Ana Sayfa Kritik Çavdar Tarlasında Çocuklar’ı Bir Yetişkin Olarak Yeniden Okumak

Çavdar Tarlasında Çocuklar’ı Bir Yetişkin Olarak Yeniden Okumak

Çavdar Tarlasında Çocuklar’ı Bir Yetişkin Olarak Yeniden Okumak

Holden Caulfield’dan Ayrılmak

“Bu da kısmen doğru ama tamamen doğru değil. İnsanlar her zaman bir şeyin tamamen doğru olduğunu düşünür.”

                                                                                     -J.D. Salinger, Çavdar Tarlasında Çocuklar.

 

18 yaşındayken J.D. Salinger hayatımdaki en önemli adamdı. New York’a yeni taşınmıştım, üniversiteye uyum sağlayamıyordum ve yarı yetişkin olmanın tüm dağınık, bodur şeylerini yaşıyordum. Salinger, önce Franny ve Zooey, sonra da Çavdar Tarlasında Çocuklar ile benim koltuk değneğim oldu. Beni şımarttı ve sayfalarının dışında sürekli yanlış anlaşıldığımı hissettiğim bir yerde beni büyük bir şefkatle okşadı. Salinger, rahatsızlığım ve yalnızlığım için kendi kusurlarımı ve eksikliklerimi değil, etrafımdaki yozlaşmış ve sahte dünyayı suçlamamı kolaylaştırdı.

Yirmili yaşlarımın sonlarında Çavdar Tarlasında Çocuklar‘ı tekrar okudum. Kitaba geri dönme nedenimi tam olarak hatırlayamıyorum, ancak hayatımda özellikle yerimden edilmiş ve kendimden emin olmadığım başka bir zamana denk geldi. Çavdar Tarlasında Çocuklar‘ın bana bir zamanlar kendimi bütün ve sevilmiş hissettirdiğini, ilk seferinde kitapta kendimden çok şey yansıtıldığını gördüğümü biliyordum ve o “anlaşılma” hissini arzuluyordum.

Ama tekrar okuduğumda, Çavdar Tarlasında Çocuklar benim için dağıldı. Sanki suya düşürmüşüm ve ıslak sayfaları yüzeyden toplamaya çalışıyormuşum gibi hissettim, harfler bulanık, çarpık ve düzensizdi. Bir zamanlar bu sevimli, yüzen şey olduğu yerde ağır, vıcık vıcık ve üzgün hissettirdi. Hepsinden önemlisi, çok utanç vericiydi. Çavdar Tarlasında Çocuklar’ı 28 yaşında okumak kendi 10. kitabımı okumak gibiydi.

Sınıf günlükleri olan, gururlu, kendine güvenen bir hayat yaşama umudu olan hiç kimse, ergenlik çağındayken kendi kafasının içine girmeye zorlanmamalıdır.

Ama Holden Caulfield ile tam da bunu yapıyoruz. En kötü türden bir suçlunun zihninin içindeyiz: Öfkeli, ayrıcalıklı, dahi, son derece anlayışlı, abartılı bir şekilde kendini beğenmiş, kendini hiç tanımayan bir genç. Holden’da içgörü, yumuşaklık ve empati kırıntıları var, evet. Ama aynı zamanda korkunç biri. Ben de tıpkı onun gibiydim.

Çavdar Tarlasında Çocuklar‘ın asıl tehlikeli yanı, Holden’ı üçüncü şahıs ağzından okumamamız: Onu içeriden dışarıya doğru görüyoruz ve bu da nazik bir anlatıcının onun kişiliğindeki pürüzleri yumuşatma, kötü davranışları için özür dileme, etrafındaki dünyaya dair içi boş değerlendirmeleri için derin gerekçeler sunma fırsatını ortadan kaldırıyor. Çavdar Tarlasında Çocuklar; acı çeken, duygusal, alaycı ve isyankâr bir gencin tatsız zihnine açılan perdesiz bir penceredir. Bu korkutucu bir yerdir -özellikle, kendiniz de bizzat o yollardan geçtiyseniz-.

Şimdi Salinger’ın her zaman bunu amaçladığını anlamaya başlıyorum: Okuyucunun Holden’ı tüm gençlik şeffaflığıyla görmesi, Holden’ın eylemleriyle anlatısının birbirine bağlanmadığı üzücü, konuşulmayan küçük boşlukları doldurması gerekiyordu. O her zaman trajik bir karakterdi; sadece ilk seferinde doğru okuyamadım. Holden’a, öfke nöbetlerine, bıkkınlığına, kendinden şüphe duymasına, onu olduğu gibi göremeyecek kadar yakındım. Ama biraz mesafe koyunca (ve biraz da aşağılanınca), bu dünyada gençlik hataları yapmak için de yer olduğunu anladım ve Holden’ın sürekli ergenlik sayfaları arasında sıkışıp kalmadığıma sevindim.

 

*Bu yazı LITERARY HUB dergisinden çevrilmiştir.

Çeviri: Ali Tacar

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl