Romantizmin fikir babası Jean-Jacques Rousseau’dur. Rousseau’nun eserleri ve özellikle İtiraflar’ı bir entelektüel hareket olarak bütün Avrupa’ya yayılacaktır. Modernizm’le birlikte ortaya çıkan İtirafçı şiir geleneği de ‘Rousseau Romantizmi’nden doğmuştur.

Devrimci bir estetik hareket olan Romantizm devrimler çağında doğdu. Amerikan Devrimi (1776), Fransız Devrimi (1789) ve Sanayi Devrimi (1760-1829) klasik dünyanın değerlerini hızla değiştiren büyük toplumsal dönüşümlere yol açtılar. Romantizm edebiyatta Wordsworth ve Coleridge’in 1798 tarihli Lirik Baladlar adlı kitabı ile başlar. Şiirde klasik söylemin ağır ve abartılı dilinden sıyrılarak yalın bir söyleyişle halkın anlayabileceği dizeler yer alır romantik yapıtlarda. Wordsworth’ün şiirlerinde çocukluk, gençlik, aşk, fantezi ve hayal gücü bolca yer bulur. İnsanın kendine olan inancı ve güveni, entelektüel aşk ve imgelemi birleştiren bir bütün olarak kavranır.

Robert Burns ve William Blake’in de katılmasıyla Romantik şiirin birinci kuşak şairleri tamamlanmış olur. “Çiftçi şair” olarak da bilinen İskoç şair Burns aynı zamanda halk hikâyelerini işleyen bir şarkı sözü yazarıdır. İskoç lehçesiyle halk dilinde yazdığı şiirler onu İskoçya’nın ulusal şairi yapmıştır. 1786’da yayımladığı ilk şiir kitabı Poems, Chiefly in the Scottish Dialect [Çoğunlukla İskoç Lehçesinde Şiirler] başlığını taşımaktadır. George Thomson tarafından derlenen İnsan Sesi İçin Özgün İskoç Havalarından Seçmeler [A Select Collection of Oroginal Scottish Airs for the Voice] ise 1793-1818 tarihlerini taşımaktadır. Burns uzmanı Donald Low’a göre bu kitap, William Blake’in Masumiyet ve Deneyim Şarkıları [Songs of Innocene and Experience (1794)] adlı yapıtı ile aynı kırattadır.1 Genç bir şair olarak Jamaika’ya kaçma hayalleri kuran Burns otuz yedi yaşında ölür. Cenaze töreninin olduğu gün son oğlu doğar.

Burns’den Steinbeck’e “Fareler ve İnsanlar”

Bütün mevsimlerin şairi’ Burns de tıpkı William Blake gibi sanayileşmeye karşıdır. Doğa yaşamını anlatan bir köy şairi olarak görülür. Antik ve Klasik edebiyatın Tanrılarla ve mitolojilerle birlikte Gılgamış gibi insanın ölümsüzlüğünü işleyen büyük konuları ile karşılaştırıldığında Burns’ün şiirleri sıradan köy hayatını anlatan lirik parçalar olarak karşımıza çıkar. “Fareler ve İnsanlar” adlı şiirinde sabanla farkında olmadan yuvasını dağıttığı bir fareye seslenir.

Bu şiir daha sonra Amerikalı yazar John Steinbeck’in bir romanına ad olacaktır. Bir kelebeğin kaderi ile insanın kaderi arasında fark görmeyen Darwinci Natüralizm’in aksine, Burns’ün bu şiirinde Romantizm bir farenin kaderi ile insanın kaderi arasındaki farkı mutluluk temelinde ortaya koyar. İnsan öngöremediği gelecekten korkmaktadır. Bu da onu mutsuz kılmaktadır. Oysa farenin gelecek kaygısı yoktur. İnsana göre daha kaygısız ve mutlu bir yaşam sürmektedir. İnsanın aklı kendisini genellikle mutsuz eder.

FARELER VE İNSANLAR

Bir farenin yuvasını sabanla dağıtmam üzerine, Kasım 1785.

Minik, kurnaz, sinik, ürkek yaratık
Küçük yüreğinde ah bu ne korku!
Kaçmana gerek yok o kadar çabuk,
Tıkırtı sesiyle!
Seni kovalamaya niyetim yok
Öldüren saban demiriyle!

Gerçekten üzgünüm bozmasından İnsan’ın
Egemenliğiyle toplumsal birliğini Doğa’nın
Ki kanıtlıyor bu kötü kanaati
Bana karşı ürkek bakışın,
Benim dünyevi ve fani, yalnız ve münzevi
Fakir arkadaşım!

Şüphesiz ki, zavallı hayvancık, bazen aşırırsın
Ne olmuş yani? Sen de yaşamalısın!
Yirmi dört saat kulağın kirişte olsun
Alacağın bir lokma
Geriye kalan yeter bana, Tanrı’nın lütfusun,
Gözüm yok rızkında!

Yıkıldı gitti küçücük yuvan da!
Savruluyor tozdan duvarları rüzgârda!
Ve hiçbir şey yok şimdi yenisini yapmaya
Kuru yapraklar ıssız
Soğuk Aralık rüzgârı esecek yakında
Sert ve amansız!

İşte bak toprak çorak ve kurak
Ve yorgun Kış hızla yaklaşacak
Fırtınanın altında, evinde sımsıcak
Sanıyordun barınacağını,
Yıkılana kadar! Acımasız orak
Ezip geçti yuvanı.

Şu küçük yaprak ve anız yığınını
Nice yorucu kemirmelerle yaptın!
Zahmetine karşın şimdi açıkta kaldın
Evsiz barksız,
Altında Kış’ın sulusepken karlarının
Kırağı, ayaz, buz!

Fakat farecik yalnız sanma kendini,
Kader bağlar bazen herkesin basiretini
En iyi planları farelerin ve insanların
Sıkça ters gider,
Gölgeler karanlıkla mutluluk vaadini
Acı ve keder!

Benim yanımda sen şanslı sayılırsın!
Sadece bugünün sıkıntısını yaşarsın
Eyvah! Sonunda geçmişe bakışımın
Hiç umut yok!
Ve göremesem de duyarım yarının
Korkusunu çok!

ROBERT BURNS (Çeviri: 2016, Volkan Hacıoğlu)

Romantik-Gotik İlişkisi

İkinci kuşak romantik şairler arasında Lord Byron, Percy Bysshe Shelley ve John Keats yer almaktadır. Dünya şiirinin en iyi örneklerini veren birinci ve ikinci kuşak romantik şairlerin etkileri modern şiire kadar sürmüştür. Lord Byron, Percy Bysshe Shelley ve eşi Marry Shelley Romantik hareketin Gotik öğelerle buluştuğu yapıtlara da imza atmışlardır. Byron’un yazlık evinde bir araya gelen üçlü birbirlerine hayalet hikâyeleri anlatmaya başlarlar. Önceleri bir oyun gibi başlayan bu anlatılar daha sonra Marry Shelley’nin Frankenstein, ya da Modern Prometheus adlı romanının temelini oluşturacaktır. Edebiyatta Gotik-Romantik ilişkisi her zaman var olmuştur.

William Beckford’un Vathek adlı romanı “korku edebiyatı”nın erken örneklerinden biri olarak değerlendirilmektedir. “Edebiyat tarihçileri 18. Yüzyılın ikinci yarısında yazılmış sekiz on romanı Gotik Roman adını verdikleri bir akım içine oturtmuşlardır. Doğrusu bu romanları belirli bir akımın ürünleri gibi görmek kolay değildir. Paylaştıkları belirgin özellikleri yoktur, temsilcileri birbirinden kopuktur. […] Bu romanlar, Akıl Çağı ya da Aydınlanma Çağı diye tanıdığımız 18. yüzyılda, ama o zamanın Akıl diye tanınan tarzının dışında yazıldıkları için, yani farklı biçimlerde de olsa, dışına taştıkları ‘karşıt’ları dolayısıyla böyle bir küme içinde sınıflandırılmışlardır.”2

Romantizm’de Gotik öğelere sıklıkla rastlanmaktadır. Byron’un “Gâvur” adlı uzun epik şiirinde de Gotik ve Romantik öğeler iç içe geçmiştir. Otuz altı yaşında, Lautréamont’un deyimiyle “Misolongi surları önünde arpı kırılan,” Byron’un lirik şiiri Romantizmin temel özeliklerini taşımaktadır. Byron, 22 Ocak 1824 tarihli ve “Bugün Otuz Altıncı Yaşımı Dolduruyorum” başlıklı şiirini yazdıktan üç ay sonra yaşama veda edecektir.

BUGÜN OTUZ ALTINCI YAŞIMI DOLDURUYORUM

22 Ocak 1824, Missolonghi

Artık bu kalp gönülden gönüle dolaşmamalı,

Çünkü fethettiği kalpler çoktan duruldu:

Ve olmasa da kimse bana sevdalı,

Kalbim hâlâ sevgiyle dolu!

Sararan yapraklarla soldu günlerim;

Aşkı’ın çiçekleri ve meyveleri çürüdü gitti;

Kurtlar, kötülükler ve kederlerim,

Canıma tak etti!

Göğsümde yanan avcı ateşi

Volkanik adalar benzeri yalnızdır;

Tutuşmaz yangınından bir meşale güneşi—

Bu alevler bir cenaze alayıdır!

Umutlar, korkular, ilgi dolu kıskançlıklar,

Acının övgülerle göklere çıkarılan yanları

Ve aşkın gücü, versem almazlar,

Ben takarım prangaları.

Ama böyle olmamalı—yeri burası değil—

Ruhum bu düşüncelerle sarsılmamalı,

Ne kahramanın tabutunu süslemeli şan şeref şimdi,

Ne de yaralı alnını sarmalı.

Kılıç, bayrak ve meydan

Şan şeref ve Yunanistan, bakın etrafımda!

Spartalı, kalkanının üstünde doğan,

Daha özgür değildi burada.

Uyan! (Yunanistan değil—o uyanık!)

Uyan, ruhum! Düşün kimlerle birlikte

Akmakta doğduğu göle can suyun ılık,

Ve sonra eve dönmekte!

Tekrar canlanan şu tutkuları bastırarak ez

Para etmez erkeklik!—senin için

Gülse de asılsa da fark etmez

Yüzü güzelliğin.

Pişmanlık duyuyorsan gençliğinden, neden yaşadın?

Burası onurlu ölümün ülkesidir:—

Hadi çık ortasına meydanın

Aldığın son nefesindir!

Ara da bul—çok aranır ama az bulunur—

Bir asker mezarı, senin için en iyisi;

Sonra etrafına bak, mevzi al ve dur,

İşte istirahatın ebedisi.

LORD BYRON (Çeviri: 2008, Volkan Hacıoğlu)

The Good and Evil Angels 1795-?c. 1805 William Blake, 1757-1827, Presented by W. Graham Robertson 1939

Üç Ayrı “Akıl Çağı”: Rousseau, Paine, Sartre

Romantizmin fikir babası Jean-Jacques Rousseau’dur. Rousseau’nun eserleri ve özellikle İtiraflar’ı bir entelektüel hareket olarak bütün Avrupa’ya yayılacaktır. Modernizm’le birlikte ortaya çıkan İtirafçı şiir geleneği de ‘Rousseau Romantizmi’nden doğmuştur. Rousseau’ya göre aklın da romantik bir tarafı vardı. “Hangi durumda olursak olalım, bizi sürekli mutsuz eden, kendini beğenmişliktir. O susup da aklımız konuştuğunda, kaçınmamız mümkün olmayan tüm mutsuzlukların tesellisini buluruz,”3 diyordu Yalnız Gezerin Düşleri adlı özyaşamöyküsel yapıtında. Bu sözlerinde Akıl Çağı’nın doğaya hükmeden ‘kendini beğenmiş’ insan tipinin eleştirisi vardı. Yalnız Gezerin Düşleri, başlı başına romantik bir düzyazı şiir olarak da okunabilir. Bu kitapta Rousseau, İtiraflar’ına da sık sık göndermelerde bulunur: “Ve gün gelir de bir gün herhangi biri İtiraflar’ımı tarafsız bir gözle okuyabilirse, onların itiraf edilmelerinin, söylenmeleri daha az utanç verici olan ve yapmadığım için söylemediğim daha büyük kötülüklerden daha aşağılayıcı ve daha üzüntü verici olduklarını hissedecektir.”4

Rönesans’ın ardından gelen ve Aydınlanma Çağı’nın habercisi olan Akıl Çağı’nda insanı kendi aklına hapseden Rasyonalite hayal gücünün yardımıyla İrrasyonalite’ye dönüşerek bir çıkış yolu bulur. 1794 tarihli Akıl Çağı adlı kitabında “Benim kilisem kendi aklımdır,” diyen Thomas Paine Ortaçağın mistisizmine ve dogmalarına karşı çıkıyordu: “Ahlaki ilke evrenseldir.”5

Modern zamanlara gelindiğinde, Jean-Paul Sartre’ın Özgürlüğün Yolları üçlemesinin ilk kitabının adı da Akıl Çağı’dır. Sartre’ın “Akıl Çağı,” hayatın anlamını varoluşsal bir düzlemde sorgulamaktadır. İkinci Dünya Savaşı öncesinde, Modernizm’in ve Kapitalizm’in geç evresinde bir aşk hikâyesi konu edilmektedir. Şairlerin ve yazarların kişisel farkındalıklarını dramatize ettikleri Romantizm, Sartre’da yerini entelektüel bir farkındalıkla varoluşçuluğa bırakacaktır.

Aydınlanma’nın Diyalektiği ya da İlerlemenin Laneti

Alman filozof Emmanuel Kant, Aydınlanma kavramını “İnsan, bilmeye cesaret ederek rüştünü ispatlar,” sözleriyle özetliyordu. Kant’a göre Aydınlanma, insanın kendinden kaynaklanan reşit olmama durumundan kendini kurtarmasıydı. Reşit olmama durumunu ise başkasının yönlendirmesi olmaksızın kendi aklını kullanamamaya bağlıyordu. Bu reşit olmama durumu, bir anlayış kıtlığından değil de, bir başkasının yardımı olmaksızın kendi aklını kullanamama iradesizliğinden doğduğunda kişinin kendisinden kaynaklanmaktaydı.

Hümanizmi Akıl’la özdeşleştiren bu anlayış sonunda kendi dogmalarını yarattı. Akıl, Rasyonalite ve Aydınlanma yeni Tanrılar oldu. Adorno ve Horkheimer sonraları bu gerilemeye ‘Aydınlanma’nın Diyalektiği’ adını verecekler, tarihsel ve toplumsal dinamikleri diyalektik bağlamda inceledikleri aynı adlı bir de kitap yayımlayacaklardır.

İnsanı ve doğayı salt bir makineye indirgeyen Akıl Çağı aynı zamanda Bilimsel Devrimler çağıydı. Pozitif bilimlerde birbiri ardına yeni keşifler yapılırken beşeri bilimlerde de yeni bilim dalları kuruluyordu. Sanayi toplumunun endüstriyel atmosferinin karabasanı altında boğulan insanın duygusal ve tinsel dünyası yok sayılıyordu. Sosyolojinin kurucusu Auguste Comte toplumu pozitif fizik yasalarına göre inceliyordu. Radikal bir şekilde, sosyolojiyi “socialatary” adını verdiği bir dine dönüştüren Comte kendini sosyolojinin tanrısı olarak ilan etmiş ve sonunda akıl sağlığı bozulmuştur.

Daha genç bir bilim olmakla birlikte, pozitif bilim olma iddiasında olan iktisat da insanı matematik kurallarına göre faydasını maksimize eden bir rasyonalite sınırları içerisinde kavramsallaştırırken toplumu da mekanik bir model olarak ele almıştır. Bentham’ın faydacı bir zihniyetle bir fabrika olarak tasarladığı Panoptikon aslında ‘sistemin gardiyanları’ tarafından sürekli gözetlenen bir hapishaneden başka bir şey değildir. Francis Goya’nın 1797 tarihli tablosuna verdiği ad gibi, “Aklın uykusu canavarlar yaratmaya” başlamıştı.

Son Romantik ve Modern Zamanlar’ın Prometheus’u

On dokuzuncu yüzyılın sonu görecek kendi şairini,” diyen Lautréamont da nihayetinde bir Romantik’di. Arthur Rimbaud on yedi yaşında evden kaçtığında yine bir Romantik’di. Rimbaud’nun “Roman” adlı şiiri Romantizmin etkisini taşır. Baudelaire’in Kötülük Çiçekleri Gotik-Romantik çizgide Modernizm’le buluşur. “Hortlak” adlı şiirinde Gotik öğe ağır basarken, “Balkon” şiirinde Romantik öğe doruğa çıkar. Romantizm ve Realizm arasındaki eksende yer alan Emily Dickenson da Romantik yanı ağır basan şiirler yazmıştı. Çimen Yaprakları’nın şairi Walt Whitman da son Romantikler arasında yer alıyordu. İlerlemenin laneti, lanetli şairler kuşağı üzerinde büyük etki bıraktı.

Çağımızda Modernist şiirin ve edebiyatın birçok öğesinde Romantizm’in özelliklerine rastlanmaktadır. Romantizm kılık değiştirmiş bir şekilde Modern Zamanlar’ın şarkılarına, şiirlerine, romanlarına ve hikâyelerine dağılmıştır. Modernizm’de ortaya çıkan birçok akımın kökenleri Romantizm’e kadar uzanır. Akıl Çağı, Antik Yunan söylemine göre Apollon’cu bir anlayışı temsil ediyorsa, Romantik Çağ’ın da Dionysos’cu bir anlayışı temsil ettiği söylenebilir. Romantizm her çağda tekrar keşfedilmeyi bekleyen bir hazine gibi, Prometheus’un zincirlerini kıran şairlerin mirası olarak yerli yerinde durmaktadır.

KAYNAKLAR

Beckford, William. Vathek, Çev.: Seçil Kıvrak, İstanbul: İletişim Yayınları, 1. Baskı, 2012.

Low, Donald A. Robert Burns, Scottish Academic Press, 1986.

Rousseau, Jean-Jacques. Yalnız Gezerin Düşleri, Çeviri: Hasan Fehmi Nemli, Ankara: Ayraç Yayınevi, 2002.

Paine, Thomas. Akıl Çağı, Çeviri: Ali İhsan Dalgıç, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2014.

Bkz. Donald A. Low, Robert Burns, Scottish Academic Press, 1986.

William Beckford, Vathek, Çev.: Seçil Kıvrak, İstanbul: İletişim Yayınları, 1. Baskı, 2012, s. 5.

Jean-Jacques Rousseau, Yalnız Gezerin Düşleri, Çeviri: Hasan Fehmi Nemli, Ankara: Ayraç Yayınevi, 2002, s. 58.

A.e., s. 105.

Thomas Paine, Akıl Çağı, Çeviri: Ali İhsan Dalgıç, İstanbul: İŞ Bankası Kültür Yayınları, 2014, s. 61.

TEILEN
Önceki İçerikJoseph Beuys ya da Proleterlerin Sonuncusu
Sonraki İçerikHOLLYWOOD ve VİETNAM : Sam Amca’nın Aşil Topuğu
6 Eylül 1977’de İstanbul’da doğdu. İ.Ü. İktisat Fakültesi, İngilizce İktisat Bölümü’nü bitirdi (2000). Aynı bölümde yüksek lisans yaptı. 2006’da New York Eyalet Üniversitesi, Sanatlar ve Bilimler Koleji, Ekonomi Bölümü’nde burslu olarak doktora programına başladı. 2010'da “iktisat doktoru” unvanını aldı. İ.Ü. İktisat Fakültesi, İngilizce İktisat Bölümü, İktisat Politikası Anabilim Dalı'nda Öğretim Üyesi olarak çalışmaktadır. Şiirleri, şiir ve şairler üzerine yazıları ve çevirileri 1997 yılından bu yana çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlandı. Nâzım Hikmet Akademisi’nde estetik dersleri verdi. Ralph Waldo Emerson, Percy Bysshe Shelley, Leigh Hunt, Lord Byron, Lord Alfred Tennyson, Ben Jonson, Thomas Chatterton, Ralph Hodgson, Dante Gabriel Rossetti gibi dünya şairlerinin şiirlerini Türkçeye uyarladı. Birçok dergide editörlük yaptı. Rosetta World Literatura adlı uluslararası karşılaştırmalı edebiyat dergisinin ve kültür sanat dergisi Absent’in genel yayın yönetmenidir. Üvercinka dergisinde ‘Genç Üvercinka’ adlı şiir köşesinin editörlüğünü yapmaktadır. 2015’de Fransa’nın Sète kasabasında düzenlenen Akdeniz’in Akdeniz’de Yaşayan Sesleri (Voix Vives de Méditerranée en Méditerranée) adlı uluslararası şiir festivaline konuk oldu. 2017'de İtalya’da, “Verbumlandi Art” festivali kapsamında beşincisi düzenlenen Galateo Kenti Ulusal ve Uluslararası Nesir ve Şiir Yarışması’nda (Premio Nazionale ed Internazionale di Poesia e Prosa Città Del Galateo) ‘Uluslar arası’ kategoride "Time Does Elapse" ("İlerliyor Vakit") adlı İngilizce şiiri ile birincilik ödülüne değer görüldü. Şiirleri birçok yabancı dile çevrildi ve antolojilerde yayımlandı.