Ana Sayfa Art-izan ÇAĞDAŞ SANATI ANLAMAK

ÇAĞDAŞ SANATI ANLAMAK

ÇAĞDAŞ SANATI ANLAMAK

20. yüzyılda teknolojinin gelişmesi ve sanatın değişime uğraması ile yeni teknikler, malzemeler ve yeni akımlar oluşmuştur. Dolayısıyla sanat farklı biçimlerle karşımıza çıkmaya başlamıştır. Teknolojinin gelişmesi ile sanatçılar kendilerini daha özgür ifade edebilmişlerdir. Ekspresyonizm, Kübizm, abstre expresyonizm, Op Art, Pop art gibi bu yüzyıla ait pek çok sanat akımları meydana gelmiştir. Bu akımlar, sanatçıların özgürleşmesi ile ortaya çıkmışlardır. Aynı zamanda bu sanat akımları, resim sanatında dijital geçişin de öncüleri olmuşlardır.

Geçmişteki estetik kaygılar, yerini başka arayışlara bırakmış, özellikle bilgisayar alanındaki gelişmeler sanata yeni yorumlar katmıştır. Çağdaş sanatın tam olarak günümüzde başlamadığını da ifade etmek mümkündür. Tarihsel süreçte endüstri devrimi, bilim ve teknolojik gelişmelerin sanatta yeni algı ve düşünceleri ortaya çıkarması da kaçınılmaz olmuştur. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde hız çağı nitelemesi yapılmış, sanat tarihi açısından da önemli olduğu vurgulanmıştır. Fiziksel dünyayı betimlemekten ve fotoğraf gerçekliğinden uzaklaşarak duyumsananı ve görüneni yorumlamaya yönelen yeni bir sanat anlayışı ortaya çıkmaya başlamıştır. Dışavurumdan formun parçalanmasına (Kübizm), fütürizmden, konstrüktivizme ve Dada’dan nesneleri “sanat” olarak konumlandıran ready-made’e uzanan arayışlar, değerleri ve estetik algıyı yok edip baştan inşa etmiştir. İletişim araçları ve yöntemlerindeki dönüşümler, bilgi, düşünce ve sanat üretimini etkilediği gibi, algılanma biçimini de değiştirmiştir. David Harvey, 1968-1972 arasındaki dönemde postmodernizmi olgunlaşmış bir hareket olarak görmüş, yaklaşık 1972’den beri kültürel, ekonomik ve politik faaliyetlerde değişim yaşandığını ifade etmiştir. Ortaya çıkan bu köklü değişim, yeni algılama biçimlerinin ortaya çıkmasıyla ilişkilidir. Sanayi toplumuyla birlikte oluşan modernizm, artık geride kalmıştır. 20. yüzyılın son 30 yılını yeni bir dönem olarak değerlendirmek gerekmektedir. Üretim teknolojileri ve sistemleri yönünden bakıldığında post- endüstriyel bir yapı olarak görülmektedir. ABD’de sanat tarihçisi eleştirmen Arthur Coleman Danto, yeni dönemin sanatı için postart kavramını kullanmıştır. postart’ı ilk kavramsallaştıran Allon Kaprow’dur. 1996’ya gelindiğinde ise, Jean Baudrillard, “sanat komplosu” makalesinde “bayağılılığa, vasatlığa, atıklara, değer ve ideoloji diyerek el koyuyor “dediği çağdaş sanatı bir” hiç” olarak nitelendirmiştir. Endüstri ve teknoloji 20. yüzyılı belirleyen temel kategoriler olmuş, sanatçılar yeni bir gerçeklik anlayışı ile karşı karşıya kalmışlardır. Aydınlanmacı natüralist bir anlayış hâkim olmuştur. 20. yüzyıla gelindiğinde ise, natüralist anlayış, değişen koşullara göre niteliğini kaybetmiş ve değişime uğramıştır. 20. yüzyılda endüstriyel ilişkilerin ön planda olduğu bir süreç tanımlanmış, üretimin, tüketimin büyük bir hızla büyüdüğü gözlenmiştir. Bu değişimler yaşam üslup tarzının da köktenci denilebilecek düzeyde değişmesine neden olmuştur.

Joseph Kosuth. One and Three Chairs. 1965 | MoMA

Sanat, 20. yüzyıldan itibaren toplumda sosyo – politik, kültürel yaşamı değiştirmiş ve yeni mecralar kazandırmayı hedefleyen misyonu üstlenmiştir. Bu dönüşümsel özellikler, sanatçının yeniden tanımı yeni sanat algılanması ve mekân bilinciyle birlikte ilişkilendirilmiş, mekânı algısı, sanatın anlam ve seyirlik olma özelliği yeniden sorgulanmıştır. Çağdaş sanat modernizmin sonu anlamına gelmekte, 1970’lerde başlamış ve devam etmektedir. Çağdaş sanatçılar, feminizim, soğuk savaş, küreselleşme gibi gerçeklerle karşı karşıya kalmışlar, farklı idealleri ve düşünceleri benimsemişlerdir. Terry Smith, modem sanatın tamamlandığını, çağdaş sanat kavramının zamanımızın sanatını temsil ettiğini ifade etmiştir. Çağdaş sanat kendiliğinden ortaya çıkmamış, geçmiş sanat biçimlerine hem devamı hem de onlara karşı bir tepki olmuştur. Sanat tarihçileri 1950’li ve 1970’li yılların sonu arasındaki süreçte sanatın gözle görülür biçimde değiştiğini ifade etmişlerdir. Bu tarihsel süreçte gelişen sanat felsefesi ve düşüncelerin günümüzde çağdaş sanat olarak gördüğümüz kavrama temel oluşturduğuna inanılmaktadır. Bazı tarihçiler, modernizm denilen bu kültürel dönemin sonu ve postmodern denilen yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirmişlerdir. Çağdaş sanatın başlangıcının paradoksal bir şekilde 1960 ve 1970’ler arasında geliştiği kabul edilmekte, ancak metot, kullanılan araçlar, tarz bakımından farklılıklar gösterdiği bilinmektedir. Geç izlenimcilikten Dadaizme, pop art’ tan enstalasyona birçok farklı akım ve tarzdan etkilendiği kabul edilmekte, modernizmin geleneksel bakış açısının terk edilmesi ve yenilikçiliği esas alması olarak değerlendirilmektedir. Sanatçılar, biçim yerine eserlerindeki düşüncelere yoğunlaşmışlar, sanat video performans, enstalasyon, Land Art, Light Art gibi pek çok farklı şekilde ortaya konulmakta, geleneksel sanat alanlarının ve galeri ve müzelerin tamamen dışına çıkarılmıştır. Düşünsel oluşumlardan maddi üretim ilişkisini fiziksel gerçeklik, küresel ısınmaya, ekolojik ortama kadar 20. yüzyıldan, 21. yüzyıla uzanan yeni bir dünya oluşmaktadır.

Jeff Koons

Çağdaş sanat düşüncesi modern sanatın yerini daha avangart bir sanat kapsamında çağdaş olana bıraktığı bir akım olarak tanımlanmakta ve 1930’lu yıllara tarihlenmektedir. Çağdaş Sanat, günümüz sanatının farklı biçimlerini tek bir kategoride bir araya getirmektedir. Lucian Freud’un portreleri, Jeff Koons’un balon heykelleri, Maria Abromovic’in performansları, Joseph Kosuth’un kavramları sürekli olarak kapsamı genişleyen, çağdaş kavramının bir arada toplanabildiğini göstermektedir. Çağdaş sanat kültürel farklılıklar içeren küresel etkileri açık olan, teknolojik gelişmelerle ilerleyen dünyanın karşılığı olarak algılanabilmektedir. Çağdaş sanatçılar tüketim kültüründen tedirginlik ve büyülenme olarak ele almakta etkilenmektedirler. Tüketicilik her zaman olduğundan daha kültürel olmuş, maddi ürünlerde olduğu kadar imgelerin, sözcüklerin, seslerin teşhiri ve satışı da gündeme gelmiştir. Kitle kültürünün sonsuz çeşitliliği tedirginlik yaratabilmektedir. Sanat dünyasında yaygın olan görüş çağdaş sanatın kavranamayacak şekilde karmaşık ve çeşitli olmasıdır. Çevrimiçi sanattan bilgisayar denetimli ses ortamları gibi her şeyi kapsayabilen yeni medya, entelasyon baskı resim, heykele kadar geleneksel mecraların çok üzerine çıkılmış durumdadır. Ekonomik büyüme kapitalizm açısından önemlidir, ancak çevre, nüfus, fizyoloji bu büyümeyi sınırlandırmış olduğundan gayrı maddi metaların dolaşımı ve tüketimi de hızlanmış durumdadır. Gizlilik ile markalaşmış bir imza olarak büyük piyasa değerine ulaşan Banksy, bu konudaki örneklerdendir. Banksy’nin mesajları oldukça basit, klişe ve kolaylıkla anlaşılan reklam tekniklerini kullanan, karmaşıklıktan uzak bir tutum sergilemektedir. Sokak sanatının pek çoğunda olduğu gibi burada da üretim hızı, popülerlik ve pek çok yerde bulunma isteği, özelliği her şeyden çok daha fazla değer görmektedir. Çağdaş sanatta farklı disiplinler iç içe geçmiştir. Farklı teknik ve yöntemler kullanılmaya başlanmış, gündelik, toplumsal, siyasal ekonomik etkilerle kimlik ve cinsiyet özelliklerinin de sanatsal platformlarda güçlü yerler edindiği kabul edilmektedir.

Çağdaş anlayışta en önemli değişiklik, izleyicinin sanatın bir parçası olma durumudur. Bu nedenle sanatçı, sanat, izleyici ilişkisi giderek artmaktadır. Modernist sanat, geniş olan kültürün etik, ahlaki ve estetik kodlarını dışlamış olduğu oranda modern sayılmaktadır. Postmodern sanat ise sanatçı ve izleyicinin karşılıklı olarak İlgi alanlarını kucaklamayı, sanatın tüm kullanımlarını benimsemeyi amaçlayan bir durum sergilemektedir. Nesnenin ötesindeki tüm koşulları bilgi ve deneylerinde özgür olarak bünyesine katabilir. Postmodern nesne sayısı yaklaşım açılarına ve tepkilere izin vermektedir. Çağdaş sanatta sanatçılar kendi eserlerinin bir çıkışı olarak kendilerinden önce olanları alıntılamak ve öykünmekte bir sakınca görmemektedirler. Sanatın evrensel bir dil olduğu düşünüldüğünde bir sanat eserinin yeniden yorumlanması, batıdan doğuya tüm kültürlerin sanatsal konumlarıyla bir arada olabildiğini ve yeniden üretildiğini göstermektedir. Günümüzde sıklıkla kullanılan çağdaş teknolojilerin yardımı ile tekrarlamak, alıntılamak kopyalamak yaygınlaşmış durumdadır. Bu şekilde bir genelleme ile imgesel kullanımın mekanik ve dijital yollarla çoğaltılması da alıntılama mantığını çok ileri boyutlara taşımaktadır. Baudrillard’a göre, bir yandan güncel sanat biçimlerinde bir birikime, diğer yandan hızla çoğalma abartılı ve geçmiş biçimler üzerine pek çok çeşitlemeler bulunmaktadır. Baudrillard’a göre, bu birikim ve çoğalma estetikten ve içerikten yoksundur. Çağdaş sanatta fikir, materyal metot ve süreçlerin çeşitlilik sergilemesi ile daha özgürlükçü bir sanat anlayışı gerçekleşmiştir. Sanatın hayattan bağımsızlığı sorgulanmıştır. 1945 sonrası Avangardı (neo – avangard), özgürlük ve biçimin içerik üzerindeki hakimiyeti gibi modernist düşüncelere karşı çıkılmıştır. Çağdaş Sanat da bunu yapmaktadır. Bu sebeple çağdaş sanatın neo-avangart’tan etkilendiği sonucuna varılmıştır.

Robert Smithson, “Spiral Jetty”

KAYNAKÇA

  • Cerasi, Kyung An-Jessica, “Kim Korkar Çağdaş Sanattan?”, Çev. Mehmet Üstünipek, Hayalperest Yayınevi, İsatnbul, 2021

  • Stallabrass, Julilan, “Çağdaş Sanat”, Çev.Esin Soğancılar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2020

  • Girgin, Figen, “Sanat ve Yeniden Üretim”, Hayalperest Yayınevi, İstanbul, 2018

  • Antmen, Ahu, “20.yy Batı Sanatında Akımlar”, Sel Yayıncılık, İstanbul, 2013

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl