Mahmut Şenol’un ilk çalışması Phaselis Adağı’yla 2003’de başlamış yazarlık serüveninde ikinci eseri olarak tanıdığımız Bay Konsolos başlıklı romanı, 2005 yılında ¨Altın Kitaplar yayınevi¨ tarafından basılıp yayınlanmıştı.

Bay Konsolos, geçenlerde yapılmış ikinci baskısına ulaşana kadar boş durmuş değildi, tiyatro eseri de oldu, bildiğimizce İstanbul Şehir Tiyatroları ve nihayet Devlet Tiyatrolarında repertuara alındı; sahnelenmeyi bekliyordu.

Dünyanın gelmiş geçmiş tüm Roman Kahramanları arasında tuhaf kişiliğiyle yer edinen Bay Konsolos’un hayat hikâyesi ve anlatımı olan bu roman, on beş yıl sonra, bu kez, ¨H20 Kitap¨ tarafından tekrar meraklısına, yeni okura sunuldu.

Bay Konsolos bir karakter olarak zihninizde oluşmaya başladığı andan itibaren, onu Don Kişot’tan, Prens Mişkin’den veya Charles Dickens’ın Bay Pickwick’inden ayrı düşünebilmeniz mümkün olmayacak.

Dostoyevski’ye göre Don Quijote, “İnsan düşüncesinin en son ve en büyük sözü, insanın ifade edileceği en acı ironidir.”(1) Sık sık kendini Don Kişot’la gizliden bir gurur eşliğinde benzeştiren Bay Konsolos, gerek mültecilerin sorunlarına çözüm olmaya çalışırken, gerek Akdeniz’in ormanı maki yangınlarına karşı gösterdiği kalbî çabası ve yaşadığı farklı olaylar onu ironinin keskin uçlarına itiyor.

Bayrağında mandalina logosu taşıyan ve çoktan yok olmuş bir ülke; hani şu “gitmesek de görmesek de” diye bahsedilen yerlerden… Tangerine Cumhuriyeti vatanıdır Bay Konsolos’un. Kırk yıldır ülkesini en iyi ve özenli şekilde temsil etmekte, diplomasinin insan iletişiminde temel basamak olduğunu düşünmektedir. Neşeyle mektuplarını uçak yapmış, onları postacısına fırlatan, çocuk ruhlu diplomat (sf. 163) Orwell’i yeni romanı için tebrik etmeyi, çoktan ölmüş olduğunu bilse de Ortega y Gasset’e olan hayranlığını belirten bir mektup yazacakken işi daha ileri götürerek hayali bir roman kahramanına, Don Kişot’a uzun uzadıya mektuplar yazmayı ihmal etmez. Elinden Spinoza düşmeyen Bay Konsolos, yaşamdan keyif almayı bilir. Kalbi dolu dolu hümanizm inancı taşır. (sf. 49) Başkan Mao’ya serzenişlerine dile getirirken mektubun sonuna şu sözleri iliştirmeden de geçemez, “Her gün o üniformayı giymeye sıkılmıyor musunuz monşer?” Yine de tüm bu yaptığı önemli işlere rağmen, sevdiği kadın Tita’nın başka bir adamla yaptığı tango dansının tam ortasında kalakalmış bulabilir kendini. Nereden gelmiştir? Nereye aittir?

Tangocu Tita Bay Konsolos’un konsolosluğundan kuşku duymaya başlayıp onu sorguya çektiğinde ona şöyle söyleyecektir, “Bir kimliğe sahip olmakla kendiliğinden ona ait kuşkuya da sahip olunur.” (sf. 38) Bay Konsolos kuşkularının esiri olmaz. O yalnızca işini yapmaya ve uzaklardaki hasret duyduğu ülkesi için en iyi hizmeti sunmaya devam etmektedir. Kartpostallardaki sıcak iklim kasabalarından birine benzeyen yaşadığı yer, romanın ilk sayfalarından itibaren tüm canlılığıyla tasvir edilir ve okur bu yerin neresi olduğunu hemen hisseder. Okuma zevkini kısıtlamamak adına benim de anılarımda yaşattığım bu küçük, güzel kasabanın adını paylaşmayacağım. Bir gün kasabaya gelen mültecilerin durumuyla ilgili aldığı haber, kırk yıldır düzen içinde ilerleyen hayatının akışını değiştirecektir. Mülteciler için kâtibi George ve yardımcısı Madam Tilda ile hemen ve derhal harekete geçmesini kendi gerçekliğimizle karşılaştırdığımda beni etkiledi. Özellikle son dönemde ülkemizdeki mültecilerle ilgili tartışmalar, insanların mültecileri istememeleri, biricik vatanlarında huzurlarını bozduklarını düşünmeleri çok yakından tanık olduğumuz bir yaklaşım. Bay Konsolos ise mültecilere oturma ve çalışma izni verilmesi için doğrudan harekete geçebilecek gücü, sağduyu ve sorumluluğu kendinde bulabiliyor. Öyle ki Madam Tilda’nın mültecilerin yanına giderken hazırladığı çorba ve etli pilav, konuşmayı bırakıp bir şeyler yapmanın en gerçek simgesiydi benim için; “Uzaklardaki bir savaş, aynı zamanda kapınızın önünde oluyor demektir.”(sf.187) Mültecilerle ilgili hızlı bir araştırmaya giriştikleri sırada Katip George’un Bay Konsolos’a saflıkla elçiler dünyasının yeme içme kültürünü anlatan “Masadaki Diplomat” kitabını uzatıvermesi, mizahın en sevdiğim hâllerinden biri olan doğal gülünçlük manzarasıyla karşımıza çıkıyor. Yine de o gün Bay Konsolos mültecilerle ilgili verdiği etkileyici söylevin, mahvına yol açacak kapının aralanmasına neden olacağını bilebilir miydi? Tıpkı kürek mahkumlarının hayatını kurtardıktan sonra onlardan dayak yiyen Don Kişot gibi, mültecilerle ilgili attığı tiradın kendi oyun perdesini indiren bir hamle olacağını öngörseydi, bunu yine de yapar mıydı? Buna Bay Konsolos’u tanıdığınızda kendiniz cevap bulabilirsiniz.

Son ana dek tüm kasabalılar Bay Konsolos’un düşünde bile isteye figüranlık yapsa da, O üzerine yönelen şüpheli ve imalı bakışları üzerinden savmayı bilmiştir: “Birisi için her şeyi söyleyebilirsiniz. Katil hırsız düzenbaz… Bunlar yanlışsa iftira olur. Ama birine kaçık diyemezsiniz. Çünkü birinin düşüncesinde yer alan şeyi tam olarak bilemezsiniz de ondan. Bundan da ötesi, herkes kendi ruh serbestliği içine kutsanmış bir deliliğe sahiptir.” (sf.92)

Don Kişot’un deliliğe sığındığı gibi, epilepsi krizleriyle kötülüklerden küçük kaçamaklar yaparak yaşamını sürdürebilen Prens Mişkin, gözlerinin önündeki en büyü kötülüğü engelleyemeyince, hiç iyileşmeyecek biçimde budalalaşır. Tıpkı Don Kişot’un, deliliğe sığınamayacağını anladığı noktada ölmekten başka çaresi kalmadığı gibi.”(2) Bay Konsolos aldığı bir mektupla gözlerinin önündeki gerçeğin artık apaçık orada durduğunu gördüğünde ne yapacaktır?

Mahmut Şenol, çocukça sevinçleri olan, Şövalye ruhlu ve hiçbir yere ait olamayan Bay Konsolos’u diğer kitaplarından aşina olduğum mizahi üslubuyla anlatmaktadır. Bana göre bir anlamda, felsefeyle harmanlanmış güzel bir düş güncesidir.

*Alıntılanan yerler (1),(2): Jale Parla: Don Kişot’tan Bugüne Roman

TEILEN
Önceki İçerikSovyet Şarkı Yazarı Solovyov-Sedoy ve Moskova Geceleri
Sonraki İçerikÖlülerin Facebook Profilleri
İstanbul Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nde öğrenim gördü. Öykü, kitap incelemesi ve deneme türündeki yazıları Varlık Dergisi, Cumhuriyet Gazetesi Pazar Yazıları, Öykü Gazetesi, Tefrika, Papirüs gibi basılı mecraların yanı sıra ekdergi, acikgazete, oggito, altzine.net, arkitera, mesele121 gibi dijital platformlarda yer aldı. 2019 yılında h2o Kitap etiketiyle Yeryüzünün Derinliklerinde Olup Bitenler adlı öykü kitabı yayınlandı. Eylül 2022’den beri Lizbon’da yaşamaktadır.