Ana Sayfa Litera Bir Başka Olur Elçilerin Hikâyeleri

Bir Başka Olur Elçilerin Hikâyeleri

Bir Başka Olur Elçilerin Hikâyeleri

Elçiler anlatınca, hikâyeleri öteki meslek erbabının hatıratına benzemez.

Elçilerin diplomasi sanatında devlet işlerini dışarılık memleketlerde takip etmesi binbir tuzak, fırıldak, tehlike ve pusu, uyanıklık ve zekâ oyunları gerektirdiğinden elbette heyecan vericidir.

Üstelik elçi dediğin yabancı ülkeleri gezmeye çıkmış Evliya Çelebi’den farklı değildir.

Eğer ustaca naklediyorsa, diplomatını dinle seyahatini ona göre düzenle!

Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin 1720’de Paris’e sefir gönderilmesini balla böreğe karıştırıp bize tatlı tatlı anlatmasından daha güzel örnek olur mu, diye düşünürken, emekli hariciyeci-diplomat Şefik Onat’ın eseri çıkageldi.

Şefik Onat’tan dinleyince, Yirmisekiz Mehmet Çelebi bugün yaşasaydı bunca hikâyeyi nasıl aktarırdı diye düşünmeden edemedik.

Her meslek erbabı yaptığı işin gereğine göre çevresine bakar.

Ayakkabı boyacısı önünden geçen insanlara değil ayakkabılarına göz diker.

Bir polis önünden geçen herkesi hırlı hırsız, suçlu ve sanık saymasa bile en azından bir kabahat işlemiştir diye o gözle görür.

Taksici, kaldırımda bekleşenlere müşteri olsunlar diye can attığı için korna eşliğinde bir başka bakar.

Terzi, dükkânı önünden geçenlerin elbiselerinde yırtığı pırtığı gözden kaçırmaz.

Asker her an hazırola geçmeye talimlidir, atik ve tetik durur.

Hasılı, ne kadar meslek varsa o kadar da farklı nazar bulunur.

Meslek sahiplerine hatıratlarını sorsanız bundan öteye pek geçmez; velev ki asker olup harbe gitmişlerin yahut bir dış vazifeyle elçiliklere eklemlenmiş, ataşe olmuşların hikâyeleri olmaya.

Öyle ki, elçilerin hatıratları da olmasa falanca kasabada Tapu Dairesinden 6.derece emeklisini dinleyecek oluruz; canımız pek sıkılır.

Oysaki elçilerin meslek yaşamlarında en azından dünya görmüşlüğü, oradan buraya savrulurken belki dört beş, hatta daha fazla yerde bulunmuşluğu olur; bundan güzel seyahatname ve hatırat mı bulunur!

Gelgelelim bugüne değin Türk Hariciyesinin değerli mensuplarından bizlere ulaşan hatıratların hemen hemen çoğu lakırdı ve söz kabızlığına uğramış gibidir; emekli olup bir köşeye çekildikten sonra bütün geçmişine dair kırgınlığı ele verir ve hayata olan kızgınlığını kusmaktan öteye pek geçmez.

Hikâyeciliğine doyulmaz olan rahmetli Memduh Şevket Esendal’ın ¨Tahran Anıları¨ ile Kadrocu Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun ¨Zoraki Diplomatı¨nı bir kenara koyunuz; değerli eserlerdir.

Fakat bunları geçince, kupkuru anlatımla yazılmış ancak tarih çalışması yapan akademisyenlerin alıntı yapmasına yaracak metinlerden başkası geriye kalmaz.

Emekli zevatın yazdıklarından bucak bucak kaçan okuru, yokluğu hissedilen bu harici-hariciyeci anılarına tekrar ısındırmanın, üstelik roman tadında çok katmanlı kurgusuyla elçilik~diplomasi ve dopdolu bir hayat hikâyesiyle buluşturmanın fırsatı gelmiş olmalı:

Roman, belgesel ve senaryo yazarı emekli elçi Şefik Onat özel tarihini de öteki eserleri arasına eklemiş oldu.

EkDergi ve t24.com haber sitesinde köşe yazarlığından, TRT radyo tiyatrosunda seslendirilmiş yüzlerce eserden, tiyatro denilince ilk akla gelen Hüzünlü Bir Komedi gibi Türk Tiyatro tarihinin köşe taşı olan bir oyun başta olmak üzere öteki eserlerinden, roman ve belgesel yazılarından tanıdığımız Onat’ın şimdi elimizdeki bu hatırat eseriyle ¨Unumu eledim eleğimi duvara astım¨ tarzında bir vedayı değil, aksine devamı gelecek başka çalışmaların hevesini hissediyoruz.

60’lı yıllardan itibaren hem Türk toplumundaki hem dünyadaki gelişmeleri izlemek, bunların akademik yaşam için alıntı olmaya ait değerleri bir yana, son elli-altmış yılın canlı bir tanığından yakın tarihi tekrar dinlemek, Onat’ın hatıratıyla mümkündür.

Hatırat yazarının ¨kasılma refleksiyle¨ tutukluğuna hapsolmuş bir kalemin tatsız tutsuz sözleri yerine, Şefik Onat’ta hem mahir bir anlatma-aktarma, söz söyleme yeteneğini hem de yaşanan onca şeyi hiciv ve mizah ile yoğurup okuruna samimiyetle sunduğunu daha ilk sayfaları çevirdiğinizde görürsünüz.

Samimiyet eğer karşınızdakinin gözlerine bakıyorsanız, göz bebeklerinden anlaşılır.

Kitapta samimiyet kurulan cümlelerde, sözün gücünde kavranır; Şefik Onat bütün samimiyetiyle bir dostuna hikâyesini anlatıyor gibidir.

Bence Halikarnasuslu (Bodrumlu) Herodotus’un ¨Tarih¨ kitabında rastlanan samimiyet, şimdi Şefik Onat’ın diplomasi tarihinde karşımıza çıkıyor; üstelik kitabından öğrendiğimizce Onat ve eşi, Bodrum’da yaşamaktadır. Buradan bir mantık çıkarması yapıp, Onat’ın hicvine katılırsak eğer, demek ki Bodrum’da olmak Herodotus X Onat çıkarımı yaparsak samimiyete eşitleniyor.

Onat’ın zengin hatıratı arasında hangi birini buraya almalı diye kıvranmaktansa kitabın bütününde politikacılar, devlet adamları, askerler, elçiler, işadamları (henüz işkadını ortada yoktur o vakitler!), sıradan memurlar, her kesimden halk insanları, hasılı Balzac’ın ¨İnsanlık Komedyası¨ndaki geçit resmi gibi hepsini bir arada bulacağınız muazzam bir Circus Maximus’a-Sirk’e adım atıldığını söylemekle yetinelim.

Şili’nin darbeyle devrilen sosyalist devlet başkanı Allende’yle tanışıklığına, yine Şili’deyken, hani ¨70 cente muhtaçtık¨ sözünü aratmayacak biçimde devletin ihtiyacı olan dövizi karaborsada devlete satan Türk Levanteni Yahudi Mahir Zara’nın tuhaf hikâyesinden, ASALA Terör Örgütünün Pakistan’ın İslamabad Elçiliğindeyken Onat’ı ve eşine yönelik suikast girişimine kadar zaman zaman heyecanla okunacak satırlar bu anı ve özyaşam kitabını roman sınıfına sokmasa bile, pek geride de kalmıyor.

İspanya’da arabasının soyulmasıyla ailece dımdızlak ortada kalmaları, Hindistan’da hemen hemen iki üç yılda bir patlak verip geride binlerce ölü bırakan Hindu-Müslüman çatışmasının tam ortasında kendilerini bulması, Cakarta’da görevliyken Onat’ın tanıştığı Türk otelcilerinden Sadık ile Taci’nin romanı yazılsa az sayılmayacak hikâyelerine kadar, ¨32 kısmı tekmil¨ bir büyük hayatın romanı, ¨hariciyeci hatıratından¨ daha büyük bir yere, roman sanatına yakın bir yere oturuyor.

Bu Taci’nin hikâyesine de dikkat ediniz:

Refik Halid Karay’ın NİLGÜN başlıklı 3 ciltlik dev romanında rastladığımız, Seylan adasının Kolombus kentine kaçmış eski İttihatçı komiser Tayfur’u bana hatırlattı.

Refik Halid’in o mizah ve hiciv sanatına ait yazı üslubuyla bu kez Onat’ın dilinden Taci’yi okuyoruz. Taci, zamanın Endonezya diktatörü Başkan Sukarno’nun güzeller güzeli karısı Dewi’yle aşk yaşıyor, gizlice buluşuyorlar. Bu aksata ortaya çıkınca Taci’ye ölüm fermanı da geliyor; Taci saklanacak delik arayacak, sonunda kara çarşafın işe yarayacağı biçimde kadın kıyafetinde gümrükten geçip gidecektir. Bu Taci, Onat’ın tarifine göre öyle boy pos sahibi, yakışıklının önde gideni değildir; tersine kısa boylu, belki biraz çehre züğürdü, hatta dikkati çekmeyecek biridir fakat gelgelelim şeytan tüyüne sahiptir. Taci’nin elinden ¨uçanla kaçan kurtulur.¨ Sadece Refik Halid’in Tayfur karakterini değil, İtalyan romancı Alberto Moravia’nın ¨Küçümseme¨ başlıklı romanında, son eserini yazmak için bir köye çekilen bir yazarın yanında olan İtalyan dilberi karısını nasıl yaptıysa ayartmış bulunan köyün çelimsiz ve çopur berberini hatırlamaya vesile olduğunu da eklemeliyim.

Fakat Taci’nin elçi Onat’a orada gösterdiği kolaylıklar, yardımlar Refik

Halid’in Ömer isimli çapkın kahramanına Seylan’da el ayak, göz kulak olan Tayfur’dan az değildir.

Bu çapkınlık hikâyeleri gözden kaçırılacak anekdotlar da değildir; yayından boşanmış zemberek gibi kitabı okunur kılan zannederim işte bu samimi ifadelerdir.

Anı ve özyaşam yapıtlarının neredeyse artık hiç ortalıkta olmadığı, yazılmış hatıratların da hatır için oflaya puflaya okunduğu şimdiki bu vakitlerde meraklı okurun mumla arasa önüne kolayca çıkmaz bir eserden bahsediyoruz; kaçırılmayacak elmas parçasıdır, bizden söylemesi-yazması…

Aslına bakarsanız demlenmiş ve şekerini çekmiş revani tatlısı gibi olursa, elçilerin vazife icabı gittikleri yerlere ait seyahatleri Evliya Çelebi’ninkilerden az sayılmaz.

Lakin gelgelelim her elçi bunu böylesine de anlatamaz; velev ki Şefik Onat gibi usta kalem olmaya…

Diplomasi Dedikleri

(Hayat Akıp Giderken Geride Kalan Ayak İzleri)

Şefik Onat,

Anı-Belgesel Anlatı,

Luna Yayıncılık, 2022

450 sayfa,

Yazar hakkında, meraklısına: https://www.onkajans.com/sefik-onat/

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl