Memleketin müzikli rakılı kısa tarihi

Murat Meriç, müzik coğrafyası üzerine memleketin önemli isimlerinden. Türkiye’deki popüler müzik üzerine yazıları yanında arşivciliği, proje üreticiliği ve DJ’liği ile çalışmalarda bulunuyor. Son olarak ‘Hayat Dudaklarda Mey’ isimli iki ciltlik kitabı ile rakı masalarını yani hayatı güzelleştiren şarkıları yazdı. Anason İşleri’nden basılan kitap alaturkadan pop müziğe Arel Siviş imzalı nefis illüstrasyonlarla bezeli satırlarla dolu. Kitabın yayın yönetmeni Metin Solmaz ile proje yönetmeni Dumrul Sabuncuoğlu’nu da burada analım.

‘Hayat Dudaklarda Mey’i baştan sona ya da sondan başa doğru okumak mümkün. Keyfinize göre istediğiniz sayfadan, sanatçıdan ya da şarkıdan başlayabilirsiniz. Ancak kitaba başlamadan önce önsözünü mutlaka yanında tek rakı ve favori şarkınızla yavaş yavaş okuyun. Şimdi karşınızda Murat Meriç:

‘Hayat Dudaklar Mey’ rakı masası için hazırlanmış memleketin coğrafya kitabı. Kitap bir rakı masasında ortaya çıkmış, ilk başlangıç zamanına dönelim mi?

Bu kitap, Metin Solmaz ile beş yıl öncesinde bir rakı masasında, kod adı ‘Rakı ve Müzik’ olan kitap projesinden çıktı. Rakı içilen müzikli mekanlarda müziğin nasıl değiştiğine dair bir şeyler yazmak üzerine konuşuyorduk. Osmanlı’da içilirken arkadan ince ince çalan, muhabbeti bölmeyen güzel müzik geleneğinden yani rakı masasındaki incesaz geleneğinden çıktı. Buradan gazinoya, fasıla ve eller havaya nasıl gelindiğini merak ettik. Hatta o zamanlar pop çalınan şimdiki yeni nesil meyhaneler de yoktu. Bu süreci araştırınca bayağı bir şey ile karşılaştım. Fakat önce akademik bir tarih metni çıktı karşıma. Sıkıcıydı. Bunu nasıl renklendirelim derken bir kısım meyhaneler üzerinden bazı hikayeler buldum. Sonra mekanları araştırırken o mekanlarla özdeşlemiş isimlere ulaştım. Mesela Sıra Selviler’deki Valentine Zeki Müren’in mutlaka gittiği yer, Kulüp 12 Nurhan Damcıoğlu’nun çıktığı yer, Selahattin Pınar’ın mekanı Todori, Ahmet Rasim’in en sevdiği yer Belvue. Bütün bu bilgileri bulduk. Bunu bir şarkı listesi ile birleştirsem mi diyerek liste hazırladım. Sonra şarkıların bağımsız ilerlediğini görünce hikayelerle bağdaştıralım diye düşündüm. Bundan 1,5 yıl önce de Berlin’de bu formata evrildi ve başlama vuruşunu orda yaptım.

  • Kitapta pek çok isim, şarkı, yer ve anı var. Bunların derli toplu olduğu tek bir kaynak yok. Sen tek tek nasıl ulaştın bu bilgilere? Ve kendi kişisel tarihinden nasıl faydalandın?

Kitapta sadece yazılı kaynaklardan bilgiler var. Bu yazılı belgelere ulaşmak için neyin nerede olduğunu bilmek gerekiyor.  Hikayesini bildiğim ya da tahmin ettiğim bir kısım şarkılar vardı. Zaten şarkıları seçerken onları ön plana çıkardım ve oradan başladım. Bugüne dek benim yaptığım her şeyde bu var. Ben birisi ile söyleşi yaptığımda ondan mutlaka şarkılarının hikayesini almaya çalışırım. Yazılı kaynaklara başvurmasam bile daha önce bir yerlerde kayıtlı olması gerekir. Benim bir yerlerden duyduğum ya da birisine sorarak öğrendiğim bir şey girmedi kitaba. Hep yazılı kaynaklardan ya da televizyonda, radyoda ilk ağızdan anlatılmış hikayeler girdi. ‘Ada Sahilleri’ şarkısı hakkında 5 farklı hikâye var. Çoğunda kendi yaptığım söyleşilerden sonra Bir+Bir, Roll, Express’den de yararlandım. Neyi seçeceğimi biliyordum. Şarkıları seçerken DJ’likten gelen mantıkla playlist olarak sıralarken araya hikayesini hiç bilmediğim şarkıları da koydum. Ve bazılarının hikayesini bulamadım.

  • Tıkandığın yerler oldu mu?

Oldu. Rakı masasında gideceğini düşündüğüm Feridun Düzağaç’tan ‘Kül’ü almıştım. Kül’ün demli versiyonu vardı. Bunu çok istiyordum ama Feridun Düzağaç kapalı kutu. Bu şarkı hakkında hiçbir yerde bir şey söylememiş. Açıp sorup hikayesini öğrenebilir miydim? Evet. En fazla çok özel derdi. Bunun dışında özel değilse anlatırdı. Bunu tercih etmedim. Bunun yerine Lavinya’yı aldım. Bu iyi de oldu bu şarkı bana başka bir hat açtı. Tam o sırada Kaan Tangöze’nin solo albümünden ne alacağımı düşünüyordum. Oradan Özdemir Asaf’ın ‘Kalmak Türküsü’nü aldım. İki maddeyi de arka arkaya aldım ve hikayeleri es geçmemiş oldum. Başka şairler geldi aklıma liste aslında baştaki listeye göre %20 değişti. Yazamadığım ya da çıkarmak zorunda olduğum şarkılar da oldu.

  • İçinde kalan şarkılar oldu mu?

Nil İpek’in şarkısı ‘Böyle Kahpedir Dünya’ benim için çok önemli bir şarkı. Bunu çok istiyordum ama istediğim gibi olmadı. Yeni Türkü’den ‘Süper Baba’nın hikayesini anlatmak istiyordum o da olmadı. Yeni Türkü’süz bu kitap eksik biliyorum. Bazı şarkılar kendi kendine düştü. Son dakikada benim için çok değerli olan 10 tane yeni ismin şarkısını aldım. Sınırlı bir kitapta hedefimiz 100 şarkıdan oluşan bir kitaptı. İki kitap çıktı. Rakı masasında ne varsa bu kitapta var. Kitap çıktıktan sonra ‘Huysuz ve Tatlı Kadın’, ‘O Ağacın Altı’nda şarkılarının olmadığını gördüm. Bir şekilde sığmadı tüm şarkılar.

  • Peki yorumcusunu beğenmediğin için kitaba almadığın bir şarkı oldu mu?

 İcracısını sevmediğim için almadığım şarkı hiç olmadı. Ercan Saatçi’yi sevmiyor olabilirim ama ‘Sayenizde’ şarkısını bu kitaba koyabilirdim. Çünkü çok özel bir şarkı. Ama teknik nedenlerle olmadı. Bazen de çok sevdiğim isimlerin benim sevmediğim ama rakı masasına çok iyi giden şarkılarını aldım.

  • Oradan bakınca tüm bu 5 yılın sonunda rakı, müzik ve Türkiye birlikteliği nasıl görünüyor?

Her şey çok değişti. Biz bu kitabı yapmaya başladığımızda televizyon ve radyolarda rakı denebiliyordu. Dizilerde rakı sahnesi olabiliyordu. Bugün o yok. En basitinden böyle çok ciddi bir değişim var. Kanuni olarak özendirmemek için bu kısıtlamalar ama bir yandan bunun sadece böyle olmadığını biliyoruz. Türkiye’nin değişimi ile alakalı bu. Ama bu umutsuzluk da değil bir taraftan. Farkı zamanlarda da farklı şeyler oluyor. Osmanlı’da da rakı yasaklanmış ama yeniden yerini bulmuş. Çok kısa zaman önce ‘Rakının kültürümüzde yeri yok” diye resmi ağızdan açıklama yapıldı. Hayır rakının kültürümüzde yeri var bu kitap bunun için yapıldı. Çok önemli bir yeri var. Çaydan daha yeri önemi var. Çaydan çok önce girdi rakı hayatımıza.

  • Bir tarafıyla bu ansiklopedi ve bir başucu kitabı.

Aslında kişisel bir ansiklopedi yapmak istedim. Kişisel çünkü burada anlattıklarımın son 40 yılına ben şahidim. Çok küçük yaşlardan beri konsere giden, rakı masasına oturmuş bir çocuktum. Müzikal değişimin de son 40 yılına şahidim. Kendi yaşadıklarımı katarak yazdım. Türkiye’nin değişimini anlattım. Kültür tarihi ansiklopedisi bu. Bütün maddelere bir sürü referans maddesi koydum, okurun bu maddelerin izini sürerek başka yerlere varmasını istedim. Merak ettirmek istedim. Her şeyi bir çırpıda vermedim. Okurun da araştırmasını istedim. Her türkü hatıratı topluyorum, şairlerin yazarların, onların yakınındakilerinin, gazetecilerin ve şarkıcıların yazdıklarını topluyorum. Selçuk Alagöz’ün anılarını yazdığı kitapta not aldığım için aradıklarımı buldum. Bulamadıklarım için kütüphaneye gittim. Sırf içinde kaybolduğum için yazamadığım şarkılar var.

  • Senin rakı masasına oturduğundaki şarkıların hangileri?

Tülay German’dan ‘Doğrul Koçum Doğrul’ her zaman ilk numara. Duman’dan ‘Yürek’,

Zülfü Livaneli’den ‘Gözlerin’ benim için çok değerli. Yine ‘Deniz Kokusu’ ve ‘Eylül Akşamı’ bugün ve şu an itibarıyla favorilerim. Bu şarkılar duruma göre değişebiliyor. Çünkü çilingir sofrasında klasik müzik de dinleyen biriyim.

TEILEN
Önceki İçerikHAİKULAR
Sonraki İçerikEleştirel Çizgi