Ana Sayfa Art-izan Cleon: Yabaniliğin Tadı

Cleon: Yabaniliğin Tadı

Cleon: Yabaniliğin Tadı

 

1997’de onunla atölyemde tanışmadan önce birkaç kaykaycı vesilesiyle Cleon’un sanatından haberim vardı. O gün, bana tasarımı ve resimlemesi kendine ait bir sürü kaykay gösterdi, aynı zamanda satmaya da çalıştı. Board’ların stilleri birbirinden farklıydı fakat tutarlı bir şekilde sanatsal, zeki ve provakatiftiler. Kaykayların hiçbirini şu iki nedenden dolayı almadım: Öncelikle param yoktu, ayrıca Cleon bu board’ları sanat arşivinin bir parçası olarak saklamalıydı. Bildiğim diğer şey de Cleon’un üretken ve yetenekli olduğu, bilmediğim şey ise hızlı para peşinde bir eroin bağımlısı olduğuydu. Durumla ilgili hiçbir fikrim olmamasına rağmen Cleon’un elindeki son örnekleri ve ciddi yetenek ve emek işi olan eserlerinden kurtulmaya çalışmasından kıllanmıştım.

Cleon stüdyoma tekrar geldiğinde benden iş istedi ve hapse girip rehabilitasyona girdiğini söyledi. Kafelerde işe alınmıyordu ve şartlı tahliye koşullarını karşılama konusunda umutsuzdu. Tam zamanlı bir iş veremezdim ona ama bir masa ve iş geldiğinde projelere yardım edebilme fırsatı verdim. Cleon’un dürtü ve korkusuzluğunu görmek çok zaman almadı. Sokak sanatı yapmakta, serigrafi baskıya yardım etmekte, bilgisayar öğrenmekte, ‘zine yapmakta ya da yaratıcı herhangi bir işe temel olarak destek olmakta gönüllüydü. Cleon’un aynı benim gibi, sanatı hem iyileştirici bir kaçış hem de muhalefet aracı ve meşgalesi olarak gördüğünü farkettim.

Başından beri Cleon’un başarılı bir sanatçı olmak için herşeyi göze alabileceğini biliyordum ve stilinin ve hayalgücünün gittikçe daha ayırdedilir olduğunu görmekten müthiş keyif alıyordum.

Cleon’un resimleri, yaşamındaki memnun edici bir estetik arayışı ve yine yaşamında pek de memnun etmeyen estetikler arasından ortaya çıkıyordu. Çalışmalarındaki sahneler grafik olarak distopyavari olmasına rağmen biçim, çizgi ve dokular çalışmaları görsel olarak baştan çıkarıcı, entelektüel olarak tehdit edici kılıyordu. Cleon’un resimlerindeki biçem ve içerik arasındaki bilinçli düzensizlikle ilgili asıl zekice bulduğum şey toplumumuzda yer alan güç ve alçalma, güzellik ve çirkinlik, kaos ve medeniyet ikilemlerinin daha fesat ama gerçekçi şekilde yansıtılmasıdır. Kaykay, madde bağımlılığı, punk müzik ve yeraltı sanatı Cleon’un yaratıcılık, güzellik ve yabanilik anlayışına katkıda bulunmuştur. Güçlü sanat kişilere meydan okur, Cleon’un resimleri bakanın estetik idealizm ve kavramsal gerçekçilik arasındaki kışkırtıcı gerilimi bağdaştırması için ona meydan okur.

1949 tarihli The Accursed Share’da Georges Bataille “genel ekonomi” adını verdiği tezinde, toplumun ekonomik ve sosyal işleyişinin maddi zenginlik birikimine ancak karşı-sezgisel olarak aynı zenginliğin tüketilmesine bağlı olduğunu öne sürer. Antropolojik kavramlar arasından klasik olarak cemaat, yeniden doğma ya da ihlal olarak görülen potlaç ve kurban etme’yi seçerek Bataille, pre-modern hediye alışveriş kültürünü modern kapitalist toplumun ekonomik farzlara bir meydan okuması olarak görür. Perspektifi tersine çevirme Bataille’in ekonomi bilimi ve etik biliminin çekirdek meselelerine inmesini ve aynı zamanda açık bir şekilde nasıl kurban etme pratiğine yabancılaştırıldığını ve sonuçta modern kültürün onsuz nasıl iğdiş edildiğine ışık tutmasını sağlar. Tek başına birey değil, geniş anlamda toplum mantıksal bir tuzağa – makinenin daha büyük işleyiş ve hareketleriyle ilgili çok az bilgisi olan lastikçi gibi- düşmüştür.

Pre-modern kültürlerdeki kurban etme pratiğinin tam tersine aşırı düzenli çağdaş sosyal yaşamlarımızda “kurban etme”nin anlamı dengelilik ve hatta çekinme fikirlerine yaklaşmıştır. Ahlaki uzlaşım ve izinlerin güvenliği içinde somutlaşmış ya da hizmete ya da başka bir deyişle sosyal iyiliğe tecil edilmiş ve yüceltilmiş mutluluk deneyimlerimiz şimdilik hoşgörülmekte ve hatta dolaysız ruhaniliğimiz ya da biyolojik dengemizi tehdit etmediği sürece bizden beklenmektedir. Sigmund Freud toplumun, yıkıcı gördüğü güdüleri kontrol etme ihtiyacından bahsederken aynı güdülerin baskılanmasının da memnuniyetsizlikleri doğurduğu konusunda açıkça uyarıda bulunur. Kültür endüstrisinin potansiyel kimliklerimizi emsalsiz faydalılık gözeterek planladığı ve farklılığın kaybının keskinleştiği bu evrede etkinin üretim ve tüketim seyri içinde öznelliğin tükenişi yaygınlaşmıştır. Sonuç olarak şimdi bizden istenen gerçek kurban etme, deneyimin kendisinin doğrudan metalaştırılmasıdır. Olsa olsa bu araçsallaştırılma, öznelerin iletişimde bulunmadığı aksine sistemlerin özneler üzerinden iletişim içinde olduğu anlamına gelir. Aynı şekilde hoşgörülü toplum Bataille’in, bir cesedi hesaplanabilir alana geri sürekleme sürecindeki hesapsız bir taşkınlık olarak gördüğünü evcilleştirmeye ve sömürmeye çalışır.

Bu dinamikler Cleon’un çalışmalarının özünü oluşturan; bakanın, eserin ve sergilendiği -bir galeride ya da bir sokak duvarında olabilir- ortamın arasında yakınlaşan yapım halindeki anlam düşüncesinde devinir. En azından ben böyle görüyorum. Bizi temsili tahribata yönlendirip ve kendilerine bulaştıran resimler sahte ahlaka götürür ve böylece kendimize yeniden yön vermek zorunda bırakır. Bu, doyurmak, baskılamak ve kontrol etmek için kullanılan gizli kültürel mekanizmalar, kültürel bir fakirleştirilme imtiyazına eşlik eden kentsel dönüşüm ve toplanma mitleri, etnik tüketicilerin oluşturduğu bir cemaatte öz-kutlamaya katılım satan, her birimizin kendi rolümüze sarıldığımızın kesinkes farkında olmamızı sağlayan mitler, kalıcı olarak ulaşılamayacak kalan anlam rahatlığının içine atar. Bu sahteliğin derecesini anlamak için yalnızca biraz daha derine, şu ana kadar gerçekleşmiş en uzlaşmacı ve sömürücü kültürel imparatorlukların varsayılan iyi huylu faydalarını ufak ufak biçtiğimiz bu sahteliğe bakmamız gerekir.

Çeviri: Suzan Sarı

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl