üşüyorum
güneşsiz bir kış sabahında yer beyaz gök kül rengi
ıssız yolların kavak ağaçlarıdır düşünceler-giderek
eriyorlar siste. kumsalda terk edilmiş bir gemi enkazı
zaman- yavaş yavaş ve kendiliğinden çürüyor-
kargalar kederli bir dize yazıyor bulutların sayfasına
geçip giderken, fırsatı kaçırmış karşılaşmalara dair…
üşüyorum
uzakta yalnız bir ağaç direniyor karlarla kaplı düzlükte
simetrisini çoktan yitirmiş ellerinde sert rüzgârların
bu beyaz çölde siyah bir çit hangi sınırı çiziyor ufka doğru
– tek bir adam ve köpeği, sigara dumanı ve ılık nefes-
-tek bir adam ve tüfeği, sigara dumanı ve sessizlik –
kovuğunda sırtlanı uykusundan uyandırıyor kan kokusu
üşüyorum
bu beyaz bataklıkta, beklediklerimin hiçbiri gelmedi
merak edip sormayın: “buraya ne zaman neden geldin?”
en önemli gerekçelerimi kaybettim sisleri içinde geçmişin
şimdi gözlerim kapanıyor, ellerim ayaklarım artık benim değil
yavaşça ve severek çöküyorum kucağına ılık bir rehavetin.
sis kuştüyü bir yorgan, yeniden yağmaya başlayan karla birlikte …