Edebiyat, şehir aydınları adı verilen küçük azınlığın malıdır çoğu zaman.” der Kemal Karpat, Çağdaş Türk Edebiyatında Sosyal Konular’da2; uzun, keskin ve kırılgan bir kılıcı cilalayarak bileylerken… Sonra da çeliğin yanağını dayar boğazımıza: “Türk halkının yüzde seksenini meydana getiren köylünün sözü geçmez. Köyden yetişmiş bir-iki aydının da, adeta utanarak, çekinerek geldikleri çevreyi gizledikleri görülür.” Yaralayıcı bir...

Yazı
“VARLIK” – BİR UZUN KOŞU

“VARLIK” – BİR UZUN KOŞU

Huyumdur, boş zamanlarımda Varlık dergisinin eski sayılarını karıştırırım sık sık… Hani şu, “Memlekette bir tane hakikî san’at mecmuası yok,” deyip, “İnkılâbın, her sahada, yokluktan varlıklar yaratma işine girmiş olduğu bir devirde acısı hissedilen bu boşluğu doldurmak” gayesiyle 15 Temmuz 1933’te çıkan ve hâlâ okura ulaşan Varlık’ı… Sanki onu okumak, toplumsal dinamikleri okumak gibi bir şey...

Yazı
BİR TÜRK ROMANI NİÇİN YOKTUR?

BİR TÜRK ROMANI NİÇİN YOKTUR?

Tanpınar, “Bir Türk romanı niçin yoktur?” diye sorduğunda yirminci yüzyılın başlarındaydık. Henüz 29 yaşındaydı ve kendisinin de ifade ettiği gibi, bu suali ilk soran değildi. Doğurgan konulardandır bu… Magazine yakınlığı, gıybete müsaitliği, iştahını kabartır vasatların ve dahi çaylakların. Eskimez de üstelik, her daim günceldir; sağına soluna bir iki sözcük eklenir ve “Türk edebiyatında klasik yoktur”a...

Yazı
Ölümün ilmihali: Heath Ledger

Ölümün ilmihali: Heath Ledger

Gazetede çift sütuna sıkıştırılmış bir haber: Yatağında ölü bulundu! Önemsemiyorum. Ölümün kendi kadar cazip gelmiyor. Üstelik fotoğrafsız. Halbuki biliyoruz: Görünmek için varız! Şimdilerde buna ‘göstermek’ de eklendi. Andy Warhol’ün kulağı çınlasın: Artık yetmiyor 15 dakika! Şimdi ve daima…. Her yerde olmak istiyoruz: televizyonda, sinemada, sahnede, billboardlarda… Yalnız sahip olduklarımızı değil, olmadıklarımızı da sergiliyoruz; saçıyoruz orta...

Yazı
Acının İlmihali: Takeshi Kitano

Acının İlmihali: Takeshi Kitano

Kinji Fukasaku filmlerinden birinde başrol oynamasını ister. Takashi bu! Uymaz çekim saatlerine. Ortaklık bozulur. O da kendi filmini çeker: Sono otoko, kyobo ni tsuki – Yani Dikkat, Bu Adam Tehlikeli (bu film, Amerika’da Violent Cop adıyla vizyona girer). Bir insana acı bu kadar yakışabilir mi? Bir insan kendini acıyla bu kadar iyi tanımlayabilir mi? Acı,...

Yazı
BİR FİKİR SERÜVENCİSİ: JULES VERNE VE MEDENİYET

BİR FİKİR SERÜVENCİSİ: JULES VERNE VE MEDENİYET

Robinson Crusoe’yu yeniden yazma meselesini mübalağalı bir yakıştırma olarak görenlerin yüreğine su serpip, Verne’i kendi eserleri içinde dolaştırmak, belki bizi daha güvenilir limanlara çıkarabilir. Mesela Kaptan Nemo… Bilimkurgu üzerine irili ufaklı çok tanım yapıldı bugüne değin, lakin en şaşırtıcı içeriğe sahip olanı hiç kuşkusuz Baurdrilard’ınki… Diyor ki kışkırtmaya pek meraklı düşünür: “gerçeğe bir büyüteçle yaklaşan...

Yazı
Tenin ilmihali: Sylvia Kristel

Tenin ilmihali: Sylvia Kristel

Kristel, Emmanuelle’de göründüğünde henüz 21’indeydi. Film Fransa’da çekilmişti. Yönetmeni Just Jaeckin’di. İlginçtir, filme kaynaklık eden romanın yazarının adı da Emmanulle’di, Emmanuel Arsan. Başlarda soft-sex olarak tanımlanan film, sınır tanımaksızın ülkeden ülkeye sıçradı. Karadeniz’de hoş bir belde: Turhal. Yeşilırmak’ın hemen kenarı… Etrafını ağaçların çevirdiği bir çay bahçesi… Bitişiğinde yazlık bir sinema… Akşamüzeri olmalı. Sabahın köründe inşaattan...

Yazı
Hüznün ilmihali: ROMY SCHNEIDER

Hüznün ilmihali: ROMY SCHNEIDER

Gel gör ki, “Sissi” Romy Schneider için daima aşmayı ve hatta unutmayı arzuladığı bir eşik olacaktır. Erken yakaladığı şöhret hazırlıksız yakalamıştır onu. Hayat, yoksul bir oda sanki… Ha sırça köşk, ha gecekondu… Tüm odalar yoksul. Mahrumiyet duygusuyla var edilmiş doyumsuz bir canavar: İçine mutluluk, olgunluk, kariyer; olmadı utanç, masumiyet, şehvet… nice eylemi, nice erdemi, nice...

  • 1
  • 2