Bir sıkıntı arayarak bakıyorum bağlara, hikâyelerinde sanırım, işaret bıraktım, kendimi görmeye çalıştığım ısırık izlerini. Toprak ve arazi seçimi, bu yorumu kullanmadın, iki dal budasam dünyana gelebilir miyim? Bir yıl sığdırdın bu hasat için, şaşırarak açıyorsun kapıyı. Yüzey araştırması yavaşlıyor, bu şehri ve sürüklendiğim açığı tanımıyorum, dilimde tanenlerin, üzüm arkeolojisinden bir kandil sadece, avucuna al...
Son Yazılar:
Korku komedisi “The Menu” gurmece züppeliği irdeliyor
DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINIYLA AİLE
An Olarak Sahne, Hafıza Olarak Sinema: İki Aracın Ayrışan Estetiği
Masalların ve rüyaların yönetmeni: Leos Carax
Resim sanatının sokak çocuğu Rulez Duande Galeri’de
VEYSEL BATMAZ YOUTUBE KANALINDA ARİF DİRLİK’İ ANLATIYOR…
Kum Saatleri (Öykü)
ŞİİRDEN TABLOYA YANSIYAN “SİS”Lİ BİR BAKIŞ
İsla-Rokoko: Bir Çöküş Estetiği
Paul Tillich: Kategorilerin Ötesinde Bir Adam
Sineklerin Tanrısı: Güç Mücadelesinin ve Medeniyetin Kırılganlığının Alegorisi
Peki Amerika’daki Madun Konuşabilir mi? Kurtlarla Dans Filmi Üzerine Notlar
DÜNYA İŞÇİLERİNİN GENERALİ FRİEDRİCH ENGELS
Hepimiz o yırtıktan düşüverdik Yeraltı’na!
Abbas Kairostami: İslam Cumhuriyeti’nin Caudine Çatalları Altında Bir Kaleydoskop
Bir Parasız Yatılının Kuşatması
ARTANKARA 2024 ULUSLARASI ÇAĞDAŞ SANAT FUARI: BİR ELEŞTİRİ
Dil ve Kültürün Ayrılmazlığı: Speak No Evil
Bir “Yabancı”nın Sosyal İntiharı
Kategori: Litera
İnsan Bırakınca Tabiat Ana Sahip Çıkar
İnsan bırakıp gidince, tabiat onun yerini hemen dolduruyor. Zira tabiat boşluğu sevmez; feylesof Aristoteles böyle demişti: Latincede Horror Vacui deniyordu buna, boşluk korkusuydu… En büyük korkumuz uçuruma düşmek, bir çukura yuvarlanmaktır; düşmek en kötü duygu. Bunu gençliğimizde bilemeyiz; gün gelir yaşımız bize bunu öğretir: İhtiyarlık da biraz düşmekten korkmak demektir. Eski Yunancada Knephobia adı veriliyor; o da boşluktan ürkmek, takıntılı...
AŞKİ (ŞİİR)
Nehrin varlığıdır nehir Akışında tarih Çağlayışında şimdiki zaman Uçurumun hafızasında yazılıdır Masal ve kavram Hüznün varlığıdır hüzün Yolcularken duruşu nesnelerin Askıda ölmüş babanın yıllarca giydiğin ceketi Masada tarih düşülmemiş sayfası defterin Özlerken durur saat Töz ve zaman Zehrin varlığıdır zehir İntiharın acelecidir Nabzın saygılı Susmuyor ki kuşlar Kuşlar susmuyor ki Çekiliyor ellerinden...
Fetişizmin Parçalı Atlası
“bütün yanlıştır.” T. Adorno Ataerkil ve sınıflı toplum düzenleri makro çıkarımlar üstüne kuruludur. Bedenin ve ruhun bütünlüğü, varlığın dünya ve tanrı ile bütünlüğü. İnsanın evrenin merkezinde oluşu, doğanın ve diğer canlıların efendisi oluşu ve bu gücü tek merkezde toplaması… Sistem; toplaya toplaya tek bütüne ulaşma idealiyle ilerler, bunun karşısında anarşi ile bütünü parçalara ayırma, minörlükleri...
“Tanıklık”, “suçüstü” ve Kemal Özer şiiri
“Yeter artık, tarihe tanıklık etmek istemiyorum” diye yakınıyor, üst üste gelen siyasi, ekonomik, manevi saldırıların ardından, bir de pandemiyle karşılaşan genç kardeşimiz. “Yetti gari!” Sürekli siyasi gerginlik, ekonomik kriz, ekolojik felaket, bölgesel çatışmalar, küresel itişmeler, otoriter basınç, kaza görünümlü katliam, aykırı ya da muhalif her harekete parmak sallayan bir iktidar, orasından burasından yaşam tarzına...
hu !… (şiir)
hu !.. menekşeler ölmüş gömlek parçalanmış et görünmüş komşu balkondan başını uzatıp, “ayol olmayan oldu ölü öldü” diyor. kibar bir martı balığı...
kabuk (şiirler)
sibel’e kıyıyı siliyor sis, uzaklaşıyor kentin yarısı suyu ürperiyor denizin, titriyor kürekleri koyunlarında yatan kayıklar çıplak ağaç direkte sönüyor kış feneri içten içe bağlanıyorum nemli sabah göğünün ipek gri yoğunluğuna yaşamın derin hazzı seyreltiyor ağırlığımı çatıları kolaçan ediyor kuşlar, ayağı kayıyor bir martının nasıl da maceralı olmalı kuşların bir günü isterse başka bir hayata...
kucak mülkü (şiir)
ikizlerini doyuruyorum özlemin ikimizin yerine ben buradan sana kadar burkuldum. takvimde uzun özlem tarihi. ben buradan sana kadar ‘gel sıratıyım’ dilimde kal manisidir uzayan. geçme beni. ezberi bozuldu beklemenin. aşk, biri diğerine çoğalınca diğerinin azaldığıdır. ten muhitinde kucak mülküm sen cana gelendin şimdi mülksüzüm bu yüzden Kapak: Paul Delvaux...
Dilencinin Operası’ndan Esintiler…
Günlük tutma, günce edebiyatı denilince on yedinci yüzyılın İngiliz yazarı Samuel Pepys’i (1633-1703) sıranın en başına oturtup önünde selam durmalıdır. Yetmiş yıllık ömründe biri kansız olmak üzere iki ihtilal, bir Cumhuriyet rejimi, sonra tekrar kralı başa getirecek olan Restorasyon dönemi, büyük veba salgını, Hollanda deniz savaşı, ‘efenim sonracığıma söyleyeyim’ bir de Londra yangını sığdırmış bulunan...
Bir Mayıs (Şiir)
hayatın kadınları yaşamın yüz çevirdiği onca ağız onca kir onca ter boşalırken ağza ağza bile alınmayanlar bir biraya mülk… yanıktırlar… öyle böyle değil… yanıktırlar bir dumana bir nefese ucu yanmış mektuplardan okudum yanıyorlar..kaç asır yanacaklar! bir jilete bin kederi gömmüşler kollarına herkes kadar yaşamak herkes kadar gökyüzü (başlar limandan limana serüvenleri dinmeden: dudaktan...