Ana Sayfa Röportaj Haluk Tatar ile “Dikili İlişkiler”

Haluk Tatar ile “Dikili İlişkiler”

Haluk Tatar ile “Dikili İlişkiler”

Uzun süre çok satanlar listesinde olan Haluk Tatar İnkilap Kitabevi’nden çıkardığı (d)ikili İlişkiler’le günümüz ilişki yaklaşımlarına ayna tutuyor.

İlişkiden ne anlıyoruz? Bizi kuşatan sosyal çevre kişiye ne katıyor? İyi olmakla bencilik olmak arasındaki fark ne?  Yalnızlıktan neden korkuyoruz? Cesaretimizi nereden kaybediyoruz? Aile, iş, eş, dost, sevgili… Neden dikili ilişkilerimiz? Tüm bu soruların cevabı ve daha fazlası Haluk Tatar’ın İnkilap Kitabevi’nden çıkardığı (d)ikili İlişkiler kitabında…

Tatar “Dikili İlişkiler” kitabıyla sosyal yaşamın inceliklerine dokunuyor. Gizliliğin sıfır olduğu, sosyal medyanın tüm sırları ifşa ettiği bir dönemde insan ilişkilerine odaklanıyor; arkadaş olarak, sevgili olarak, eş olarak, dost olarak…  Monoton hayatlardan özenilen hayatlara, sahte kişiliklerden riyakârlığa insanın insana yaptıklarını “Dikili İlişkiler”de anlatıyor.

Dikili ilişkilerin insan hayatının her alanında nasıl bir çıkmaza sürüklediğini yazar kendi deneyimlerinden örneklerle ilişkilere farklı bir bakış açısı getiriyor. Hayat içerisinde herkesin karşılaştığı karakterleri kitabına taşırken ezber bozan o cümleyi kuruyor: “Tanıdığınızı zannettiğiniz kişi, aslında tanıdığınız kişi olmayabilir.”

Haluk Tatar’la kitabı (d)ikili İlişkiler’i ve günümüz insanlarının ilişkiye bakışlarını konuştuk.

 

-Kitabı okumaya başlar başlamaz tokat yemiş gibi hissediyorsunuz. Hayatın içinden hikâyelerinizi okurla paylaşıyorsunuz. Biraz bize kitabın sürecinden söz edebilir misiniz?

 

Kitap aslında ilk kitabımda bireysel gelişim için çıktığım yolun devamı. Çünkü kendimizi geliştirdikten sonra artık yalnız kalmamayı öğrenmeliyiz.

 

-(d)ikili İlişkiler her iki anlamı da taşıyor. Kitapta çok güzel örneklerle anlatıyorsunuz. Neden vazgeçemiyoruz? Bu alışkanlık mı? Cesaret edememe mi? Bildiğimiz suda boğulmayı tercih etmek mi?

 

Yalnızlık korkusu. Aslında ilk başarımızı sahipleniyoruz. Sınav sistemi ve eğitim yarışı öğretiyor bunu. Bir kez şansımız var sanıyoruz mutlu olmak için. Korkuyoruz dünyadan.

 

– “Doğru ya da yanlış ilişki yoktur. İlişkileri doğru ya da yanlış yapan sensindir.” Diyorsunuz… Nasıl?

 

Bakış açımız bozuyor güzellikleri. Bir gün önce güzel olan manzarayı, bir gün sonra artık görmez oluyor. Tüm güzelliklere gözümüz ve gönlümüz alışıyor. İlişkiler bizimle bozuluyor.

 

-Kitabınız sadece ikili ilişkileri anlatmıyor. Sosyal hayatımızdaki her türlü ilişkiye göndermeler var. İŞ hayatımız, patronlarla kurulun ilişki, arkadaş, dost, aile, okul… Buralarda kendimiz olmayı unutuyor muyuz?

 

Ailemiz hep kaybetme korkusunu öğretiyor. İşimizi, paramızı, sevgiyi… Biz de riske girmeyi ya da daha iyisini aramayı unutuyoruz. Biz cesur olmayı unutuyoruz.

 

-Başka bir deyişle şunu da sormak isterim, yalanlardan söz ediyorsunuz, insanların sahicilikten uzaklaştığı, kafasının arkasındaki “cin” fikirle debelenmeleri… İnsani duygulardan uzaklaştıran şeyler kuşkusuz… Neden bu durumdayız peki?

 

Bencil olmak ile kötü insan olmayı karıştırıyoruz. Aslında bencil olmak güzeldir. Önce sen yaşayacaksın ki, insanları yaşatasın. Ama biz kazık yedikçe, daha kötüye gidiyoruz.

 

İnsanlar aslında hep kıyasla yaşıyor. Başarıyı görüp takdir ederken bile gözlerdeki hırsı görebiliyoruz… “bunu nasıl alt ederim” üzerine fikirler geliştiriyordur değil mi? 

 

Sosyal medya sahte kıyaslamalar geliştirdi. Sahte başarı ve mutlulukları hedef aldık. Aslında artık gerçek olmayan şeyleri alt etmeye çalışıyoruz.

 

-Değişime kapalı bir toplum olduğumuzu düşünüyorum. Nasıl güncelleneceğiz?

 

Öğretim sistemimiz ile olmayacak. Eğitim ise yeni nesiller ile mümkün. Toplum ancak 2 nesil sonra çok daha dünya toplumu olacaktır. Tabii Türk ve Anadolu motiflerimizi koruyarak.

 

-Dijital çağında yaşıyoruz aslında… Biz bu dijitale ne kadar ayak uyduruyoruz?

 

Üreterek. Dijitale üretmiyoruz. Tüketiyoruz. Instagram ya da youtube üzerinde bir şeyler üretenler dahi değil zaten. Herkes üretmeye başlamalı.

 

-İlginç bir dönemden de geçiyoruz; siz bu dönemi nasıl atlatıyorsunuz?

 

Deri değiştirerek. Yeni bir ben için kabuk değiştirerek. Neyi güncelleyebilirim, karakterimden kaybetmeden ona bakıyorum.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl