Ana Sayfa Litera

Kategori: Litera

Yazı
PERCY BYSSHE SHELLEY: ROMANTİZMİN MUTSUZ BİLİNCİ

PERCY BYSSHE SHELLEY: ROMANTİZMİN MUTSUZ BİLİNCİ

Percy Bysshe Shelley otuzuncu yaş gününe birkaç gün kala, 8 Temmuz 1822’de, Akdeniz’de boğularak öldü. Lord Byron’dan gelen maddi jestle aldığı ve Don Juan adını verdiği tekne İtalya’nın La Spezia kasabası açıklarında alabora olmuştu! Yıllar önce intiharına sebep olduğu ilk eşi gibi, o da boğularak ölmüştü… Shelley’nin birkaç gün sonra karaya vuran cesedi tanınmaz haldeydi....

Yazı
Suat Derviş: Bu Roman Olan Şeylerin Romanıdır.

Suat Derviş: Bu Roman Olan Şeylerin Romanıdır.

  İstanbul’da bir iplik fabrikası, 13 yaşından beri işçilik yapmakta olan Nazlı, Çopur Emine, Çakır Adviye, Namık ve diğer işçiler… Suat Derviş toplumsal gerçekçi romanlarının üçüncüsünde bu kez İstanbul’da bir grup emekçinin üzerinden baskı, sömürü ve  patriyarka gibi meseleleri tartışıyor. Romanın baş karakteri Nazlı, yaşıtı pek çok genç kadın gibi güzel kıyafetler giyinmek, gençliğini yaşamak,...

Yazı
Hangimiz Yemedik O Tokadı?

Hangimiz Yemedik O Tokadı?

Oysa çoğu zaman şeytanın da melek olduğunu unuturuz. Melek uçuşan kanatlarıyla hep iyidir sanki. Yunan mitolojisinden Semavi dinlere kanatlarıyla insan ve tannrı arasında bir yerde dururlar onlar. Yunan-Roma’da bir “muse” olarak kadındır melek. Ya da okuyla insanları sevdaya gark eden Eros gibi çocuk. Semavi dinler onları görev peşindeki erkeklere çevirir. İşte tokat bir tarafıyla o...

Yazı
DAUPHINE MEYDANI: “‘YA ÖLÜLER, ÖLÜLER!’”

DAUPHINE MEYDANI: “‘YA ÖLÜLER, ÖLÜLER!’”

[Bu yazı Margaret Cohen’ın Dindışı Aydınlanma: Walter Benjamin ve Gerçeküstücücü Devrimin Paris’i isimli kitabından alıntılanmıştır.] Türkçeleştiren: Suat Kemal Angı *** Nadja’nın giriş bölümüne rehber kitaplar eşliğinde göz atmak, Breton’un tekinsiz duyumlarını, geçmişin isyancı eylemlerine katılmış hayaletlerin bir araya toplandığı, bohemlerin hem geçmişte hem şimdide sık sık gittiği yerlerde tecrübe ettiğini gösterir. Ayrıca, Breton’un anlatıcısı, yaşadığı...

Yazı
Zaman öğretilen bir şey mi?

Zaman öğretilen bir şey mi?

Dilimlediğimiz anlar bütününde öğrenilen bir şey mi? Geçmiş bizden sonrası, biz gelecekten önce. Nitekim hepsi anne karnından düştükten sonra. Peki ya geçmiş ve gelecek yoksa, şimdiye mahkum bir trende sadece yol alıyorsak. Sırf oyun oynama sevdasıyla yarattığımız onca hikayede daima koşarken, belki de durduğumuz anlarda kavradıklarımızdır zaman. Kim olma arayışı içinde bilinmeyenlerin bize öğretme potansiyelinin...

Yazı
Muhsin Ertuğrul Olayı

Muhsin Ertuğrul Olayı

Türk tiyatrosunun en büyük adı olan Muhsin Ertuğrul, kimi yakınları ve dostlarınca mezarı başında anıldı. Türk tiyatrosunun ilk kadın sanatçıları arasında adı saygıyla anılması gereken Neyyire Neyir‘in (Münire Eyüb) 13 şubat 1943’te ölümünde yaptırılan Ertuğrul’lar aile kabrinin yarısı, tam 36 yıl bekledi, Türk tiyatrosunun en büyük adı Muhsin Ertuğrul’u bağrına basmak için. Harbiye Şehir Tiyatrosu...

Yazı
KIYMET HAVUZUNDA BİR KÎN ŞAİRİ

KIYMET HAVUZUNDA BİR KÎN ŞAİRİ

  Yahut Aslan Cim Bom Kaptanını Niçin Unuttu? Biz karabıyıklı Türklerin yaşam felsefeleri her ne kadar at, avrat ve silah üzerine kurulu ise de top’un (tepük) bu bermuda üçgeninden geri kalır ya da eksik bir yanı imlediği söylenemez. Belki de bu yüzden sarı kırmızılarla yatılıp siyah beyazlarla kalkıldığı, ölmenin var dönmenin yok olduğu bugünkü fanatizmin...

Yazı
LYDIA LUNCH: QUEEN LYDIA

LYDIA LUNCH: QUEEN LYDIA

  “İFFETİNİ BIRAK AYAKLAN İFFETİNİ BIRAK AYAKLAN Haz tek gerçek isyandır Tek gerçek isyan hazdır” 70’lerin Punk’ından geçerek günümüze sıradışı birçok şeyin kraliçesi olarak gelen, Sonic Youth ve Nick Cave’le çalışan, kitaplar yazan, sanatla uğraşan, bilenin çok sevdiği bilmeyenin de seveceği No Wave efsanesi olan bir isim Lydia Lunch. 59 doğumlu olan Lunch, New York...

Yazı
Osman Çakmakçı: ‘Oğul’ Üzerine Tersinden Okumalar

Osman Çakmakçı: ‘Oğul’ Üzerine Tersinden Okumalar

OKU-YORUM …Nasıl koruyacağım seni ben kendimden Dünyaya budak olarak gelen kendimden?.. O. Çakmakçı Lila renkli bir kapakla geldi ‘Oğul’. Kapağında, kendi içinde dalgalanan dairesel bir desenle. Mahçup, ilk kitabındaki naif tedirginliğin sarsıntısıyla, usulca. Henüz raf tozuna bulaşmamış, mürekkep kokusu taze, baskı makinesinin aksamlarındaki yağ kokusu henüz kaybolmamış. ‘Köryazı’dan sonra yayınlanan toplu şiirleri saymazsak, on dört...

Yazı
ÇOCUKLUĞUMUN, SUYA BIRAKTIĞIM AYAK İZLERİ

ÇOCUKLUĞUMUN, SUYA BIRAKTIĞIM AYAK İZLERİ

Sis perde gibi kentin semasına çekilmiş. Sanki göğün tenhalarında sevişen çiftler var da, ardına gizleniyorlar. Aynı kentin sokaklarında, sağımdan ve solumdan insanlar yürüyor. Yüzler ifadesiz. Mimikler tiyatral bir kurguya hizmet ediyor. Her sabah aynı saatte aynı yerden geçmek, törensel bir mahiyet kazanmış adeta. Güneşin düşüş açısını dahi bu geleneksel geçiş törenine göre ayarladığını düşünüyorum. İçinde...