Ana Sayfa Litera “Ev İşlerinde Kadına Yardım” Yanlıştır

“Ev İşlerinde Kadına Yardım” Yanlıştır

“Ev İşlerinde Kadına Yardım” Yanlıştır

Ev işlerinde erkeğin kadına yardımcı olması gerektiği, sıkça dile getirilen bir görüş. Birçok erkeğin, ev işi yaparken görülmeyi aşağılayıcı bir durum gibi hissettiği göz önüne alınınca, bu görüş, olumlu bir yaklaşım gibi düşünülebilir.

Oysa “yardım etmek” sözü, “ev işi görevlerinin” gerçekte kadına ait olduğu görüşüne dayanıyor. Erkeğe, zorunlu olmadığı bir alanda iyilik yapmayı, lütufta bulunmayı önermek gibi bir yaklaşım bu. Yani erkekten istenen, alçak gönüllülük yapması.

Açıktır ki, “alçak gönüllülük yapmak” için yüksekte olmak gerekir. Bir müdür işçisine alçak gönüllü davranabilir, ama tersi olamaz. Bu nedenle alçak gönüllü davranmak birçok kişiye haz verir. (Gerçekten alçak gönüllü olmak başka bir şey.)

Ne var ki, bir lütuf barındıran ilişkiler sağlıklı olamaz. Akrabalıktan iş ilişkisine, aşktan komşuluğa, yayıncılıktan arkadaşlığa çok yaygın biçimde sağlıksız ilişkiler içinde yaşıyor olmak bu gerçeği bulanıklaştırıyor olabilir, ama “lütfetmek” ile “sağlıklı ilişki” arasındaki çelişki, hayatın önemli bir gerçeği.

Bazı ilişkilerde lütufta bulunan konumda olmak faydalı kabul edilebilir mi? Örneğin, patron için bu tercih edilir bir şey midir? “Sana ekmek paranı veriyorum; iş seçmeden, zam istemeden çalış!”

İşin içinde maddi paylaşım mücadelesi olduğu durumlarda bile, bir tarafın lütufta bulunmasıyla sistemin sağlıklı işleyeceği, tartışmalı bir düşüncedir. Yani böyle bir ilişki, sistemin sahibi olan “lütfeden özne” açısından da tehlike yaratabilir.

Sevgi-aşk meselesinde, ilişkinin bir tarafın lütfuyla yürüyemeyecek olması, daha doğrusu böyle bir ilişkide sevgi olamayacağı, pek tartışma gerektirmiyor olsa gerek. Çünkü duygusal ilişkiler, karşınızdakine verdiğiniz değer sayesinde anlamlanıyor. Sevdiğiniz bağımsız bir özne olduğu ölçüde, onun sizinle ilgili duyguları sizi yüceltecektir. Ancak özgür bir insanın sizi tercih etmesi söz konusu olabilir.

Rekabet kültüründen hastalık kapmış bir şekilde “sahip olma” derdine düştüğünüz oranda, (eski) sevgiliniz nesneleşmeye, değersizleşmeye başlayacaktır. Bu da, “tercih hakkı bulunmayan” bir kişinin “tercihi” olarak değerinizin azalmasına, duygusal açıdan zayıflamanıza neden olacaktır.

***

Ne var ki, eşit ve özgür ilişkiler geliştirmek sadece duygusal veya düşünsel bir mesele değil. Üretim ve paylaşım süreçleriyle doğrudan ilişkili bir konu bu.

Zaten evde ve sosyal hayatta kadınların eşitlik talepleri, iş hayatında eşit haklar istemeye başladıkları için somutlaştı.

Bilindiği gibi, sanayileşme, feodal ilişkilerin çözülmesine ve bireyselleşmeye neden oldu. 19. yy.dan itibaren ise, bazı bölgelerde işçi açığı ortaya çıkmaya başladı. Böylece kadınlar da evlerden çıkmaya, şehirlerde çalışmaya başladılar.

Ama aynı işi de yapsa, aynı vasıfta da olsa, kadına erkekle aynı haklar hiçbir zaman verilmek istenmedi.

Kadınlar haklarını aradılar. Örneğin 1857 yılında, Amerika’da 40 bin dokuma işçisi kadın grev yaptı. Ve polisin saldırısıyla çıkan olaylar sonucunda, 129 kadın hayatını kaybetti. (Bizim medya olsa bu saldırıya “polis müdahalesi” derdi.)

Dünyada ilk kez 1910’da, Türkiye’de ise 1921’de bu olayın anma törenleri düzenlendi. 8 Mart 1857’de yaşananlar, bazı kesintilere ve engellemelere rağmen tüm dünyada yaygınlaşarak, etkisi artarak anılıyor.

Bir yandan magazinselleşmeye ve popüler kültüre dahil olmaya devam etse de, bir yandan da 8 Mart bilinci önlenemez şekilde büyüyor: Erkekten lütuf beklemeyen, hakkını arayan, mücadele eden, özgürleşen kadın…

***

Erkeklerin bu yoldaki desteği, hiçbir zaman “kadına yardımcı olmak” anlamına gelmiyor. Çünkü açıktır ki, kadının sosyal hayatta eşit koşullarda yer alması dünyayı güzelleştirecek. Özgür bir dünyada yaşamak isteyen erkekler, kadınlar olmadan bu yolda ilerleyemeyecekler.

Kuşkusuz, ancak kadınlar hayata katıldığı oranda hayat normalleşecek. Karma okulların erkek öğrencileri nasıl erkek okullarındaki öğrencilerden daha özenli, daha insani ise… Kadınların da çalıştığı işyerleri nasıl sadece erkeklerin çalıştığı atölyelerden daha düzenli, daha sakinse… Sosyal ilişkiler de ancak kadınların katılımıyla güzelleşecek, anlamlanacak.

Ebette, evde kimin daha çok iş yaptığı, dışarıda kimin daha çok çalıştığı gibi çetele tutma mantığını aşan bir perspektif geliştirmek gerekiyor. Asıl mesele, eşit değerde iki insanın, aralarındaki küçük hesapları aşarak birlikte yaşaması, değil mi?

Erkeğin kadına lütufta bulunacağı koşullar kayboldukça, “ev işlerinde yardımcı olmak” yaklaşımı da kaybolacaktır.

zaferxkose@gmail.com

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl