DEHA Güneş çok yaşlı – Başağın yanılgısı Hep merhametten. BITTE Bu bahar uzun olsun – Leylaklar açsın Unutan yerde. VERNO Kemikte dişler Suya değen kanatlar Sadece sana. GÖĞÜS KAFESİ Ah son fırtına! Yokuştaki salkıma Gitmeden uğra. ÖTÜMSÜZ Azlığın hazzı – Düşmezden önce kiraz Beyaz mermere. Haiku yazsak – Damıtsa damla...
Son Yazılar:
Korku komedisi “The Menu” gurmece züppeliği irdeliyor
DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINIYLA AİLE
An Olarak Sahne, Hafıza Olarak Sinema: İki Aracın Ayrışan Estetiği
Masalların ve rüyaların yönetmeni: Leos Carax
Resim sanatının sokak çocuğu Rulez Duande Galeri’de
VEYSEL BATMAZ YOUTUBE KANALINDA ARİF DİRLİK’İ ANLATIYOR…
Kum Saatleri (Öykü)
ŞİİRDEN TABLOYA YANSIYAN “SİS”Lİ BİR BAKIŞ
İsla-Rokoko: Bir Çöküş Estetiği
Paul Tillich: Kategorilerin Ötesinde Bir Adam
Sineklerin Tanrısı: Güç Mücadelesinin ve Medeniyetin Kırılganlığının Alegorisi
Peki Amerika’daki Madun Konuşabilir mi? Kurtlarla Dans Filmi Üzerine Notlar
DÜNYA İŞÇİLERİNİN GENERALİ FRİEDRİCH ENGELS
Hepimiz o yırtıktan düşüverdik Yeraltı’na!
Abbas Kairostami: İslam Cumhuriyeti’nin Caudine Çatalları Altında Bir Kaleydoskop
Bir Parasız Yatılının Kuşatması
ARTANKARA 2024 ULUSLARASI ÇAĞDAŞ SANAT FUARI: BİR ELEŞTİRİ
Dil ve Kültürün Ayrılmazlığı: Speak No Evil
Bir “Yabancı”nın Sosyal İntiharı
Kategori: Litera
Hasat Vakti (Öykü)
Çadırların önünde bağdaş kurmuş düşünürken sisle kaplı dağları izliyorlardı. Kuru çam dallarının yanarken çıkardığı sesler, etraftaki kuşların cıvıltısı, kaynayan suyun sesi ikisine de huzur veriyordu. Yanan çam dallarının kokusu etrafa yayılırken, ikisi de kim bilir kimi ya da neyi düşünüyordu. Çaydanlıktaki su taşıp ateşi söndürünce Hüseyin yerinden kalkıp çayı demlemeye koyuldu. Kangal hala uyumaktaydı. Sağlam...
Üç Defa (Şiir)
büyük günahlardan geçtim gelip sesime yerleştim dağ eteğinden yaralı dağ eteğinden yaralı dağ eteğinden yaralı naftalinledim tüm şiirleri seni taşıyan yerime uygundur hançer yerle yeksan yerle yeksan yerle yeksan yalnızlığım senin sokağının cini bu ağrı hep kapını çalacak merhametli olsaydın merhametli olsaydın merhametli olsaydın (ben böyle olmazdım) kuruyan ruhum...
Yaratıcı Bir Faaliyet Olarak Delilik ya da Karanlık Kahkahanın Cazibesi
Dünyanın bir yerinde, zamanın akışının bir anında doğmuşuz. Doğduğumuzdan beri üstümüze kimlikler atılmaya başlıyor ve bizse onları sürekli üstümüze giyiyor- giyiyoruz. Yıllar geçtikçe toplumun, ailenin, koşulların üstümüze bindirdiği yükler ağırlaşıyor, önce hareket etmekte zorlanıyoruz, sonra ise nefes almakta.. Sonra bir bakmışız ki, üstümüze binen/bindirilen kimliklerin yaratığı sahte ben’liklerin, gerçekliklerin hamalı olmuşuz. Omzumuzu kaplamış yükler, çıkıyoruz...
küfran (şiir)
çünkü gecede bekleyen kırgın nehirlerden kin taşları topladım göç yolunda kalana. kanımı kamaştıran karanlığın küfranı oldum. çünkü pıhtılaşan hüzünlerin aynasına çevirdim yüzümü. gözlerimi karanlığa alıştırır gibi sesledim ölümü, ey benden yeni acıdan eski ölüm beni kargışla. çünkü ben bu plastik çağın yalnızı değilim Kapak: Bora Başkan
ÜTOPYA ZORUNLUDUR
İnsanın en temel arzusu yer-değiştirmektir Bunu uzunca bir süre mübadele sayesinde gerçekleştirdi. Bu biçim iki yabancının birbirini eşit kabul etmesine dayanır ve insanı bencilce davranışlarından giderek uzaklaştırıyordu. Böylece uygarlıklar inşa edildi ve eşitlik ilkesini kabul edemeyen keyfi topluluklar tarihten silindi. BİR TANE ÜTOPYA VARDIR Hareket soldan sağa doğrudur. Soldaki sayısız nokta bir aradalığı mübadeleyle sağlayan...
Kadın hem şair hem itaatsiz olunca zulüm
“Ah, ah, çok pişman olacaksın bu sözü söylediğine! / Kitabımı geri ver ve öpücüğümü al yerine. / Dostum muydu duyduğum, düşmanım mı, / “Ne kalın kitap küçük bir kafa için böyle!” / Gel, sana şimdi en yeni şapkamı göstereyim, / Dudak büzüp süslenişimi izleyebilirsin hem de! / Ah, her şeye rağmen, devam edeceğim seni sevmeye....
Ölüm Reçetesi… (Şiir)
en temizi bir sonbahar çelişkisi oyalarken zihinleri bir sözcükten en kıymetli harfi söküp gitmek sessizce sabaha karşı veda etmek mesela, belki beklenmemiş bir ölüm garantisiydi gecenin sesine karışmamış her uyku terapisi, üstelik henüz adı konmamış otopsi tutanaklarını yıkan bir ölüm sebebi ikna etmişse herkesi, masaldır gerisi kinli bir kurşun lekesi olmadan ölebilmek ürpertmeden...
Büyük Yazarların Küçük Eserleri
Şu bana hep enteresan geliyor mesela, yani, büyük yazarların haddinden fazlaca büyük, kalın ve oylumlu eserler verdikten sonra kenarda kalmış küçük ancak çok daha özgül bir ağırlığa sahip eserlerinin dilimize tercümesi. Tabii, çevre modernleşmelerinin sıkıntılarından biridir bu, başlıca eserler, başlıca yazarlar bilinir ancak ara katlarda neler olup bittiği pek bilinmez. Belki de bu kasıtlı...
YÜZYILLARIN İZİNDE YAZARIN TANIKLIĞINI OKUMAK
Yüzyıllardır sanatın öyküsü üzerine yazılan çizilenler “metni” kutsal bir anlatıya dönüştüren “iletiler” toplamı olarak algılanmasını da beraberinde getirmiştir. Sanatın bir insan eylemi olarak ortaya çıkışı (Aslında bir hayatta kalma savaşının doğal ve zorunlu sonucu olarak da görülebilir bu), metin çerçevesinde bir dizgeye dönüşümünde sanatçının ideolojisi, toplumsal süreçlerin birer ürünü olan tüm birikimler ya okurdan kopuk...