Ana Sayfa Kritik Francis Fukuyama: Sosyalizm geri gelmeli!

Francis Fukuyama: Sosyalizm geri gelmeli!

Francis Fukuyama: Sosyalizm geri gelmeli!

Tarihin Sonu yazarıyla Karl Marx’ın hangi konuda haklı çıktığını, liberal demokrasinin hasımlarını ve ABD-Çin savaşından neden korktuğunu konuştuk.

Tarih, Fukuyama’dan intikam alıyor. Soğuk savaş sonrasının liberal coşkusu 1992’de zirvedeyken Amerikalı siyaset kuramcısı Tarihin Sonu ve Son İnsan’da şöyle yazmıştı: “Şahit olduğumuz şey… insanlığın ideolojik evriminin son noktası ve insan yönetiminin nihai biçimi olan Batılı liberal demokrasinin evrenselleşmesi olabilir.”

Yirmi altı yıl sonra, ABD’den Rusya’ya, Türkiye’den Polonya’ya, Macaristan’dan İtalya’ya, Uluslararası İlliberallik yükselişe geçiyor. Fukuyama’nın yeni kitabı Kimlik: Haysiyet Talebi ve Hınç Siyaseti (dokuzuncu kitabı) bu güçlerle cebelleşiyor. Fakat Londra’daki ofisimizde 65 yaşındaki Stanfordlu akademisyenle buluştuğumda, düşüncesindeki sürekliliği vurgulamakta itinalıydı. “O zamanlar [1992] barış ve refah sağlamasına rağmen modern demokrasinin sorunlarından birinin insanların bunlardan daha fazlasını istemeleri olduğunu söylemiştim… liberal demokrasiler iyi bir yaşamın ne olması gerektiğini tanımlamakla hiç uğraşmaz, bu yabancılaşmış hisseden, amaçsız bireylere bırakılmıştır, bu yüzden kimlik grupları onlara bir çeşit toplumsallık hissi verir.”

Kendini eleştirenler hakkında Fukuyama “muhtemelen kitabın [Tarihin Sonu] esas sonunu, demokrasiye yönelik potansiyel tehlikeler hakkındaki Son İnsan kısmını okumadılar,” dedi.

Yoshihiro Francis Fukuyama 1952’de Chicago’da (şu an eşiyle California’da yaşıyor) Japon asıllı Amerikalı bir babanın (Fukuyama’nın büyükbabası 1905 yılında Rus-Japon savaşı sırasında ABD’ye göç etti) ve Japon bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Ana dilini hiç öğrenmemiş ve kendini basitçe Amerikalı olarak tarif ediyor: “Büyüdüğüm dönemde etnik olmak moda değildi.”

Amerikan Aklının Kapanışı’nın yazarı Allan Bloom’un öğrencisi olarak Cornell Üniversitesi’nde siyaset felsefesi eğitimi alan Fukuyama, başlangıçta neo-muhafazakâr hareketle özdeşleşmişti: Reagan-Bush döneminde hükümet yetkilisiyken akıl hocası Paul Wolfowitz idi. Fakat Fukuyama, 2003’ün sonlarına doğru, şu anda finansal deregülasyonun ve euro’nun anlamsız yaratımıyla beraber belirleyici bir hata olarak gördüğü Irak savaşı için verdiği desteği geri çekti. “Hepsi elitlerce yürütülen bu politikaların çok feci oldukları ortaya çıktı, sıradan insanların üzülmesinin bir nedeni var.”

Tarihin Sonu insanlığın nihai ideolojik aşamasını komünizm olarak gören Marksistlere yönelik bir sitemdi. Fukuyama’ya, Birleşik Krallık ve ABD’de yeniden güçlenen sosyalist sola nasıl baktığını sordum. “Bu tamamen sosyalizmden ne kastedildiğine bağlı. Üretim araçlarına sahip olmanın –kamusal kullanım gibi açıkça belirtilen alanlar hariç- işe yarayacağını düşünmüyorum.

Şayet, hem gelir hem de zenginlikte ortaya çıkan büyük eşitsizliği telafi etmeye çalışan yeniden dağıtım programlarını kastediyorsanız, o zaman evet, bence geri gelebilir, dahası geri gelmelidir de. Reagan ve Thatcher’la başlamış olan, serbest piyasanın faydaları hakkındaki fikirler kümesinin kök saldığı bu uzun dönem, her açıdan feci etkilere yol açtı.

Toplumsal eşitlik açısından, işçi sendikalarının ve sıradan işçilerin pazarlık gücünün zayıflamasına, oligarşik sınıfın ise neredeyse her yerde yükselerek aşırı siyasi güç uygulamasına yol açtı. Finansın rolü açısından bakarsak, şayet finansal krizden bir şey öğrendiysek o da şudur ki sektörü hızla regüle etmek zorundasınız çünkü bedelini herkese ödetir. Tüm bu ideoloji Euro bölgesine derinden nüfuz etti, Almanya’nın güney Avrupa’ya dayattığı kemer sıkma korkunç oldu.

Fukuyama beni şaşırtarak devam etti: “Bu kritik dönemeçte, bana öyle geliyor ki Karl Marx’ın dediği belirli şeyler gerçeğe dönüşüyor. Aşırı üretim krizinden bahsetmişti… işçilerin fakirleşeceğinden ve talebin yetersizleşeceğinden.” Yine de liberal demokrasiye tek makul rakibin sosyalizmden ziyade Çin’in devlet kapitalizmi modeli olduğunu söyledi. “Çinliler açık bir şekilde üstün olduklarını iddia ediyorlar çünkü demokrasinin sağlayamadığı uzun vadeli ekonomik büyümeyi ve istikrarı garanti edebiliyorlar… 30 yıl içinde ABD’den daha fazla büyür, daha zenginleşirlerse ve ülkeyi hala bir arada tutuyor olurlarsa, argümanlarının sahici olduğunu söyleyebilirim.” Ancak, Fukuyama “rejimin gerçek sınavını” bir ekonomik krizde nasıl hareket edeceğiyle vereceğini söyleyerek uyarısını yaptı.

Fukuyama, olası bir ABD-Çin savaşından rahatsızlık duyuyor (Harvardlı akademisyen Graham Allison’un adlandırmasıyla “Thucydides tuzağı”, yani müesses bir güç ile yükselmekte olan bir güç arasındaki çatışma). “Bence insanların bunu göz ardı etmesi budalaca olur, böyle bir savaşın başlayabileceğine dair epeyce senaryo düşünebiliyorum. Bir ülkenin diğerine kasti bir saldırı yapacağını düşünmüyorum -Almanya’nın 1939’da Polonya’yı işgal etmesi gibi- daha ziyade Tayvan üzerinden, Kuzey Kore üzerinden yerel bir çatışmanın, muhtemelen Güney Çin Denizi’nde karşılıklı cepheleşmenin savaşı kışkırtacağını düşünüyorum.”

Fukuyama ile buluştuğumuz gün, Britanya hükümeti AB’yle Brexit anlaşmasına yine varamamıştı. “Parlementer sistemin olduğu bir ülkede referandum yapmanın büyük bir hata olduğu,” kanısındaydı. “Temsili hükümete sahip olmak için iyi sebepler var. Cameron buna bağlı kalsaydı, şu an böyle bir problemimiz olmazdı.”

Bütün bunlara rağmen, Fukuyama liberalleri aşırı düzeltme yapmamaları ve illiberal demokrasinin tarihin yeni sonu olduğunu farz etmemeleri için uyardı. “Bence insanlar birazcık sakinleşmeli.”

Çeviri: Onur Civelek

* George Eaton New Statesman’in siyaset editörü.

Röportajın İngilizce orijinali: https://www.newstatesman.com/culture/observations/2018/10/francis-fukuyama-interview-socialism-ought-come-back

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl