Ana Sayfa Kritik Fallus’un Yitimi, Makinenin Talebi ve Psikoz

Fallus’un Yitimi, Makinenin Talebi ve Psikoz

Fallus’un Yitimi, Makinenin Talebi ve Psikoz

Klasik felsefedeki insanın yüce tabiatı karşısına yerleştirilen insanın hayvan tabiatı, başka bir deyişle insan-hayvan ikiliği kuramsal alanda çoktan geçerliliğini yitirmiş bir çatışmadır fakat belki de bunu insan ve makina arasındaki çatışma üzerinden yeniden tanımlamak gerekiyor. “Fallus’un Anlamı” metninde Lacan, Fallus’u, her şeyi bir arada tutan gösterge olarak tanımlıyor [le père est « dans l’anneau qui fait tenir le tout ensemble »]. Yani Sembolik Düzen’in Gerçek üzerindeki hakimiyeti ya da Gerçek’in alanına ait olan deneyimleri Sembolik Düzen’e ne kadar aktarabiliyoruz ediminin kapasitesi diyebiliriz. Biraz daha sadeleştirirsek, dil yetisinin, Gerçek’i sembolik sisteme dahil edebilme kudreti. Öyleyse Fallus dilsel göstergelerin bütünlüğü içinde etik yasayı da oluşturan sembolik bir baba figürü olarak tanınır ve özneleşme sürecinin önemli bir parçasını meydana getirir. Birçok açıdan felsefedeki “Yüce”ye [sublime] tekabül eden bir kavram olarak da düşünebiliriz bunu. Öte yandan, insanın üzerinde bir de makinenin tahakkümü söz konusu: Sembolik anlamdan mahrum bir zorlama takıntısı’yla [repetition compulsion] beliren semptomlar aracılığıyla semboliğin alanını istila eden bir Talep! Tüm bu kaotik yüzergezer gösterenlerin hepsi de aslında tek bir şeyi gösteriyorlar: Efendinin talebi uyarınca kölenin aynı “git-gel” hareketini sonsuza dek anlamsızca mekanik bir şekilde yinelemesi gerekliliği, i.e. anlamın feshi (Kapitalizmin birey üzerindeki makineleştirici talebine ne kadar da benziyor).

İşte o eski insan-hayvan çatışması esasında şu ikisi arasında kurulmalı: Fallus’un, anlamı mümkün kılan sembolizasyon kudreti ve Superego’nun anlamsız bir şekilde aynı mekanik hareketlerin devamını talep eden sado-mazoşist baskısı. Klasik felsefe terimcesiyle insanın yüce tarafı çözüldüğünde insan beş duyudan ibaret bir hayvandır artık, bunu Husserl terimcesiyle, yönelimsel yorum gücünün sahibi Transandantal Özne ve mekân içindeki anlık duyulardan ibaret Anlık-Aracısız Bilinç [conscience immédiat] karşıtlığı olarak da görebiliriz. Lacancı terimcedeyse, Fallus’un zayıflaması sembolizasyon gücünün zayıflaması demektir ki bu da gerçekliğin tanınması noktasında sapmalara yol açar. Mesela Freud’da baba figürünün reddi psikozla sonuçlanır. Freud’da psikozun (gerçeklik algısının yitiminin) temel sebebi babanın otoritesinin reddi sonucu gelişen iktidarsızlıktır, dil yetisinin dürtüyü ifade edebilmedeki kifayetsizliği gerçeklik algısında sapmalara yol açar. (Başka bir deyişle, Foucault çok haklı ama tersinden ifade etmiş, her yerde olan iktidar değil, iktidarsızlıktır).

Elbette bahsi geçen baba figürünün ya da Fallus’un biyolojik anlamda erkek cinsiyetine ait bir bireyi ya da bir organı nitelemediğini unutmamak gerek. Lacancı terimcede Fallus, biyolojizmden bağımsız bir sembolik alan içinde kavranır ve tümel düzeyde tarihsel-kültürel söylemleri tikel düzeydeyse hususi olarak dil yetisini ifade eder. Bu edimi üstün bir şekilde icra eden bir kimsenin belli bir sosyal bağlam içinde fallus işlevi kazandığından bahsetmek mümkün olabilse de orada bile biyolojik plandan bağımsız bir deiktik işlevindedir, yani edimi yerine getirebilen her kimse fallus odur.

Bu konuştuklarımızı, Chemical Brothers’ın Believe adlı parçasının video klipinde somut olarak gözlemlemek mümkündür. Anlatı, karakterin sokakta bir mağaza vitrinine bakarken televizyonda jimnastik yapan kadınları seyretmesiyle açılır. Bu sahneyi sıradan bir cinsel istek göstergesi olarak yorumlamak yanıltıcı olacaktır, nitekim anlatının devamında karakterin ağır bir psikoz yaşadığını görürüz. Karakter tüm işi makinelerin yaptığı bir fabrikada çalışmaktadır. Çeşitli tuşlara basarak bu makineleri kontrol ederken gösterilir. Makineler sürekli aynı hareketleri yinelemekte, elektronik müziğin kalp atışlarını taklit eden ritmik yapısı ve dijital sesler de bu mekanik etkiyi yoğunlaştırmaktadır. Psikozun açık seçik kendini ortaya koyuşu karakter banyodayken tuvalet camını kırarak zorla içeri giren bir makine tarafından gerçekleştirilir. Makinenin, “zorla” karakterin en mahrem alanına, bizzat gerçeklik algısının içine kendini dahil etmesi, Lacancı terimceyle, Gerçek’teki ifade edilemeden kalmış “fazla”nın [surplus], Sembolik Düzen’e yönelik istilasıdır. Bu noktada, Superego tarafından karaktere yöneltilmiş makineleşme talebi, Fallus’un merkezi gösterge olarak otoritesinin zayıflığının doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla, başlangıçtaki açılış sahnesini şehvet göstergesi olarak okumak yerine Baba’nın etik yasasının bilinçli ya da bilinçsiz reddi olarak okumak daha doğru olacaktır. Sembolik otoritenin reddi, dil yetisinin karakterin ikilemlerini ifade edebilmekteki kifayetsizliği ya da Fallus’un iktidarsızlığı, kendini cinsel açlık görünümünde ortaya koyar ve psikoz oluşumu için gerekli olan kaygan zemini hazırlar.

Özetlersek, psikozun sebebi haz talebi değil, makineleşme talebidir. Fallus’un yitimi sonucu, Lacancı terimceyle “Sembolizasyon” artık gerçekleşemediği için anlamdan mahrum kalma hali olarak okunabilecek nihilist bir bağlama verilen tepki içeriksiz bir biçim aracılığıyla “ritüel”i yerine getirmek zorunluluğu olan makineleşme talebidir ki bu da karakterin gerçeklik algısını yerle bir eden psikotik bir baskıyı beraberinde getirmektedir. Bu durumu bireysel bir psişe analizi olarak değil de tümel düzeyde kültürel söylemin analizi olarak okuduğumuzda karşılaştığımız tablo oldukça ürkütücüdür ki izlediğimiz video klipte endüstriyel bir tematik oldukça yoğun kullanılmış olduğu için ister istemez bu yönde bir izlenim geliştiriyoruz. Dolayısıyla, çağımızın vahametini kavrayabilmek için tikel dertlerimizi bir kenara bırakıp her şeyden önce kültürel bir baba figürü olarak tümel düzeyde Fallus’un yitiminin ne anlama geldiğini kavramak zorundayız.

Bahsi geçen video şuradan izlenebilir: https://www.youtube.com/watch?v=7f2wg1pqQDs

 

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl