Bir roman nasıl yanlış okunur? Filmde gördüklerinizi unutun! Frankenstein romanı bir korku romanı mı? Emekçilerle ucube arasındaki benzerlik nedir? Cani olan kim? Bilim adamı Frankenstein mı yoksa ucube mi? Ezberler neden işe yaramaz… “Frankenstein ya da modern Prometheus“1… Birçok insan, Mary Shelley’in Frankenstein kitabını bir korku romanı sanır. Evet, o birazcık korku romanıdır...
Son Yazılar:
Korku komedisi “The Menu” gurmece züppeliği irdeliyor
DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINIYLA AİLE
An Olarak Sahne, Hafıza Olarak Sinema: İki Aracın Ayrışan Estetiği
Masalların ve rüyaların yönetmeni: Leos Carax
Resim sanatının sokak çocuğu Rulez Duande Galeri’de
VEYSEL BATMAZ YOUTUBE KANALINDA ARİF DİRLİK’İ ANLATIYOR…
Kum Saatleri (Öykü)
ŞİİRDEN TABLOYA YANSIYAN “SİS”Lİ BİR BAKIŞ
İsla-Rokoko: Bir Çöküş Estetiği
Paul Tillich: Kategorilerin Ötesinde Bir Adam
Sineklerin Tanrısı: Güç Mücadelesinin ve Medeniyetin Kırılganlığının Alegorisi
Peki Amerika’daki Madun Konuşabilir mi? Kurtlarla Dans Filmi Üzerine Notlar
DÜNYA İŞÇİLERİNİN GENERALİ FRİEDRİCH ENGELS
Hepimiz o yırtıktan düşüverdik Yeraltı’na!
Abbas Kairostami: İslam Cumhuriyeti’nin Caudine Çatalları Altında Bir Kaleydoskop
Bir Parasız Yatılının Kuşatması
ARTANKARA 2024 ULUSLARASI ÇAĞDAŞ SANAT FUARI: BİR ELEŞTİRİ
Dil ve Kültürün Ayrılmazlığı: Speak No Evil
Bir “Yabancı”nın Sosyal İntiharı
Kategori: Litera
APARTMAN HİKAYELERİ (ÖYKÜ)
Balkonun bir köşesine saksıları yerleştirdiğinde hayatla kurduğu o derin bağı düşündü. Bu menekşeler, begonviller yaşamalı artık diye geçirdi içinden. Haftada bir mi, haftada iki mi su verecekti iyice öğrenmişti saksıdakiler sola sola. Kaç gündür sokakların insanlara yasaklanmasıyla hayat başka bir mecradan akıyor sanki dışarda. Martılar her zamankinden daha fazla güvenle kuruluyor çatılardaki köşelerine, kediler ayrı...
Güvenpark, 1978 (Şiir)
Kavga iki hecedir aşk üç harf işte sana epeski bir fotoğraf Ankara, Güvenpark, 1978 polis kaynıyor dört bir taraf asl’olan şeydir, gerisi laf-u güzaf şeydir, iştir, haktır, dirençtir Sırat’ı değil buğdayı sor bize demire ne zaman su verilir bakır nasıl dönüşür galvanize onu sor, gümüş nasıl geçirilir haddeden telkariye nasıl işlenir acı, tehcir...
Ütopya Tatile Gitti –Gelmeyecek!
“Odaları sev abi.” Ömer Akay Etrafımızı saran kesif karanlık git gide büyüyor. Yarına ve onun getireceği kefarete dair inancımız sarsılalı çok oldu. Üstümüze üstümüze gelen topluluk, kalabalık, yığın hali ürkütücü. Kalabalıktan ırak kendine yakın olma zamanı belki de bu akan bu çağıl. Sıklıkla üşüyoruz, sıkıntının kendisinden bahsetmek bile artık çok sıkıcı-ama sancı var- ve üşüyoruz...
İYİLERİN VE KÖTÜLERİN SAVAŞI: İNCE MEMED
İnce Memed hikâyesi, kahramanları bölgesel olup; hak, adalet, ağalık sistemi, yozlaşma gibi konuları ele alan bir romandır. Kahramanları; şiveleri, kültürleri, yeme-içmeleri, düğünleri, eğlenceleri; Yaşar Kemal adeta Adana’nın Çukurova’sının ayrıntılı bir tablosunu okuyucunun önüne serer. Peki, İnce Memed’i bu kadar etkili kılan nedir? Dört ciltlik yüzlerce sayfadan oluşan bir esere hemen hemen bütün okurlarına ‘bir anda...
ORHAN VELİ ŞİİRİNDE TOPLUMCULUK
On sene önce böyle bir başlık görsem “Orhan Veli kim toplumculuk kim, toplumcu dediğin Nâzım Hikmet gibi olur, ötesi ıvır zıvırdır, perde gerisinden toplumculuk olmaz” diyerek okumadan geçerdim bu yazıyı. Çünkü Orhan Veli’nin, “Türk şiir sesi”ne bugün hala kapanamayan yaralar açtığını düşünen insanlardan biriyim. İlk gençliğimde, yukarıda değindiğim sebep yüzünden toplumculuğu da kendime yakın...
Sinekler, Tanrılar, Yazarlar: Bir Garip Devridaim
Nemrut ve sinek kıssasını ilk duyduğumda sanırım ortaokuldaydım. 11-12 yaşındayken kendini Tanrı ilan eder bir adamın, burnundan girip beynine doğru ilerleyen bir sinek yüzünden kafasını duvarlara vura vura öldüğünü anlatan bu mesel beni derinden etkilemişti. Sinekleri “avlayıp” küçük şekerleme paketlerinin içine hapsederek gözlemleyen bir çocuk için (sanırım bunu yapmayan çocuk azdır) sineklerin korkunç bir varlık...
Av (Şiir)
bırakıp gittin bu sözcükleri: ayrılık, ihanet, yalnızlık… önce yaralayan, sonra öldüren ava giden bir avcının evde bırakması gibi birkaç mermiyi. sonra döndün bu sözcüklerle: özlem, aşk, bağlılık… önce sevindiren, sonra acı veren avdan dönen bir avcının eve getirmesi gibi ölmüş sülünleri.
Kalan (Şiir)
Beni bitiriyorlar; sen baştan yaratılıyorsun Turing’in sansürlü elma kabuğunda Kibar bir aldatmacanın niteliğiyiz Yeryüzünün bütün çiçekleri, sıraları yanmış sınıfta Öğretmen çocuklarımıza açıyor Marifet iltifata, iltifat marifete aşkın Beni sığdıramıyorlar; sen toplumsallaşıyorsun Kaybetmek hangi hücrede evrenseldi Fark edilmek hangi galakside içsel Göz yaşına uzun hasretlenenlerdeniz Başucumda kalan bir demet anlatamamazlık
KARINCAYİYEN
(Yazarın BOKBÖCEĞİ, JAGUAR VE FİL adlı yayımlanmamış “novella” üçlemesinin “NUH’UN GEMİSİNDEKİ GENÇLİK” bölümünden alıntıdır.) HEPİMİZ CAHİLDİK O ZAMAN. Cahil ama duyarlıydık. Nuh’un Gemisi’ne doluşmuş, nerden ve nereye kaçtığımızı bilmeden, konuşan, gülen, şakalaşan, şiire sevdalı bir grup arkadaştık. En çok okuyanımız B’ydi. Yaptığı espriler on yıllar, yüzyıllar, hatta bin yıllar öncesinden, antik İskenderiye’deki bir tapınağın duvarındaki...