Ana Sayfa Litera ELOĞLU BOYUNU ELİFLE ÖLÇER BİZİMKİ KARANLIK OBUZA CUMBURLOP ELİFLEMESİNE

ELOĞLU BOYUNU ELİFLE ÖLÇER BİZİMKİ KARANLIK OBUZA CUMBURLOP ELİFLEMESİNE

ELOĞLU BOYUNU ELİFLE ÖLÇER  BİZİMKİ KARANLIK OBUZA  CUMBURLOP ELİFLEMESİNE

Metin Eloğlu’na

/Döngeri ettiğinde başını
Boyunkıran bir dikkatle bakmaya zorlayan

Elif/

 Nerden aarı geldin gördün köpeği?

 Durduk yere seğrimez ya sağrısı

Ya bir melek tökezledi ya köpek

– Her gizde mola m’olur hıyarağası
Yürü gerisingeri tamamlansın hikmet dairesi

_____

ERKAN KARAKİRAZ’IN YORUMU

Yerel ağızlara, buluş/uydurma/kasıtlı-bozulmuş sözcüklere şiirde yer verirken, kendi adıma, tereddüt yaşıyorum; ancak kullanmadan da edemiyorum. Metin Eloğlu, Salâh Birsel, Ece Ayhan, Can Yücel, Cemal Süreya, Mustafa Irgat vb. şairler, bu türden kullanımları en uç noktalara taşımış olanlar. Hatta o sözcüklerin bazılarını -çok azını tabii- gündelik hayatta (sadece ‘şiir’ yazanlar/yapanlar için geçerli olabilir bu söylediğim) kullanıyoruz.

Mert Can Aksoy, Metin Eloğlu’na ithaf ettiği ‘Eloğlu Boyunu Elifle Ölçer Bizimki Karanlık Obuza Cumburlop Eliflemesine’ başlıklı şiirinde, dili, ‘Eloğluca’dan yararlanarak, şairin diline, söyleyişine öykünerek, onun sözcüklerine, buluşlarına yakın durarak oluşturuyor. İlker Şaguj, 2015 Nisan’ında, Eloğlu’nun şiirlerinde derin bir kazı yaparak ‘Metin Eloğlu Sözlüğü’nü yayımlamıştı. Mert Can Aksoy’un şiirinde de o sözlükte rastlayabileceğimiz bir seda var. Mesela şiirin adındaki ve alıntıdaki Elif, daha çok bir büyükbaş hayvan ismi gibi görünüyor, ‘Kur’an kıraatinde fethanın uzatılmasında bir ölçü birimi olarak (bir elif, iki elif miktarı)’ olarak değil. Dereye (‘obuz’a) atlaması da öyle; bir nevi ‘öküzlemesine’ der gibi. ‘Başını döngeri etmek’teki ‘döngeri’, arkaya doğru başını çevirme hareketi gibi anlaşılıyor. ‘Boyunkıran bir dikkatle bakmak’taki ‘boyunkıran’ da boynunu ağrıyacak derecede zorlayarak dikkatini verip uzun süre, hayran hayran seyretmek ya da çok ilgiyle bir şeyi/ bir kişiyi vs. izlemek olsa gerek.

Mert Can Aksoy’un niyeti, biraz da, bir ‘Eloğlu’ şiirini, üslubun aslından ayırt edilemeyecek derecede ustalıkla, parodik bir motivasyonla yazma/yapma girişimi olarak okunabilir. O Eloğlu sesini/üslubunu yakaladığı aşikar; Eloğlu bile ayırt edemeyebilirdi. Ancak böylesine bir girişimin ne yönde bir yararı olabilir, kestirmek güç. Belki eleştiri olarak değerli addedilebilir. Bir seferlik bir deneme olarak oldukça şık bir hareket. Sonrası beyhude kanımca.

Mert Can’dan EK DERGİ için şiir geldikten sonra Upas’tan yayımladığı ‘Geceye Hû’ (2018), ‘Gerinme’ (2020) ve ‘İshak – Kahkaha Üzerine Bir Deneme’ (2021) isimli PDF formatındaki şiir kitaplarını okuyup inceledim. Güzel bir tanışma oldu. Metinler arasılığı, parodik yapıları, göndermeleri, atıfları, alıntıları önemsiyor. Bu unsurları, metinlerinin altında fokurdayan gizli ironiyi beslemek için kullanıyor. İlk kitabı ‘Geceye Hû’ (Benim de ‘ülgere hu’ isminde bir şiirim var. Güzel tesadüf), sonraki ikisinden çok farklı, orada minimal bir yaklaşım söz konusu. Sonrakiler daha metin odaklı ve deneylere daha meyilli kitaplar.

Neyse… Metin Eloğlu, Güney dergisinin Nisan 1972 tarihli 55. sayısında yayımlanan ‘Soyut Ekmek’ başlıklı yazısında (‘İçli Dışlı’ içerisinde, YKY, Ocak 2010, sayfa 182) şöyle diyor:

Sanatçının öz görevi, işlevi düpedüz Eleştiri’dir. Doğayı eleştirir, kendini, toplumu, yaşam düzeninde kurguyu, gelenekleri, sanat ortamını, çağsal gidişatın aykırılıklarını, gündeş olayları ve de -en önemlisi- Eleştirmenleri! Bir görev, ödev değildir bunlar; uğraşının içeriğindeki köken, doğal oluşum.’

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl